DERYA KAVAK
Şirvan Demircioğlu, Suzan Bakır ve Roza Tuzlucan… Yemek yapmayı seven üç kızkardeş… Kadıköy’de dükkan açmak isteyip de kiraların pahalılığından bu hayallerini yerine getirmeseler de evlerini dükkan olarak kullanmaya başlamış. Evlerinde yaptıkları yemekleri kişi ve kurumlara ‘Maviii Mutfak’ adıyla servis eden kadınlar, hem çalışma hayatına katılmış hem de maddi gelir elde etmiş oluyor.
Bu 3 kızkardeşten biri olan, Kadıköy’de ikamet eden, evinde yemeklerini yaparak çevresindeki dükkanlara ve müşterilerine sunan Roza Tuzlucan ile konuştuk.
Kendinizden bahseder misiniz? Yemek yapmakla ilgili duygularınız neler?
Bingöllüyüm. 38 yaşındayım, 22 yıldır Kadıköy’de oturuyorum. 15 yıldır evliyim, 13 yaşında bir oğlum var. Yemek yapmayı seviyorum. Yemek yapmak benim için başlarda zorunlukluktu ama sonrasında severek ve keyif alarak yaptığım bir etkinliğe dönüştü. İlk 11 yaşımda yemek yaptım. Çocukluğumdan beri yemek kitapları biriktiriyorum. Gazetelerin verdiği yemek kitapları vardı. Özellikle bayram öncesi verilirdi, ben kaçırmamaya özen gösterir ve hep almaya çalışırdım. Kırk beş elli tane biriktirmiştim. Onlarla birlikte daha çok yemek yapmaya başladım. Hiç unutmuyorum bir bayram da bize akrabalar gelmişti Çeltik kebabı yapmıştım, herkes çok beğenmişti. Tarifini istemişlerdi ama ben de kitaba göre yapmıştım.(gülümsüyor)
Evde yemek yapıp bunu bir işe çevirmeye nasıl karar verdiniz?
Bu işe başlamak istediğimizde maddi hiçbir dayanağımız yoktu. Kadıköy’de dükkan çok aradık ama kiralar çok yüksekti. Sonra düşündük ki ‘baktık hayalimiz ve hevesimiz var ama paramız yok diye vazgeçmeyelim’dedik. Yemekleri evde yapıp internet üzerinden satarız diye düşündük. Biz yemeğimizi yaparız, fotoğrafını çeker sosyal medyaya koyarız, olmadı kendimiz yeriz mutlu oluruz dedik. (gülüyo) böylelikle ben Kadıköy’de, Suzan ve Şirvan da Pendik’te başladık, İnstagram’da Maviii Mutfak hesabını kurduk.
Neden isim olarak mavi rengini seçtiniz?
Mavi renk bizde bir tutkudur. Biz denizi, gökyüzünü çok seviyoruz. İnsanı arındırıyor, huzur veriyor, mutlu ediyor. Yemeklerimizin de insanları mutlu etmesini istedik. Maviii diye uzatmamızın nedeni, her i harfinin birimizi temsil ediyor.
Evde yemek yapıp satmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Bu işin dezavantajı sürekli evde olmak zorundasın ya da eve yakın yerlerde olmak durumunda kalıyorsun. Siparişin ne zaman geleceği belli olmuyor. Kendine bir program yapamıyorsun ya da varolan programlara uyamıyorsun. Yemek yapmak genel olarak tehlikeli bir iş ateş var, bıçak var anlık dikkatsizliğin ya da dalgınlığın her şeye sebep olabiliyor. Mesela çalışırken iş kazası geçirmiştim. Dalgınlığımla başparmağım kesilmişti, ciddi bir ameliyat geçirdim.
Tabii avantajı daha fazla kendi mutfağın, rahatsın, başında sürekli dolaşan biri yok, karışan yok, patronculuk yapan birisi yok. Evimiz de hem çocuklarımıza bakıyoruz hem de zaman ayırabiliyoruz. İş bizi zorlamıyor, ailenle ilgilenmenin yanı sıra işini huzurla yapabilmek çok daha keyifli hale getiriyor.
Müşterilerinizi nasıl sağlıyorsunuz? Müşteri bulmakta zorluklar yaşıyor musunuz?
12 yıllık tecrübem var, 22yıldır da burada oturduğum için daha önce çalıştığım yerler, arkadaşlar, çevre derken benim için zor olmadı. Bir şeyi iyi yapıyorsanız zaten kulaktan kulağa yayılıyor, bazen müşteri sizi buluyor. Benim düzenli olarak yemek verdiğim iki dükkan, ayriyeten müşterilerim var. Ekstra olarak işler de geliyor ama ilk zamanlar için söylersek zaman isteyen, yanı sıra sabır gerektiren bir durum.
Böyle işler düşünen ev kadınlarına neler tavsiye edersiniz?
En önemlisi öncelikle karar vermeleri gerekiyor. Bir şey yaptım tutmadı diye bırakmamak lazım. Bir işin tanınma zamanı var, tanıtma zamanı var, müşteri edinme zamanı var bunların hepsi sabır gerektiriyor. Bir işe girişmek istiyorsanız anahtar kavram emek, istek, mücadele, sabır… Benim için yemeklerimi yiyen insanın beğenmesi önemli. Aslında herkesin yaptığı şeyleri yapıyorum. Mucizevi bir şey yapmıyorum, sadece el lezzetimizi katıyorum. Tarif her yerde var ama kendi emekleri daha değerli. Bazen kadınların yaşadığı zorluklar da içindeki cevheri dışarı çıkartabiliyor. Herkesin işi için rastgele diyorum...
Kadıköy’de yaşamak ve iş yapmak size neler kattı?
Kadıköy benim için bambaşka bir yer. Kadıköy sanki İstanbul’a bağlı bir yer değil kendi başına bir şehir. Ben Kadıköy’ün farklı bir şehir olduğunu 14 yaşında öğrendim. Bingöl’den İstanbul’a 1990 yılında geldik, iki farklı şehirde ve okulda okudum. Sonra Kadıköy’e geldiğimiz zaman okula başladığım ilk gün, ben özgürüm dedim. Yani kendimi ifade edebildim. Çocuksun 14 yaşındasın bunun farkına varmak aslında çok acı biliyor musun? Dinin, dilin, ırkın ne olursa olsun herkesin kendini ifade edebildiği bir yer Kadıköy. Evlendikten sonra Kadıköy’de oturabilmek için de şartları zorladım. Omzumda kanguru çocuğumla emlakçıları gezdim. Sonunda yine buraya geldim. Kadıköy dediğim gibi insanları, havası başka ben burada oturmaktan huzurluyum. Hoşgörüyü, sevgiyi, farklılıkları ve anlayışı burada gördüm bana çok değerli anlar ve anılar kattı.