Komşuluk ölmedi, semtte yaşıyor

Sosyal medyadan haberleşiyorlar ama kısır günü de yapıyorlar, birlikte festivale de gidiyorlar sokak kedilerini de besliyorlar

10 Kasım 2016 - 16:30

GÖKÇE UYGUN
‘’Sokağımızdaki kedileri besleyen sarı kız vesilesiyle tanıştık, şimdi komşuluk yapıyoruz’’ diyor bir komşum. Bir diğeri de ‘’Komşuluk ölmedi, bizim sokakta yaşıyor’’ sözleriyle coşkusunu dile getiriyor. Evet biz bu yüzyılda, bu modern hayatın içinde, bu yoğun günlük hayat koşuşturmacası içinde, komşuluk ilişkileri kuran ve bunları büyük bir istekle sürdüren Hasanpaşa Müverrih Ata sokağı sakinleriyiz. Bundan yaklaşık 1 yıl önce filizlenen komşuluk bağlarımız, giderek pekişiyor. Sımsıcak tuttuğumuz komşuluk ilişkilerimiz, ‘modern kent insanları’ olan bizlerin muhtaciyetiymiş meğerse. Tuzun bitince komşudan istemek, sabah işe giderken selamlaşmak, kısır günlerinde buluşmak, birlikte festivale gitmek… Bunlar ne kadar kıymetliymiş meğer. Samimiyet ve dayanışma bakımından eski usul komşuluklar gibi olsa da, bireysel alanlarımıza hassasiyet açısından ‘modern zaman komşuluğu’ denebilir bizimkisine.
Teybimi bu kez 17 Kasım Dünya Komşular Günü vesilesiyle kendi komşularıma uzattım. İşte Kadıköy’ün ‘yeni nesil komşuları’nın anlattıkları;
* Özlem Bozkurt (sanat yönetmeni-35)
Çağımızda maalesef zor bulunan bu sosyal ilişki bağını biz hala yaşatıyoruz, tüm paylaşımların dijital dünyasına inat. Genç yaşımıza, hayat koşuşturmalarımıza rağmen hem de. ‘Nerede o eski komşuluklar’ diyenlere en güzel cevabız aslında; buradayız!
Hayatımızı, anlarımızı, sıkıntılarımızı, mutluluklarımızı paylaştığımız yol dostlarıyız biz. Birlikte gülmeyi, bir problemin çaresini aramayı, yaz akşamlarında terasta kek, çay keyfini, kışın soğuğunda üşenmeden kalkıp toplandığımız haftasonu kahvaltılarını, yaptığımız yemeği paylaşmayı... Bu metropolde kendi hayatlarımızdaki koşuşturmalarımız dışında zaman ayırabilmeyi başarmış, birbirimize omuz veren komşularız. Birlikte hem pazara, hem festivale giden yeni kuşak komşularız. Çoğumuzun yedek anahtarları birbirimizde. Sokakta ve evde beslediğimiz hayvanlara, çiçeklerimize biri tatildeyken seve seve bakan insanlarız. ‘Eyvah yumurta bitmiş’ dediğimizde bakkal yerine komşu kapısı hala açıktır bizde. Balkondan aşağıdakine seslenip yarım saat kapı önü konuşmaları da yaparız hala. Boşuna dememişler ev alma komşu al diye; biz bol miktarda komşu biriktiriyoruz…
* Ayhan Albayrak (arkeolog-34)
Bence komşuluk ikiye ayrılıyor. Biri; karşılaştığında sadece bir merhaba dediğin –ki bazen o selamlaşmanın bile olmadığı-, bir apartmanı, bir alanı mecburiyetten paylaştığın ‘komşu’larla olan ilişki. Bu türde komşunun varlığı ile yokluğu arasında çok da bir bağlantı kurmuyorsun. Diğer türlüsü de gerçekten bir dayanışma içinde olduğun komşuluk ilişkisi. Çok klasik olacak ama komşularınla, hasta olduğunda sana bir çorba yapabilecek düzeyde ilişki kuruyor olmak çok kıymetli. Mutluluk her zaman her yerde kolayca paylaşılabilecek bir şey ama derdini dinleyebilecek komşularının olduğunu bilmek az rastlanan bir durum. O nedenle bizim kısa zamanda, şu sokağın kısa bir bölümünde oluşturduğumuz bu komşuluk çok güzel bir durum. Herkesin hayatının kendi ritminde aktığı ama bir köşesinde de hep komşularının durduğu bir hal…
