Karikatürden sahneye; Hunililer

Karikatürist Yiğit Özgür’ün efsane komedi çizgi serisi ‘Hunililer’i tiyatro sahnesine taşıyan yönetmen Ezel Akay, “Dalga geçebilmek akıl sağlığımızı korur. Hunililer bunu çok masumane yapıyorlar. O takkeyi bir kere takmak gerek!”diyor

23 Ocak 2019 - 15:29

Daha oyun başlamadan, fuayede sardılar seyircinin etrafını. Tuhaf kıyafetleri, yüksek sesli sakınmasız konuşma tarzları, çocuksu soruları vardı. Çünkü onlar ‘normal’ değil ‘hunili’ tayfadandı...

Geçtiğimiz günlerde prömiyeri yapılan oyun ‘Hunililer’den bahsediyoruz. Bilindiği üzere ‘Hunililer’, Türkiye’nin en sevilen karikatüristlerinden Yiğit Özgür’ün çizgi karakterleri. Bu sevimli deliler, aynı isimle tiyatro sahnesine taşındı. AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun yeni oyununda Bahar Kaplan, Bertan Dirikolu, Emre Kıvılcım, Güliz Gündüz, Hakan Eke, Hasan Eflatun Akay, Kerime Obenik, Merve Polat, Reşit Berker Enhoş ve Tufan Afşar rol alıyor. Kostüm ve sahne tasarımını Naz Erayda’nın yaptığı oyunun müzikleri Serdar Ataşer’in, ışık tasarımı ise Cem Yılmazer’in imzasını taşıyor. Oyun, 27 Ocak Pazar 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 30 Ocak Çarşamba 20.30’da Kozyatağı Kültür Merkezi’nde olacak.

HUNİLİ YÖNETMEN!

Sıra dışı filmleriyle bilinen, ‘Ezop’ olarak tanınan yönetmen Ezel Akay, aslında karikatürlerin/karikatür serilerinin sahneye uyarlanmasının dünyada ve Türkiye’de yeni sayılmadığını, Peanuts, Abdülcanbaz, Dudullu Postası gibi karikatür/yazı köşesi gibi, sahne/ekran uyarlamaları olduğunu anımsatarak, kendisinin de 7-8 senedir, profesyonel yüksek lisans öğrencileriyle, bir kamera önü oyunculuk deneyi olarak Yiğit Özgür-uyarlama çalışmaları yaptığını anlatıyor. Ancak, Özgür’ün karikatürlerinin, içerdiği garip-gerçeküstü-saçma ve çok katmanlı bir mizaha sahip olduğu için oynanması hiç kolay olmayan bir dünyaya sahip olduğunu vurgulayan Akay, “Bu yüzden sahnede çeşitli oyunculuk ekolleri, tiyatro ‘pedagog’larının (Grotowski, Brecht, Stanislavski, Artaud vb.) teorileriyle bir oynayayım istedim. Hem hikâye anlatıcılığı, hem yarım mask oyunculuğu, hem de fiziksel tiyatronun bir araya geldiği bir ‘deneysel oyun’ çıktı ortaya... ‘Haz vermeden alkış alınmaz’ düsturunca tabii...” diyor.

“YİĞİT OYUNA GELMELİ”

Oyun sürecinde Yiğit Özgür ile “meselenin ruhu” üzerine çeşitli kereler sohbetler ettiklerini, ancak Özgür’ün -birçok mizahçı gibi-, kendi dünyasından pek ayrılmak ve ‘bu işe batmayı’ pek istemediğini anlatan Ezel Akay, Yiğit Özgür’ün artık gelip oyunu izlemesini arzu ediyor!

