Karanlığa inat 7/24 sanat!

16 Haziran günü başlayan ve gece-gündüz hiç durmadan 22 Haziran’a kadar devam eden etkinliklere Kadıköylüler de izleyici olarak destek verdi.

22 Haziran 2012 - 10:55
Devlet ve Şehir Tiyatroları’nın özelleştirilmesini ve sanatçılar üzerindeki baskıları protesto eden tiyatro sanatçıları ve seyircileri, Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda 7 gün 24 saat süren Sanat Maratonu’yla, yani en iyi bildikleri yöntemle tepkilerini ortaya koydu. 16 Haziran günü başlayan ve gece-gündüz hiç durmadan 22 Haziran’a kadar devam eden etkinliklere Kadıköylüler de izleyici olarak destek verdi. Sanatçılar, baskılar sona erene kadar ‘Susmuyoruz’ diyor.
 
Hükümetin, tiyatro başta olmak üzere sanatın her alanına yönelik baskılarına karşı biraraya gelen sanatçı örgütleri ve İstanbul Seyirci Platformu üyeleri, 16-22 Haziran tarihleri arasında Kadıköy Belediyesi’nin de desteğiyle 7 gün 24 süren bir Sanat Maratonu’na imza attı.
“Maraton”, 16 Haziran Cumartesi günü Bağdat Caddesi’nde yapılan bir yürüyüşle başladı. Caddebostan’da biraraya gelen sanatçılar ve seyirciler, alkışlar ve sloganlarla SelamiçeşmeÖzgürlük Parkı’na yürüdü. Yaklaşık bir saat süren yürüyüşe, çevredekiler de destek verdi. Özgürlük Parkı’ndaki Sanat Maratonu, saat 17.30’da kronometrenin çalıştırılmasıyla başladı. Açılış konuşmasını, uzun yıllar Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği’ni de yapmış olan Orhan Alkaya yaptı. Siyasi iktidarlar ne isterlerse istesinler tiyatronun her zaman var olacağını söyleyen Alkaya, seyircilerin de desteğiyle ödenekli tiyatroların yaşayacağını, bu mücadeleyi kazanana kadar vazgeçmeyeceklerini belirtti. Alkaya’nın ardından tiyatro sanatçısı Aslı Öngören, aralarında İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği, Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Derneği, Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği, Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği, Alternatif Tiyatro Mekânları Ortak Girişimi’nin de olduğu çok sayıda örgütün imzaladığı ortak açıklamayı okudu.
 
‘UMUTLARIMIZ DA KAYGILARIMIZ DA AZALMADI’
“Sanatsal, yapısal ve mesleki iyileştirmeler için birlikte çalışma isteğimizi, mektuplar yazarak, dilekçeler vererek, imza kampanyaları düzenleyerek, meclis görüşmeleri yaparak defalarca dillendirdik. Her zeminde dillendirmeyi de sürdüreceğiz” diyen Öngören, bugün hâlâ umutlarının da kaygılarının da azalmadığını belirtti. Öngören, Sanat Maratonu’nun amacını ise şöyle açıkladı: “Amacımız, en iyi bildiğimiz zeminden yani sahne üzerinden, tüm sanat dallarının diliyle ardı ardına haykırmayı sürdürdüğümüz çağrımıza, itirazlarımıza, kaygılarımıza ve asla kırılamayacak olan umutlarımıza dikkat çekmektir.”
Öngören açıklamasının sonunda “Bizler hem 63 yıldır bütün Türkiye’ye tiyatro aşkını, ışığını inatla taşıyan Devlet Tiyatroları’nı, hem eski adı Darülbedayi olan İstanbul Şehir Tiyatrosu’nu, yani 98 yıllık mirasımız Güzellikler Evi’mizi hem de bu topraklarda üretilen her türlü sanatsal ve düşünsel yaratı özgürlüğünü, gelecek kuşakların aydınlık ellerine güvenle devretmeden uyumayacağız. Bizim gayretimiz tüm insanların birbirini anladığı ve saygı duyduğu, aydınlık yarınlar içindir. Bu meram iyice anlaşılana kadar susmuyoruz! Susmayacağız” dedi.
 
