Kadıköylü çizgisiz mizah dergisi: TAPİR

Kadıköy’den doğan Tapir mizah dergisi, çizgiye değil fotoğrafa dayanarak yarattığı komedi diliyle Türkiye’de ve hatta dünyada bir ilki gerçekleştiriyor.

10 Temmuz 2014 - 16:24
Semra ÇELEBİ
“Karikatürsüz mizah dergisi olur mu?” sorusunun yanıtı olarak ilk sayısını geçtiğimiz günlerde raflarda gördüğümüz Tapir dergisi farklı bir mizah anlayışının ürünü. Çoğunluğu Kadıköy sokaklarında çekilen, ünlü oyuncuların rol aldığı fotoğraflardan oluşan bu yeni mizah dergisinde mizahseverlere farklı bir deneyim sunuluyor.
Başta Penguen dergisi olmak üzere birçok komedi dizisi ve film senaryosundan tanıdığımız mizahçı Fatih Solmaz yönetiminde çıkan bu yeni formatlı aylık mizah dergisinde, Cem Davran, Wilco Van Herpen, Mansur Ark, Murat Serezli, Orhan Aydın, Bülent Şakrak gibi bazı ünlüler de yer alıyor.
İçinde Lombak köşesini birlikte yaptığı karikatürist Bahadır Baruter’in çizdiği logonun dışında hiçbir çizgiye yer vermediği bu yeni dergiyi, Kadıköy’deki merkezinde Fatih Solmaz ile konuştuk.
 
-Niye Tapir oldu derginin adı?
Tapir, Avustralya’nın güney tarafında olan bir hayvanın adıdır. Türk hayvan isimleri Sivas Kangalı, Anadolu Kaplanı gibi genelde uzun isimler olduğu için; bir de pek mizah dergisini çağrıştırmadığı için o konuda milliyetçi davranamadık. Mecburen Avustralya’da karınca yiyen hayvanın ismini seçtik.
 
-İlla ki bir hayvanın ismi olması mı gerekiyordu?
Ben Penguen’de çalışıyorum. O da bir hayvan ismi malum, o da Türkiye’de bulunmayan kutuplarda yaşayan bir hayvan. Bu gelenek bozulmasın istedik. Birkaç tane hayvan ismi bulduk aslında, mizahçı olunca da insan arayış içerisine giriyor. Farklı bir hayvan ismi olsun olmuşken sevimli olsun istedik. Tapir söylenmesi kolay, telaffuzu kulağı rahatsız etmiyor. Ornitorenk diye bir hayvan var onu koysak sanırım tirajımız bir olurdu (gülüyor). 
Aslında ismin de çok önemli olmadığını düşünüyoruz. Üç sayı sonra derginin adı Plaj Şemsiyesi olsa ne olur, Sandalye olsa ne olur… İlk çıktığında önemli belki ama sonrasında çok da önemi yok, içerik önemli. Güldürüyor muyuz? Derdimiz bu bizim aslında.
 
-Penguen’de çalışıyordunuz, niye böyle bir dergi çıkarma ihtiyacı hissettiniz?
Penguen ve son 50 yıldır Türkiye’de çıkan mizah dergileri çizgi dergileridir. Fotoğraflı mizah dergisi yaptık. Şu an dünyada da örneği yok. Bu zamana kadar ben hiç görmedim. Fotoroman albümleri vardır bir dönem sıkça yapılan. Fakat fotoğrafın yoğun bir şekilde bu kadar kullanıldığı mizah dergisini ben görmedim. Son on senedir bu dergi kafamdaydı ve sürekli yurt dışında da araştırıyordum. “Neden fotoğraf?” diyeceksiniz. “Çizgiye düşman mısınız?” Hayır.
 
“GERÇEĞİN KOMİKLİĞİNİ DENEMEK İSTEDİK”
 
-Fotoromanlara bir özlem o zaman…
Aslında öyle bir saygı duruşumuz yok. Fotoromana karşı bir hissiyatımız yok. Sadece sosyal medyada son yıllarda gelişen fotoğraf üzerine bir şeyler yapmak istedik. Fotoğrafın oldukça gündemde olduğunu düşünüyorum. Yakında nerdeyse fotoğraflı buzdolapları çıkacak. Her şeyin içine fotoğraf makinesi koyma ilgisi var. Gerçeğin komikliğini de denemek istedik biz. Çizgi hayaldir sonuçta insanların hayal gücünü çok ön plana çıkartır. Fotoğraf sanattır; fakat biz burada fotoğrafı sanat olarak kullanmaktan ziyade sunum materyali olarak kullandık.
 
