Kadınlar adımlarını paylaşıyor

Sanatçı Alisa Oleva, dijital ortamda gerçekleştireceği “Eve Yürüyüş” performansıyla İstanbul’da yaşayan kadınların deneyimlerini paylaşacak. Söyleşme imkânı bulduğumuz Oleva, “Kadınlar için daha yürünebilir şehirleri nasıl oluşturabileceğimizi düşünmek benim için değerli” diyor

19 Ekim 2020 - 15:03

Performistanbul’un ilk misafir sanatçı programı hayata geçirildi. British Council’ın #KültürdeKadınGücü Destek Programı  sayesinde, Live Art Development Agency (LADA, Londra) ile iş birliği yaparak geliştirdiği, performans sanatçılarına özel “Sanatsal Gelişim Programı”na ilk seçilen sanatçı ise Alisa Oleva oldu. Londra’da yaşayan performans sanatçısı Alisa Oleva, Eve Yürüyüş adlı projesini İstanbul ve Londra olmak üzere iki ayaklı olarak sunacak. Oleva, kendisiyle birlikte yürüyecek İstanbul’daki kadınları ve kendini kadın olarak tanımlayan katılımcıları arıyor. Oleva ile “ev”e doğru yürümek için gerçekleştirilen açık çağrıya son katılım tarihi ise 25 Ekim Pazar günü olarak duyuruldu.

Salgın nedeniyle performans dijital ortamda hayata geçirilecek. Birebir yapılacak yürüyüşlerde, katılımcılar İstanbul’da “ev” olarak tanımladıkları yere doğru yürürken, sanatçı Oleva’nın da Londra’dan eşlik edeceği Eve Yürüyüş adlı performansta, katılımcılarla sanatçı arasındaki bağı telefonlar sağlayacak ve yürüyüşler izleyicisiz olarak gerçekleşecek. Katılımcılara önemli şahıslar, olaylar, yapıtlar üzerinden şehrin okumasının yapıldığı bir harita kılavuzluk edecek. Açık çağrı bir seçim olmadan, çağrıya yanıt veren herkesi kapsayacak ve performans gece veya gündüz fark etmeksizin karşılıklı belirlenen başlangıç noktası ve süresi çerçevesinde hayata geçecek.

Yürüyüş için belirlenen başlangıç noktaları, kadınların farklı tarihlerde bu mekanlarda bıraktığı izler düşünülerek belirlendi. Kadıköy’deki başlangıç noktaları ise Yoğurtçu Parkı, Süreyya Operası ve Rexx Sineması önü olacak.

“DİYALOG İHTİMALİNİ YARATIYOR”

Sanatçı “Benimle eve yürümeni istesem, beni nereye götürürdün? Ev, güvende hissetmekle aynı anlamı taşır mı? Sana ev hissini ne verir? Şimdi yürümenin ve evi bulmanın zamanı!” sözleriyle “ev” kavramının ne anlama geldiği sorusunun cevaplarını arıyor. İstanbul’da yaşayan kadınları eve giden yolda, adımlarını paylaşmaya çağıran Alisa Oleva ile projenin detaylarını konuştuk.

 Neden “Eve Yürüyüş” temasını seçtiniz?

Başlıktaki iki kelime de benim için çok önemli. Benim açımdan o ikisinin arasında bir çelişki var gibi. Çünkü ev çok içsel, kişisel ve özeldir, yürümek ise şehirde yürümek anlamında düşündüğümüzde oldukça toplumsal, dışarıyla ilişkili, görünür bir şeydir, toplumsal alanda bir eylem gerçekleştirirsiniz. Dolayısıyla benim için bu iki dünyayı biraraya getirmek ilginç bir kombinasyondu. “Evde buluşma” gibi bir şey de seçilebilirdi ama eve yürümek özellikle daha farklı geldi. Bazı insanlar beni gerçekten içsel bir yere götürmek zorunda da değiller, ev bir ağaç veya bir bank da olabilir. Ben de kadınların ne seçeceklerini henüz bilmiyorum. Ama oraya yürüme fikri benim için son derece önemli. Her şeyden önce yürümek, bir diyalog ihtimalini yaratıyor. Adımlarınızı paylaşmak, nefesinizi paylaşmak veya sadece yürümek.

 Londra ve İstanbul birbirinden farklı iki şehir. Siz İstanbul’da yaşadınız mı? Kadınlar için İstanbul ile Londra’da yaşamanın farklılıkları ve ortak yanları nedir sizce?

Maalesef İstanbul'u deneyimleme fırsatım olmadı. Aslında projenin başında İstanbul'a gelip gerçekten yürüyüşleri yapacaktım, “eve yürüyüş” temasını kadınların yanında yürüyerek keşfedecektim. Pandemi tüm bunları imkânsız kıldı ve İstanbul'a gelememiş olmaktan pişmanlık duyuyorum. Bu projeyi iptal etmek veya daha iyi zamanlara ertelemek yerine devam etmenin daha önemli olduğunu düşünüyorum çünkü “ev” sorunu bu dönemde daha da önemli hale geldi ve benim yaptığım “yürüme” eylemi aslında bu işi mesafelere rağmen sürdürebilmeyi mümkün kılıyor. İki farklı şehirde olsa bile Londra'daki kadınlarla aynı anda yürümek ve onların Londra'daki rutinlerini tekrar etmek bir bağı ve aynı anda var olma hissini yaratacak.

Bu kişisel ve samimi deneyimlerin sonucunda daha doğru bilgilerim olacağını düşünüyorum. Sadece internette İstanbul'a gelecek olan turistlerin nasıl davranmasının önerildiği hakkında yazılanlara bakarak bile bir şeyler anlaşılabilir. Mesela Londra'ya seyahat ederken aynı tavsiyeleri almazsınız. Bu benim, kadınların özellikle toplumsal alanlardaki konumu hakkında bir şeyleri fark etmemi sağladı.

