Kadıköylü sanatçıya Japonya’dan ödül

Suadiyeli sanatçı Mebruke Tuncel, Japon sanatı sumi-e tekniğiyle yaptığı eserle Japonya’dan ödül kazandı

01 Şubat 2018 - 08:54

Kadıköy Belediyesi’nin Suadiye Sanat Atölyeleri’nin sakinlerinden olan sanatçı Mebruke Tuncel’e Japonya’dan ödül geldi.

Tuncel, Kadıköy merkezli Japon Sanat Merkezi’nin (JSM)  organizasyonuyla 26-30 Temmuz tarihleri arasında Tokyo-Machida Grafik Sanatları Müzesi’nde açılan ve bu yıl 7.kez düzenlenen “ArtTurkey JAPAN” (NİTTOTEN 7) sergisine katılmıştı. JSM Sumi-e Grubu üyelerinden olan Tuncel, bu sergi için ‘Türkiyem’ isimli bir eser hazırladı. Japon sanatseverlerin oylarıyla belirlenen sergili yarışmada bu eser “Asagi Özel Ödülü”nü almaya hak kazandı.

Tuncel ödülünü, geçen Ekim ayında düzenlenen törenle Caddebostan Kültür Merkezi’nde alacaktı. Ancak bir yakınının ani rahatsızlığı sebebiyle katılamamıştı. Tuncel ödülünü, geçtiğimizi günlerde JSM’ye Shodo Workshopu için özel olarak gelen, Japonya’daki köklü sanat kurumlarında jüri üyesi de olan Takao Mariko’dan aldı.

“SADE BİR SANAT”

Suadiye Camii Sanatçılar Sokağı’ndaki 5 numaralı dükkânındaki ‘Geleneksel Sanatlar Atölyesi’nde ziyaret ettiğimiz 40 yıllık Suadiyeli Mebruke Tuncel, akademili bir sanatçı. Bugüne değin pek çok sergiye katıldı, üniversitede dersler verdi, sanat öğrencileri yetiştirdi. Şimdi de atölyesinde pastel, minyatür, tezhip ve sumi-e olmak üzere dört sanat dalı üzerinde çalışıyor ve bu konularda dersler veriyor. Aslında minyatür, tezhip gibi geleneksel sanatlar çıkışlı bir isim.  Ancak yüksek lisans tez çalışmaları için yaptığı araştırmalar sayesinde Asya sanatının Batı sanatını da çok etkilediğini görmüş; “Mesela Van Gogh çoğu resimlerini Japon resminden esinlenerek yapmış. Ben de Asya sanatına daha fazla ilgi duymaya başladım. Zaten fakültede hocalarım da bana hep derdi ki ‘Senin yaptığın resimlerde Japon resim sanatının özellikleri var’.  Mesela tezhipte eserler çok dolu doludur keza minyatürde de öyle. Ama ben sadeliği severdim. Ki Japon sanatı da öyle.”

Böylelikle Tuncel, Japon sanatına özellikle de -Japon askeri samurayların savaşta olmadıkları zamanda konsantrasyonlarını arttırmak için kullandıkları- sumi-e türüne gönül vermiş. Bundan sonrasını Tuncel şöyle anlatıyor; “Derken bir gün (insanın içi ne istiyorsa kader bu imkanları çıkarıyor önüne galiba) bir sergide Aynur hanımın (JSM yöneticilerinden) sumi-e resimlerini gördüm. Çok ilgimi çekti. Bu tekniğin, minyatüre de katkısı olacağını düşündüm. Aynur Hanım (Küçükyalçın) da oradaydı. Tanıştık, kendisinin öğrencisi olmak istediğimi söyledim. Sonraki zamanlarda da derslere başladık.” Mebruke Tuncel 5 yıldır JSM’ye devam ediyor. Oradaki hocalarından aldığı bir nevi icazetle kendi atölyesinde de sumi-e başlangıç dersleri veriyor.

JAPONLARDAN ‘TÜRKİYEM’E OY 

Peki Japonya’dan bu ödülü alması nasıl gerçekleşmiş? Mebruke Tuncel anlatıyor; “Geçen yıl da JSM aracılıyla, Japonya’daki ‘Art Japan’ etkinliğine katılmıştım. Bu yıl da katıldım, orada resimlerim sergilendi. Biliyorsunuz Japonlar sanata çok düşkünlerdir. O sergiye gelen her bir Japon sanat seyircisi her bir esere oy veriyorlar. Biz oradayken 3 bin kişi gezmişti sergiyi ki şimdi bu rakam muhtemelen artmıştır. Japon seyircisinin beğenisini kazanmış olmaktan çok mutluyum. Hele ki ismi ‘Türkiyem’ olan bir eserle Japonya’dan ödül almak ayrı bir gurur.”

AYASOFYA DA VAR MECLİS DE 

Tuncel, Japon halkının ilgisi ve sevgisini kazanan bu eserini yaparken nelerden ilham alıp, nelere vurgu yapmayı amaçladığını da şöyle açıklıyor; “Üzerinde yaşadığımız kültür açısından bir mozaik. Ben bunu eserime nasıl yansıtabilirim diye düşündüm önce. O nedenle eserimde geleneksel desenleri, temaları, figürleri kullandım. Türkiye denince akla gelen sembolleri koydum. Ayasofya, Justinyanus’un imzası, Fatih Sultan Mehmet’in tuğrası, TBMM, Cumhuriyet, Atatürk'ün imzası, Osmanlı lalesi gibi… Ve merkezde de tüm bunların hepsini kucaklayan, Mevlana'nın ‘Hoşgör Ya Hu’ edebini anımsatan semazen…

Mebruke Tuncel seneye de Japonya’daki bu sergiye katılmaya niyetli; “Oradaki Japon sanatseverler ile aramda güzel bir bağ kuruldu, bunu koparmak niyetinde değilim. Bizzat ben gidemesem bile mutlaka bir eserimi göndereceğim. Orada bulunamazsan bile, oradaki insanlar ile aranda eserin aracılığıyla bir bağ kurulduğunu bilmek güzel. Özellikle de sanatı çok iyi kavramış bir toplumun sizin eseriniz izlemesi memnuniyet verici.”


ARŞİV