Kendini "Karadeniz’in içinden gelenler ve içinden Karadeniz gelenler" diye tanımlayan Marsis grubu 10 yaşını kutluyor
Gökçe UYGUN
Karadeniz’in kemençesini, tulumunu rock ezgileriyle bezeyerek müzik üreten grup Marsis, 10 yaşını yeni albümleriyle kutluyor. Adını Kaçkar dağlarının yedinci büyük zirvesi olan Marsis Dağı’ndan alan grup, Grubun bu tavrının yanı sıra, yaşamın yanında yer alan belirgin bir politik tavrı da mevcuttur. Özellikle HES’ler ve Nükleer karşıtı etkinliklerde sık sık yer alarak muhalif, çevreden yana tavrını ortaya koyan Marsis, iyi müzik yaparak Karadeniz kültürünü yaşatma amacında… Marsis’i Korhan Özyıldız ve Çağatay Kadı ile konuştuk.
10 yıl önce hangi dilek ve isteklerle yola çıkmıştınız?
Korhan: 10 yıl önce Rize’den İstanbul’a yeni gelmiş genç bir müzisyendim. Gruptan Ceyhun’la memleketten tanışıyorduk. Diğer arkadaşlarla da Kadıköy’de yollarımız kesişti bir şekilde ve Marsis ortaya çıktı. ‘Karadeniz müziği yapacağız, hatta bu müziği rock gibi evrensel bir müzikle birleştireceğiz’ diye yola çıktık ve aradan geçen 10 yılda da bunu yaptık, yapıyoruz.
Bu kadar yıl ayakta kalmanın sırrı var mı?
Korhan: Valla bu kadar uzun süren grup pek yok. Moğollar var abi 40 yıl. Keşke biz de o kadar uzun sürebilsek. Gerçi ilk 10 yılı doldurduk, devamda da gelir umarız. (gülüşmeler)
Dinleyicinin kalbinde ve müzik dünyasında kendinizi nerede görüyorsunuz?
Korhan: müziğimizle bir sürü insana ulaştık ki zaten bunu istiyorduk. Öte yandan bu dünyada yaşadığımız için insani sorumluklarımızı farkında olan kişileriz. Hayata dair söylemimizi de şarkılarımızda olsun röportajlarımızda olsun hep ifade ettik.
Sizi sadece Karadenizliler mi dinliyor?
Korhan: Hayır. Karadenizliler ciddi bir kitle ama onun haricinde pek çok kesimden dinleyicimiz var. Misal Trabzon ile Diyarbakır’daki dinleyici sayımız birbirine yakın. Müzik evrensel bir şey olduğu için, yurtdışında konserlerimizde de sözleri anlamasalar bile grubun enerjisi dinleyen kitlesini sarıyor.
Çağatay: Amaçlarımızdan biri de buydu zaten. Sadece Karadenizlilere hitap eden müzik yapmak istemiyorduk ve yapmıyoruz da. Herkesin dinleyebileceği, sadece Türkiye değil dünyaya kabul görebilecek bir müziğin peşindeyiz ki bunu da epey başardık. Her yerde dinleniyoruz.
Bu ülkede, bu şartlarda müziğinizi rahatça yapabiliyor musunuz?
Çağatay: Muhtemelen hiç bir şey kolay yapılmıyor bu ülkede. Sadece müzik değil ki müzik artı değer göründüğü için yapması daha zor hatta. Muhalif tavrımızdan dolayı kimi üniversitelerin, bazı belediyelerin kara listesinde olabiliyoruz.
Karadeniz Müziği’nin sınırlarını zorlamak ve genişletmek gibi bir misyonunuz var. Bunu nasıl yapıyorsunuz?
Çağatay: ilk etapta müziksel olarak, yöresel enstrüman ve melodileri kullanıyoruz. Bunu da sadece Karadeniz’a ait formlarla değil diğer müziklerle birleştiriyoruz.
Korhan: Bölgedeki Lazca, Rumca, Gürcüce gibi dillerde şarkılar söylüyoruz. Hatta yeni albümümüzde Hemşince bir şarkı da olacak.
Kazım Koyuncu ve yaptığı müzikten nasıl etkilendiniz?
Korhan: Kazım abi, müziği ve duruşuyla Karadeniz müziğinde farklı bir yolun açılmasını sağlayan. örnek aldığımız biri elbette.
Çevre duyarlılığınızla da biliniyorsunuz. Cerattepe direnişine katıldınız mı?
Korhan: Geçen yaz gidip nöbete katıldık. Bu sene direnişe gidemedik ama buradan verebileceğimiz desteği verdik; bir şarkı yaptık ve İstanbul’daki tüm eylemlere katılıyoruz.
Yeni albümünüz nasıl oldu?
Adı Kiana (Lazca dünya demek). Dünya gibi bir albüm yaptık, içinde pek çok şey var. Biraz sürprizli. Müzikal anlamda farklı denemelerimiz oldu. Klasik Marsis soundu haricinde, tulusuz kemençesiz, elektro bağlaman olduğu şarkılarımız da var. 30 Mart Çarşamba akşamı Moda Sahnesi’nde ‘’Marsis 10 yaşında’’ konserimiz olacak.
İlk konser Kadıköy'deydi
Korhan: İlk konserimizi 2007’de Kadıköy’deki Çernobil mitinginde vermiştik. Sahneye de Livane’de başladık. Ben 2005’ten beri Kadıköy’deyim. Buradaki farklı havayı seviyorum. Pek çok Kadıköylü gibi, bir yere gidip Kadıköy2e gelince ‘eve döndüm’ hissiyatı yaşıyorum. Çağatay: Kadıköy dinleyicisi her yönüyle çok iyi. İstanbul gibi büyük bir metropolün Kadıköy gibi büyük bir ilçesinde insanların birbirlerini tanımaları, yolda yürürken selamlaşmak filan çok tuhaf aslında ama çok hoş.