Mutfağında yemek yapıp misafir ağırlamaya meraklı bir iletişimci olan Damla Goral, beyaz yakalı plaza hayatını bırakıp hobisini işe dönüştürdü ve Kavanoz Dipli Dünya’yı kurdu. Hikayesini, Moda’daki imalathanesinde ziyaret ettiğimiz Kadıköylü kadın girişimci Goral’dan dinleyelim…
İletişim Fakültesi mezunuyum. İletişim sektöründe çalışmak diğer bir çok iş kolunda olduğu gibi büyük özveri gerektiren ve çok yorucu olan bir sistemin içerisinde olmak demek. Mezun olur olmaz iş hayatına atıldım ve farklı farklı bir çok kurumda deneyim kazandım. İçimde her zaman gıda sektörüne yönelik bir girişimde bulunmanın tohumu vardı diye hatırlıyorum. Doğru zaman geldiğinde bir cesaret bu işi kurma kararı aldım. Aynı anda aile mirası olan topraklardan zeytinyağı üreticiliği de eklendi işlerimin arasına. Şu an markalaşma sürecinde o da. 3 yıldır zeytinyağı üreticiliği de yapıyorum. Yani aynı sektörde 2 farklı koldan üretimlerimi sürdürüyorum.
Bir şirkette çalıştığım zamanlardan daha çok yoruluyorum ama günün sonunda kendi işimi yaptığımı bilmek motivasyonumu çok daha yukarılara taşıyor. Yani karar tamamen bir noktada kendine odaklanarak potansiyelini değerlendirme kararı oluyor, sonrasında her şey çorap söküğü gibi geliyor.
Dünya mutfaklarından kavanozlanmış taze dip soslar üretiyoruz. ‘Kavanoz Dipli Dünya’ deyişi ihtiyacımız olan tüm ifadeyi bir sözcük öbeğinde sitemkar da olsa topluyordu. Aynı zamanda da çok ilgi çekici ve akılda kalıcı bir marka ismi olacağını düşünerek bu isimde karar kıldık.
Kendi işimi yapacaksam bu gıda sektörüne yönelik bir iş olmalıydı. Çünkü bu konuda kendi çapımda bir şeyler yapabildiğimi biliyordum. Mutfağa çok meraklıyım, misafir ağırlamayı çok seviyordum. Evime gelen konuklarım yaptıklarımdan kendi evlerine de götürmek tariflerini almak isterlerdi. Misafirlerimi iyi ağırlamak beni çok mutlu ediyor. (gülümsüyor) Bu sebepten evimde hep tadılmamış farklı şeyler sunmayı sevdim. Yurtdışına çıktıkça çantalarca değişik soslar getirdiğimi bilirim. O soslar tükendikçe ve aynısını burada bulamayınca kendim yapmaya başladım. Sonrasında da tattırdığım herkes beğendikçe bu iş fikri oluştu.
Şimdilik bu rakam doğru ama önümüzdeki aylarda 20 küsura çıkmayı hedefliyorum. Bu sosların özelliği herkesi kendi mutfağının şefi yapabiliyor olması. Yani güzel ve özenli yemek yemeyi seven ama kendi evinde hazırlayacak vakti olmayan bizim gibi insanlara vakitten kazanç ve özenli tabaklar hazırlayabilme fırsatı sunuyoruz. Evde kendi gurme deneyimlerinizi bizim soslarımızla yaratmanız mümkün…
Türkiye’de marketlerde bulunmayan soslarımız var. Mesela Katalan orijinli Romesco sos. Genellikle restaurantlarda tükettiğimiz ve evlere pek girmemiş olan Cafe de Paris sos. Hint kökenli Elma Chutney, Ürdün usulü Humus ve daha pek çok sosumuz mevcut.
Tabi ki instagram adresimizde bu soslarımızı #sadecekavanozdiplidünyada hashtagiyle sürekli paylaşmaktayız. Bunlar Adaçaylı Ketçap, Biberiyeli Mayonez, Cevizli Sarımsak Tarator, Kuru Domatesli Roka Pesto, Romesco Sos.