GUINNESS REKORU KIRILABİLİR
Öngören’in ardından bir açıklama yapan Prof. Dr. Orhan Kural, hem Türkiye’de hem de dünyada bir ilk olan Sanat Maratonu’nda aynı zamanda bir rekor denemesi de yapıldığına dikkat çekerek bir Guinness Dünya Rekoru gözlemcisinin maratonu sonuna kadar izleyeceğini belirtti.
Açılışta, Sanatçılar Girişimi adına tiyatro sanatçısı Orhan Aydın da bir konuşma yaptı. Sanatın ve tiyatronun korkakların işi olmadığını söyleyen Aydın, bu maratonun aynı zamanda bir isyan anlamına geldiğini ve bunun da kendi içindeki isyanı kışkırttığını belirtti.
Konuşmaların ardından 22 Haziran’a kadar hiç durmadan devam edecek olan etkinliklere geçildi.
 
GÜN DOĞARKEN GÜNDOĞARKEN DİNLETİSİ
Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda açık havada gerçekleşen etkinlikler arasında tiyatro oyunlarının yanı sıra şiir dinletileri, müzik dinletileri, kukla ve dans gösterileri, paneller, söyleşiler ve film gösterimleri de yer alıyor. Her gece saat 24.00’te aramızdan ayrılan usta tiyatro sanatçıları için havaya fenerler bırakılıyor. Uçan fenerlere Melih Taşçı’nın piyano resitali eşlik ediyor.
İlk gece sabah kadar devam eden “maraton” coşkusu, gün doğarken sahneye çıkan Gündoğarken Müzik grubunun dinletisiyle doruğa ulaştı. İkinci gün akşam saatlerinde Levent Kırca söyleşisi, Vedat Sakman dinletisi ve bu sezonun en çok ses getiren oyunlarından Genco Erkal ile Tülay Günay’ın “Ben Bertholt Brecht” oyunu dikkat çeken etkinlikler arasındaydı.
Sanat Maratonu’nun ilk gününe katılan tiyatro sanatçılarına “Sanat Maratonu”nun kendileri için ne ifade ettiğini sorduk. İşte görüşler:
 
‘BU BASKILAR PÜSKÜRTÜLECEK’
-Orhan Alkaya: Siyasi iktidarların sanat alanlarına tahakküm kurmaya dönük müdahaleleriyle ilk defa karşılaşmıyoruz. Son defa da olmayacak bu ama tarih boyunca ne olduysa bundan sonra da o olacak. Bu baskılama girişimleri püskürtülecek. Hiçbir şekilde siyasi iktidarlar, erki elinde bulundurduklarını zanneden hükümetler, suyun akışını önleyemeyecekler. Elbette kamu adına kullandıkları yetkileriyle babalarının malı gibi de göremeyecekler bu alanları. Bizim yalnızca seyircimizin müdahalesine kendimizi açık tuttuğumuzu öğrenecekler. Bu bir bilinçlenme süreci olacak. Türkiye için gayet olumlu bir süreç. TC Başbakanı da, bakanlar kurulu üyeleri de yeniden bu bilinci edinmiş olmanın mutluluğunu yaşayacaklar.
 
‘TİYATRO SANATÇILARINI SOKAKLA BULUŞTURDUĞU İÇİN DEĞERLİ’
-Halil Ersan: Bu aslında belki de çok uzun süredir sanatçıların birlikte hareket etme refleksine dair ilk davranışları. Benim açımdan bu çok önemli. Oyuncuların ve tabi ki genel olarak sanatçıların birlikte davranma refleksleri, diğer mücadele alanlarının da sesini duyurabilmesi açısından önemli. Çünkü bu alandaki birlik diğer alanlara da yansıyacaktır. Memleketin dört bir yanında devam eden direnişler var; direnişteki BEDAŞ işçilerinden tutun da Türk Havayolları’nda grev haklarını savundukları için işten atılan işçilere kadar birçok kesim hakları için sokakta. Bu anlamda tiyatrocuların sokağa çıkıp bu tür eylemler yapmalarını çok önemsiyorum. Tiyatro sanatçılarını, emekçilerini sokakla buluşturan bir etkinlik olması bakımından çok değerli. Bundan sonra da devam edecek. Bu inat var, bu kararlılık var.
 
