Kadıköy’de yedi ev

Moda’dan Yoğurtçu’ya, Gar lokantasından Koço’ya, Koşuyolu’ndan, Acıbadem’e… Tahir Abacı’nın Yedinci Ev romanı okuru 90’lı yılların Kadıköy sokaklarında keşfe çıkarıyor

15 Ekim 2020 - 11:47

Modada üç katlı bir bina, Yoğurtçu’da tozlu bir ev, Göztepe’nin üst taraflarında bir virane, Acıbadem’de bir daire… Tahir Abacı'nın sekizinci romanı olan Yedinci Ev, miras olarak kalmış yedi evi araştıran, biri mirasçı, diğeri avukat iki arkadaşın Kadıköy sokaklarında ve tarihinde yol alışlarını anlatıyor. İkaros Yayınları tarafından okurla buluşturulan roman iki eski arkadaşın Kadıköy iskelesinde buluşmasıyla başlıyor. 

Şehir hatları vapuru, yağmurlu bir Kadıköy akşamına yanaştı ve boşalan kalabalığın neredeyse en arkasından gelen dostum- boyu uzunca, kemikli yüzü, gür saçları başının iki yanında savrulan gözlüğü olmasa eski sporcu görüntüsü verecek, haliyle kırkından daha genç gösteren Necdet Turan- beni görür görmez elime küçük ama ağır bir poşet tutuşturdu.

“Nedir bunlar?”

“Evlerin listesi, tapuları ve anahtarları?”(Syf 5)

Son bölüm hariç tüm hikâyenin Kadıköy’de geçtiği romanda tarih 1990’lı yılları gösteriyor. Bugün de devamlılığını sürdüren gar lokantası, Hatay Meyhanesi, Melih Ziya Sezer’in Yeni Moda Eczanesi, Koço’nun izlerinin olduğu kitapta bazen avukat Ertan bazen de Necdet’in gözünden iki arkadaşın yedi evi ararken yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. İki arkadaşın anahtarları olduğu için boş sanıp daldıkları evlerde onları, unutulmuş yaşlılar, şairler, seks işçileri, eski şarkıcılar, devrimci gençler bekliyor.

İlginç rastlantıların, komik kazaların yer aldığı romanda iki kahramanı her evde farklı bir hikâye bekliyor. Bu yüzden her bir evin arayışı ayrı bir merak ve ilgi uyandırıyor. Evlerde ya da Kadıköy’le özdeşleşen mekanlarla karşılaşılan diğer kahramanların hikâyeleri bazen kurgu bütünlüğünü ve akıcılığını bozsa da her evin gizemi, yaşayanı merak uyandırıyor. Bunun yanı sıra iki arkadaşın siyasi geçmişlerine rağmen gittikleri evlerden birinde yaşayan devrimci gençlere küçümseyen alaycı yaklaşımları, yine seks işçisi bir kadına yönelik kurdukları cümleler hikâyenin geçtiği yıllara göre bile hayli ‘ortalama’.

Yıkılan konaklar, yeni yeni yükselen binalarla Kadıköy’ün sadece merkez çarşısının değil mahallelerinin de anlatıldığı romanda Ertan ve Necdet’in arkasından hayalet gibi biz de dolanıyoruz.

Ülkenin yakın tarihine küçük dokunuşların da yer aldığı sürprizi sonunda Yedinci Ev, Kadıköy’e ve tarihine tatlı bir gezinti için okunacak kitaplardan biri. 

“Eskiden Kadıköy de karşı kıyılar gibi surlar ile çevriliymiş, hatta onun çocukluğunda Mühürdar’da deniz kıyısında bu surların kalıntısı bir duvar hala durmakta imiş. Strabon, Kadıköy’de içinde timsahlar bulunan bir su yatağından söz etmiş. Yine buralarda bir Bizans sarayı varmış. Semtin adı, Fatih’in İstanbul’a atadığı ilk kadı olan Hızır Bey’e arpalık olarak verilmesinde ileri gelmekte imiş…” (Syf 100)


ARŞİV