* Cennet Özcömert (sivil toplum çalışanı-35)
 Mersin'den İstanbul’a üniversite okumak için geldiğimde Büyükşehir’in ne kadar büyük  olduğunu farkedip önce biraz ürkmüştüm. Gardımı almayı öğrendim bu şehirde önce, yoksa yutardı. Kendini korumak için en önce arkadaşlarını sahipleniyor insan.  Yurtta kaldım, arkadaşlarıma sarıldım. İnsanları tanıdım eve çıktıktan sonra. Ama aileler öğrenci evlerini pek sevmezlerdi. O yüzden öğrencilerle komşu da olunmazdı. Apartmanlarda yan komşunu bilmezdin, tabi o da seni.  16 yıldır İstanbul’dayım. İlk komşularım Ada’da olmuştu.  2012 yılında Müverrih Ata'ya taşındıktan sonra da komşularım oldu. Hatta en güzeli onlar oldu.   Hatta bu sokağın tılsımlı olduğunu düşünüyorum. Komşularımızla düzenli olarak bir araya geliyoruz. Ev partileri yapıp rakı sofraları kuruyoruz. Birbirimizi, en güzeli olan muhabbetle ağırlıyoruz. Hiç bitmeyecek dostluklarım oldu benim bu sokakta. Sanırım şanslıyım ve ben bu sokakta gardımı indirdim. Her sorana diyorum ki; komşuluk ölmedi, bizim sokakta yaşıyor
* Ümit Güvercin (marka patent vekili-41)
Kadıköy’e taşındıktan sonra, özellikle böyle büyük bir şehrin merkezi noktalarından birinde bu kadar güzel bir komşuluk yaşabileceğimi hiç tahmin etmiyordum. Ama onu da burada bulabilmiş oldum. Bundan çok mutluyum ve komşuluk ilişkilerine çok değer veriyorum. Bu devirde böyle bir komşuluk yaşayabilmek insana güven veriyor. Evimde yaşarken, çevremde güvendiğim ve o alışılagelmiş komşuluk tan öte bağ kurduğum komşularımın yakında olduğunu bilmek iyi hissettiriyor. Bizim komşuluğumuzu annelerimizinki gibi değil, yeni nesil komşuluk bence. Yani hepimiz evli ya da bekar, kendi hayatları, özel alanları olan, özgürlüğüne düşkün insanlarız. Herkes kendi evinde kendi hayatını yaşarken kimse kimseye karışmıyor.
Komşularımızla, zorunluluktan değil kendi isteğimizle planlar yapıp buluşmak, görüşmek çok güzel. Hele ki böyle milyonlarca insanın bu şehrin keşmekeşinde yaşadığı bir dönemde, böyle vakitler yaratıp bunu paylaşabilmek çok değerli. Kendimi çok şanslı hissediyorum.
* Mahir Birav (reklam yönetmeni-41)
18 yılı aşkın süredir İstanbul’da yaşıyorum. İlk defa, son 1.5 yıldır yeni mahallemde komşularım oldu. Düzenli olarak görüşüyoruz. Mahallenin esnafıyla, sokak komşularınla tanış olmak benim taşrada, çocukluğumda kalmış bir şeydi. Buna tekrar kavuşmak içsel bir eve dönüş gibi. Mahallenin sokak kedileri sorumlusu şehir dışındayken dönüşümlü olarak onun görevlerini icra etmemiz, teras ve ev partileri güzel hoş ama, 15 Temmuz gecesi komşular olarak birbirimize telaşla mesaj atmamız ve herkesin yalnız kalmak istemeyen komşularını birbirine çağırması benim için komşuluğumuzu en iyi özetleyen şeydi. Demek komşuluk neymiş, komşuluk sevgiymiş, emekmiş...
 

ARŞİV