-Karikatürün o deformasyonundan doğan komikliğini nasıl aştınız peki?
Bu önemli bir sorundu bizim için. Onu da şöyle yaptık bolca photoshop tekniğini, hareket efektlerini kullandık. Belki zaman içerisinde başka şeyler de keşfedeceğiz. İnşallah dergi yaşarsa üçüncü, beşinci sayısında fotoğrafla ilgili başka şeyler de olacak. Mizah okuru belki bunu sevmez, hep alıştığı karikatür çizgiyi arar. Biz zaten tavırlı değiliz çizgiye, bizler de zaten çizeriz, karikatürü seviyoruz. Bizimki sadece farklı bir dergi denemesi. Olmayan bir şeyi denemek bizi heyecanlandırdı.
 
-Konuları nasıl belirliyorsunuz? Konulara göre de set ortamları oluşturuyorsunuz değil mi?
Aslında büyük bir kısmı diğer mizah dergilerindeki çalışma şekli gibi. Tapir’de tek tek karikatür fotoğraflar da var. Aynı karikatür çizgideki gibi oturup eskisini yapıyoruz. Sonra mizansenin fotoğrafını oluşturup oyuncularla farklı mekânlarda o karikatürü fotoğraf olarak çekiyoruz ve daha sonra photoshop ile deforme edip tipi biraz karikatürize ediyoruz. İki üç sayfalık hikâyelerde ise kısa film mantığı işliyor. Bu tür dizileri yönetmenimiz Faruk Karaçay’a bırakıyoruz. Gönüllü olarak da yardım eden arkadaşlarımız var. Sağ olsunlar mekânlar da para almadılar. Mizah deyince kapılar açılıyor. Ticaret erbabı gibi görülmüyoruz.
 
-Ana mekânınız da Kadıköy değil mi?
Evet, Kadıköy çünkü Kadıköy’ü çok seviyoruz. Bazılarımız da Kadıköy’de oturuyor. Diğerlerini de inşallah Kadıköy’e taşıyacağız.
 
“KADIKÖY SOKAKLARINDA ÇOK GAZ YEDİK”
 
-Kadıköy sokaklarındaki çekimler nasıl gidiyor? Nelerle karşılaştınız şimdiye kadar?
Çok çeşitli olaylarla karşılaştık. Gece çekimlerin büyük çoğunluğunda polis ve gösterici arkadaşlarımızın arasında kalıp gaz yediğimiz çok oldu. Esnaf ve etraftakiler genelde ilginç buluyorlar yaptığımız şeyi çünkü gözleri televizyon kamerası arıyor. Birileri oyunculuk yapıp poz veriyor. Polis yazan şapkalı bir adam birini kovalıyor böyle çekimler yapıyoruz. Fotoğraf görünce biraz şaşırıyorlar ne bu falan diyorlar. Televizyon değil, sinema değil peki nedir bu diye. Biz tabi fotoğraflı mizah dergisi deyince yine anlamıyorlar. Esnafın çoğu eş dost, yıllardır yemek yediğimiz lokanta, kahve içtiğimiz mekânlar. Hatta bizim stickerlarımızı camlarına yapıştırıyorlar. Tapir t-shörtleri yaptırıyoruz giyiyorlar. Şu ana kadar hiç hayır cevabı almadık. Sadece esnaf değil ünlü, ünsüz, gönüllü olsun hepsine teşekkür ederiz.

-İlk sayının ardından Kadıköylülere seslenmek istediğiniz bir konu var mı?
Tapir’e bir şans tanısınlar, bir kereye mahsus alsınlar. Beğenemezlerse almasınlar, eleştirecekleri şey olursa bize yazsınlar biz onları dikkate alırız. Özellikle altına Kadıköylüyüz diye yazarlarsa daha da dikkate alırız.
 
 
 

ARŞİV