“EŞİTSİZLİĞİN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”

 Bu projenin  gerçekleşeceği temel mekanların ayırıcı özelliklerinden biri de kadın temsilinin açığa çıkarılmak istendiği noktalar olması. Performansınızın kadın sorunu üzerine eğileceğini söylemek mümkün mü?

Evet, kesinlikle. Yürüyüş sanatını icra eden bir sanatçı olarak ve bunun tarihi ve bir kadın için yürümenin tarihini bilen biri olarak, kadınların ne kadar az temsil edildiğinin bilincindeyim. Yürümenin koşulları her ne olursa olsun - ki bunlar her kadın ve her şehir için farklı olabilir - birçoğumuz şu an sokaklarda yürüyebiliyoruz. Bunun birkaç yüzyıl öncesine kadar mümkün olmadığını, kadınların akşamları veya geceleri sokakta yürümemesi gerektiği zamanları düşününce bu gerçekten büyüleyici. Yürümeyi uygulayan bir kadın olarak bunu sadece kendi şehrimde değil başka bir şehirde yapmak önemli. Ben Moskovalıyım, hala bir aksanım var ve aynı haklara sahip değilim. Aktif olarak geceleri de sıklıkla yürüyorum. Dolayısıyla bu sorunlara dikkat çekmek, bu diyaloglarda bulunmak, bu deneyimin güvenli ve güvenli olmayan yanları açığa çıkarmak, kadınlar için daha yürünebilir şehirleri nasıl oluşturabileceğimizi düşünmek benim için değerli. Ayrıca bu projede alternatif olarak başlangıçta önemli olduğunu düşündüğümüz bir diğer şey ise şuydu: Şehrin farklı sokaklarında, bir heykelde veya bir kadın tarafından işletilen bir mağazada bulunmak ve haritaya bu noktaları da eklemek. Bu, her ne kadar tarihe dahil edilmeseler de şehrin toplumsal alanlarının çoğunun kadınlar tarafından şekillendirildiğini gösterecektir. Hala şaşırtıcı derecede eşitsizliğin olduğu bir aşamada olduğumuzu düşünüyorum. Kadınların toplumsal alanda erkeklerle daha eşit bir temelde olmalarını sağlamak için ortaya bir fikir atmanın, birilerine ses olmanın, haritaya bu noktaları eklemenin ve diyaloglar kurmanın ilk aşama olduğunu düşünüyorum.

Fotoğraf: Alisa Oleva

İstanbul’da yaşayan kadınların yaşadığı sorunları bildiğinizi düşünüyorum. Kadın cinayetleri artarak devam ediyor, cinsel taciz vakaları da keza öyle. Bir yandan da kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için mücadele ediyorlar. Tüm bunların yaşandığı bir şehirde performansınızı sergilemek neler hissettiriyor? Bu şehirde yaşayan kadınların mücadelesi sizi etkiliyor mu?

Evet. Bu projeyi ilk düşündüğümde şu an bildiğimden çok daha azını biliyordum. Tabii ki orada bulunsam daha farklı şeyler öğrenirdim. Ama haberler, sosyal medya ve Performistanbul'dan kadınlarla konuşmalarım aracılığıyla öğrenmek zorunda kaldım. İstanbul'daki kadınların yaşadıkları sorunların farkındayım ve bu, Londra'dakinden farklı bir mücadele. Çünkü orada şu anda mücadelesi verilen bazı şeyler burada zaten uygulanıyor. Bu tabii ki Londra'da cinsel taciz veya ev içi şiddet vakalarının olmadığı anlamına gelmiyor. Bu vakalar tıpkı İstanbul'da olduğu gibi burada da karantina sırasında arttı. Ama kesinlikle bu mücadelenin tarihinde farklı noktalardayız. Tüm bunların farkında olmaya çabalıyorum. Ama bu projenin çok kişisel ve birebir deneyimlere dayanıyor olmasının bu konuda yardımı olduğuna inanıyorum. Benim için bu deneyimler gerçek tarihin bir parçası. Genel durumu da yansıtacaklarını düşünüyorum.

  Pandemi nedeniyle alternatif yöntemlerle performansınızı gerçekleştireceksiniz. Belki de bunu ilk defa deneyimleyeceksiniz. Neler hissediyorsunuz bu konuda?

Bu çok duygusal bir soru. Çünkü ben canlı olarak sanat icra eden biriyim, bir performans sanatçısıyım, bütün uygulamalarım insanlarla doğrudan temas halinde, çoğu zaman birebir deneyimlerle gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu dönem gerçekten zorlayıcı. Benim için pandemi, tüm projelerin iptali anlamına geliyor veya bu projede olduğu gibi online platformlara taşımak ve fiziksel olarak seyahat etmemek anlamına geliyor. Hala uygulamalarımı nasıl adapte edebileceğimi ve bir yandan da anlamlı araştırmaları veya deneyimleri nasıl sürdürebileceğimi öğreniyorum.

Fiziksel ve canlı deneyimlere göre planlanmış projeleri online'a çevirmeyi, doğrudan online olarak planlanan projelere göre daha zor buldum. Bu çok yeni bir deneyim. Üzgün ve yorgun hissediyorum. İstanbul'a gelip kadınlarla birlikte yürüme imkanını kaçırıyorum. Ama tamamen pes etmek yerine alternatif yollar aramayı önemli buluyorum.

Fotoğraf: Alisa Oleva

Projeye katılmak için 25 Ekim 2020 Pazar gününe kadar [email protected] adresine yazabilirsiniz. Performanslar 31 Ekim tarihine kadar devam edecek. Detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. 


ARŞİV