Oyunda, ilk oyunculuk denemesini yapan oğlu Hasan Eflatun’a da rol veren  Ezel Akay,oyuncuları da şöyle anlatıyor; “Hasan dışında hepsi daha önce biletli seyirci karşısına çıkmış deneyimli ama genç oyuncular. Hasan oyunculuk okuyan bir üniversiteli. Böyle ilk deneyler oyuncunun geleceğini ve yeteneğini çok etkiliyor. Bu bir ‘ensemble’ oyunu, yani ekip işi. Gayet uyumlu ve paslaşmasını bilen bir ekip oldu. Oyuncu seçimleri de gidişli gelişli oldu. Ben hem fiziksel olarak birbirinden çok farklı, hem de gönül gözü açık, klasik oyuncu ‘tutukluğundan/muhafazakârlığından’ uzak sanatçılar seçmek istedim. Oyuncu seçmeleri yaptık tabii ama oyuncular tabii ki tam olarak ‘nasıl bir cehenneme/cennete’ girdiklerini bilmeden katıldılar... O seçmelere katılan oyuncularla sahnedekiler arasında artık büyük bir fark var…”

Ezel Akay, “Şu içinde bulunduğumuz sıkıntılı günlerde bu oyunun anlamı/önemi nedir sizce? Hunililer, seyirciye nasıl dokunacaktır?” sorumuzu da şu sözlerle yanıtlıyor; “Hunililer seyirciye bugünlerde toplumsal psikolojinin en ihtiyaç duyduğu şeyi, ‘şaşırmayı’ sunacak diye umuyorum. Hunililer’in ‘aşırı özgürlüğü’ şunu söylüyor bize; hayatta dalga geçilemeyecek hiçbir fikir-kişi-durum yoktur. Dalga geçebilmek aslında akıl sağlığımızı korur ve bizi korkularımızdan arındırır. Hunililer bunu çok ama çok masumane yapıyorlar. O takkeyi bir kere takmak gerek :)”

KARİKATÜRLER NASIL YAZILDI? 

Oyunun yazarı Emre Özbay da klasik anlamda bir metni olmayan bir ‘şeyi’ sahneye taşıma sürecini, “Yola çıkarken bir dayanak noktası, birçok hazır malzeme olması bir kolaylık. Ama aynı zamanda bu malzemenin; çok sevilen, çok tanınan Yiğit Özgür karikatürleri olması bir zorluktu. Karikatürlerin espri anlayışına bağlı kalarak, Yiğit’i ve okur kitlesini kızdırmadan bunu yapmaya çalışmak daha büyük bir zorluktu… Yiğit’e metinleri yolluyordum. Çok kızmadı sanırım. Okur kitlesi ne diyecek, onu da bekleyip göreceğiz.” diye anlatıyor. Özbay, karikatürün, okuyucu ile zaman çizgisinden neredeyse bağımsız olarak etkileşen bir güldürme şekli olduğunu, sırayla okunan bir iki balondan ibaret olmadığını vurgulayarak, “Mesela okur, karikatüre her baktığında başka bir şey bulup gülebilir. Zaman okurun kontrolünde. Sahnede ise oyun lineer bir zaman çizgisinde ilerliyor. Diyalogların seyirci tarafından kaçırılmaması gerekiyor. Her “skeç”in bir şekilde bir finalinin olması gerekiyor. Bazen tek kareden yola çıkıp tarza bağlı kalmaya çalışarak bir bölüm yazdım. Kimi yerde iki üç karikatürü bir hikâyede kullandım. Tabi bu çizgileri sahneye taşımak sadece metinle mümkün değil. Bu adaptasyonda maharetin büyük kısmı yönetmenimiz Ezel Akay’a ait.” diyor.

Emre Özbay, oyunun alt başlığının neden ‘Allah kimseyi domatesle terbiye etmesin’ olduğu yönündeki sorumuzu da, “Bu Yiğit’in bir hunili karikatürü.  Oyun sloganı olarak kullanmak Ezel hocamızın fikriydi. Biz de beğendik. Ama bence Hunililer evreninde pek mana peşinde koşmamak lazım...” diye espriyle yanıtlıyor.


ARŞİV