“GERÇEKTEN ‘DELİLİK’ BU”
-Ragıp Yavuz: Gerçekten susulmaması gereken bir süreç yaşıyor Türkiye. Sanat maratonu, bu sürecin içinde üretken olmaya çalışan kültür ve sanat insanlarının direncini ifade ediyor. Direnmeleri gerektiğini kamuoyuyla etkin bir biçimde paylaşmaları anlamına geliyor. Gerçekten “delilik” bu; 7 gün 24 saat İstanbul’u sanatla buluşturmaya kalkışmak… Sanıyorum “yattıkları yerden maaş alıyorlar” diyenler için güzel bir cevap olacak. Seyirci bize çok büyük bir destek verdi. “Şehir Tiyatroları kapatılamaz” diyerek bize güç veren seyirci olmasaydı böyle bir şeye kalkışamazdık.

‘DÜNYA STANDARTLARINDA BİR YÖNETMELİK İSTİYORUZ’
-Serdar Orçin: Biz bir süredir “Susmuyoruz” sloganıyla sesimizi duyurmak için birtakım etkinlikler yapıyoruz. Burada daha önce hiç yapılmamış bir şey yapıyoruz; 7 gün 24 saat sanat maratonu… Bu bir anlamda bugüne kadar yapılan açıklamalara bir tepki. Tabii ki bu etkinlik üzerinden söylemek istediğimiz şey önemli. İsteğimiz dünya standartlarına uygun yönetmeliklerin oluşturulması ve bunun birlikte yapılması. Bunun işin ehilleri tarafından yapılmasını istiyoruz, bekliyoruz, rica ediyoruz, bağırıyoruz, elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Şu an bir süreç işliyor, Bakanlar Kurulu’ndan çıkacak kararı bekliyoruz. Ondan sonraki sürece müdahil olmak en büyük beklentimiz.
 
‘SADECE TİYATRO DEĞİL, ÖZGÜR DÜŞÜNCE MESELESİ’
-Aslı İçözü: Sanat maratonu sadece bu sürecin içinde bir parça. Ne istediğimiz çok ortada. Öncelikle bize dayatılan yönetmeliğin değişmesini istiyoruz. Tiyatromuza sahip çıkıyoruz. Bizler hakikaten minicik karıncalarız, 98 yıllık Şehir Tiyatroları içinde… Dolayısıyla bu kadar kolay vazgeçilemez. Daha aklıselim düşünülmesi kanısındayım. Dilerim bütün bu süreç boyunca yaptığımız eylemler, bu maraton ve bundan sonra yapacaklarımız bize bunu kazandırır. Biz tiyatromuza sahip çıkmaya çalışıyoruz. Seyirci desteği de giderek artıyor çünkü bu sadece tiyatro meselesi değil, özgür düşünce meselesi. Ne yazık ki 80 sonrası o kadar bireyselleşmişiz ki bir araya gelmek zaman alıyor. Bu süreç bizim için de çok ufuk açıcı bir sürek oldu. Sanırım vazgeçmeyeceğiz.
 
‘KARANLIĞA KARŞI ORTAK BİR YANIT’
-Orhan Aydın: Bu ülkemizde bir ilk, dünyada da bir ilk. Çünkü kendi içinde sisteme karşı isyanı kışkırtan bir sanat hareketi. Dolayısıyla ülkenin içinden geçtiği bu son süreçte bütün ortak değerlerimizin pazarlandığı, karapara tekellerine peşkeş çekildiği bir dönemde, sanatı ve sanat alanlarını tehdit eden bir karara karşı ortak bir direnme hattı, içinde müziği, dansı, oyunları, filmleri barındırıyor. Bu anlamda üreten kim varsa bu sahne herkese açık. Karanlığa karşı ortak bir yanıt. Umarım bu maraton, Devlet Opera ve Balesi ile Senfoni Orkestrası’nın da aklına düşer, teslim olmaz da direnirler, susmaz ortaya çıkarlar. Sanat isyan ederek kendini kışkırtır. Burda olmaktan mutluyum, dilerim sonuçlarından da hep birlikte mutlu olacağız.
Semra ÇELEBİ
Fotoğraflar: Sinem TEZER

ARŞİV