Bir çok sosumuz vegan tüketime uygun ama Vegan sertifikamız yok maalesef. Uygun olan soslarımız; Acı Hardal, Acı Tatlı sos, Adaçaylı Ketçap, Elma Chutney, Humus, Karamelize Soğan, Kuru Domatesli Roka Pesto, Romesco ve Süper Acı sos.
Tedarikçilerimizin hepsi en taze ve en iyi malzemeleri bizlere sunuyor. Güvenilir ve iyi kalitede hizmet sunan tedarikçileri bulmak zamanımızı çok almış olsa da en iyilerle çalışıyoruz.
Türk yemek kültüründe sos pek kullanılan bir lezzet değil. Çünkü mutfağımızda tencere yemekleri gibi eskiden beri gelişmiş pişirme teknikleri kullanıldığından sosa ihtiyaç kalmamış, dolayısıyla da bu kültür gelişmemiş. Ama artık her şey gibi mutfaklar da globalleşti, farklı lezzetler daha da ilgi görür oldu ve çalışan kesim fazlalaştıkça zamanlar azalmaya başladı. Bu sebeple fast food kültürü yayıldı. Ama artık insanlar yediklerini içtiklerini önemsemeye, gıdaların arka etiketlerini okumaya ve önüne gelen herşeyi yememeye başladı. Bu noktada evimizde yaptığımız sağlıklı besinleri doğal ürünlerle lezzetlendirmek önemli bir ihtiyaç oldu. İşte bu noktada biz de yerimizi aldık. Kullandığımız tüm malzemeler doğal ve taze, asla toz gıda ve kıvam arttırıcı kullanmıyoruz. Bu sebeple de bizim soslarımızın tabaklarınızı rezil etme durumu pek olmuyor. (gülüyor)
Türkiye’nin her yerinden keşfetmeyi ve değişik lezzetleri bulmayı seven ve hızla artan bir müşteri profilimiz var. Şu ana kadar hep güzel yorumlar aldık, umarız sonrası da böyle ilerler.
Biraz yolumuz var ama gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz planlar arasında öncelikli bir hedef…
Kadın olmak ülkemizde kanayan bir yara. Her gün akıl almaz şiddet olayları ve farklı farklı canımızı yakan haberler alır olduk. Bir çok kadın ülkemizde hayallerini gerçekleştirmekten öte, hayal bile kuramadan yaşamını yitiriyor. Hayalleri elinden alınıyor. Ben çok şanslı bir kadınım ki hayalini kurduğum bir projeyi gerçekleştirebildim. Bu noktada kadın teşviklerinin, kadın istihdamının ve kadının ekonomideki yerinin olabildiğince arttırılmasını gönlümden destekliyorum. KOSGEB ve diğer kurumların kadın teşvikleri bu konuda çok güzel başlangıçlar yarattı. Umarım devamı gelir, kadınlar her konuda desteklenmeli.
Kendisinin tüketmeyeceği ürünleri asla başkalarına satmamaları…
Kadıköy doğumluyum, burada büyüdüm. Burası benim mahallem ve tüm geçmişim…
Caferağa Mahallesi Ulubatlı sok. No:17’deyiz. Siparişle çalıştığım için daha çok imalathane olarak kullanıyorum atölyeyi. Ben oradaysam satış da gerçekleştirebiliyoruz tabi ki elimizdeki soslardan. İstanbul gibi trafik cehennemi bir şehirde vakitten kazandığımı ve dolayısıyla biraz daha kaliteli yaşabildiğimi düşünüyorum. Kadıköy’ü çok seviyorum. İnsanlar nezaketli, eğitimli ve yardımseverler. Burada çalışmak, iş yapmak çok güzel ve özel. Kendimi çok şanslı hissediyorum ama maalesef bir kaç aya kadar imalathanemizi daha yüksek kapasiteyle şehir dışına taşıyacağız.