Koreli Jo’nun yolu Kadıköy’e düştü

Güney Kore’den yola çıkarak dünyayı motosikletiyle gezen Jo Yeong Jae Ho, ilgi çekici hikâyesini gazetemize anlattı

13 Ocak 2017 - 13:25

Motosikletiyle 10 aydır dünyayı dolaşan gezgin Jo Yeong Jae Ho, 19 yaşında bir Güney Koreli. Sokakta Çin ve Kore’ye özgü müzik aleti “Hegun” çalarak elde ettiği gelirle yoluna devam ediyor. Jo’nun en büyük merakı “okçuluk”. Zaten yola National Geographic dergisinde gördüğü ünlü okçu Lajos Kassai ile tanışmak için çıkmış. Jo, bu aralar Güney Kore’den başlayan, başına gelmeyenin kalmadığı yolculuğunun İstanbul durağında. Kadıköy’ün farklı bir havasının olduğunu söyleyen Jo, sık sık semtin sokaklarına hegun çalmaya çıkıyor. Biz de Jo Yeong Jae Ho ile yola çıkış sebebini, yolda yaşadıklarını ve hayallerini konuştuk.

“BASKILARA RAĞMEN YOLA KOYULDUM”

Jo Yeong Jae Ho’nun en büyük tutkusu okçuluk. Bu tutku onu aylar süren zorlu bir maceranın içine itmiş. Jo, bir gün National Geographic Dergisi’ni karıştırırken gördüğü Lajos Kassai’den çok etkilenmiş. Onunla mutlaka tanışması gerektiğini düşünüp yola çıkmaya karar vermiş. Jo yola çıkış hikâyesini şöyle anlatıyor: “Macaristan’da yaşayan Lajos Kassai ile tanışmak tek amacım olmuştu. Ve yola çıkmak için birikim yapmam gerekiyordu. Bunun için Güney Kore’nin başkenti Seul’e giderek bir balık marketinde çalışmaya başladım. 14-16 saat zor koşullar altında çalıştığım yerden kazandığım parayla, kendime küçük bir motosiklet alarak ailemin bütün ‘gitme’ baskılarına rağmen yola koyuldum.”

AMACINA ULAŞTI

Uzun bir yolculuğun üst üste gelen aksiliklerin ardından en büyük amacımdı dediği Lajos Kassai ile tanışmayı başaran Jo, Kassai ile birlikte geçirdiği haftayı şöyle anlatıyor: “En sonunda hayalim olan Macaristan’a ulaştığımda elimde sadece küçük bir adres vardı. Adresteki yere vardığımda bir şirket olduğunu fark ettim. Şirketteki sekretere nereden geldiğimi, neler yaşadığımı anlatıp Kassai ile tanışmak istediğimi söyledim. Kadın çok etkilendi. Hemen Kassai ile iletişime geçti ve beni özel araçla onun evine götürdüler. Onu görünce çok heyecanlandım. Onun normal bir insan olmadığını dev gibi, mükemmel otantik elbiselerinin olacağını ve belki de bana hiç saygı duymayacağını düşünüyordum. Ama karşımda kısa kollu gömleği ve şortuyla benim hikâyemden etkilenen biri vardı. Bir hafta beni evinde misafir etti. Bana müzik ile okçuluk arasında sıkı bir ilişki olduğunu söyledi. O ok fırlattığı zaman ben bir melodi çalışıyordum. Bu antik Kore kültüründe sıklıkla yapılan bir şey. Aramızda fantastik bir enerji oluştu. İnanılmaz bir tecrübeydi.”

“DAHA UZAĞA GİTMELİYİM”

En büyük hayali ve hedefini gerçekleştiren Jo, bundan sonra ne yapacağını düşünürken eve dönmek aklından geçse de “Neden daha uzağa gitmiyorum?” diyerek “en büyük ikinci hedefimdi” dediği Avrupa’nın en kuzeyine, İskadinavya’ya doğru yola koyulmuş. Ve bu hedefini de gerçekleştirmiş. Bununla da yetinmeyen Jo, “Avrupa’nın en kuzeyine gittim. Şimdi de en güneyine yani İngiltere’ye gitmeliyim.” diyerek Londra’ya doğru hareket etmiş. Londra’ya geldiğinde kendi gibi sokakta müzik yapan iki kişiyle arkadaş olarak, birlikte müzik yapmaya başlamışlar. Sokaktan geçen bir müzik yapımcısı, birlikte yaptıkları müziği çok beğenerek onları profesyonel kayıt için stüdyoya davet etmiş. Kendi tabiriyle “bu üç evsiz kafadar”  daveti geri çevirmeyerek stüdyoda şarkılarını söylemişler. “Biz buna çok sevindik. Ortaya bir eser bırakmıştık. Farklı milletlerden, ülkelerden insanların, bir yolculukta bir araya gelerek ortaya bir eser koyması inanılmaz bir şey. Bu da galiba müziğin gücü.” diyen Jo, daha sonra Türkiye’ye gelmeye karar vermiş.

TRABZON’DA BİR KORELİ

Türkiye’ye ulaşan Jo, Türkiye’deki yolculuğuna Doğu Karadeniz’den başlamış. Jo, Trabzon’da yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Motosikletimle gidiyordum.  Trabzon’a geldiğimde insanlar bana “dur, dur” diye seslendiler. Benimle tanışmak istediler. Onların ne kadar sıcak ve samimi insanlar olduğunu gördüm. Ben gittiğim zaman Ramazan ayındaydık. Özellikle oruç açıldığı zaman beni masalarına davet ettiler. Ben istemesem bile önüme bir sürü yemek koyup, yemem konusunda ısrar ettiler (gülüyor). Ben çok zengin bir insan değilim. Hatta neredeyse hiç param yoktu. Benim gibi birinin menfaat çıkar olmadan böyle karşılanması çok özeldi. Sonra ben orucu açtıktan sonra köyün yakınına çadır kurdum. Ama bunu gören insanlar benim dışarıda yatmamı istemediler ve evlerine davet ettiler. Çadırda kalmak istememe rağmen, beni caminin içindeki Kuran kursu bölümüne götürdüler. Orada uyudum, çok rahat ve güzeldi. Türkiye’ye dair söylemek istediğin en önemli şey insanların çok dost canlısı olduğu. Eğer benim memleketim olan Kore’ye gelirseniz, benim köylülerim size bu kadar misafirperver yaklaşmayabilirler.”

“KADIKÖY ÖZEL BİR YER”

Jo, İstanbul’u da pek sevmiş. Kadıköy’ün ise yolculuğunda özel bir yeri olduğunu şu cümlelerle açıklıyor: “İstanbul’a geldiğimde Taksim’de biriyle tanıştım. Ona nerede müzik yapmam gerektiğini sorunca bana Kadıköy’e gitmem gerektiğini, oranın özel bir yer olduğunu söyledi. Ben de Kadıköy’e ayak bastığımda bu özelliğin farkına vardım. Çünkü burası gezdiğim hiçbir yere benzemiyordu. Buranın sokakları çok farklı. Burada farklı bir hava var. Taksim’de bir hırsızlık vakası yaşamıştım. Bu beni biraz korkutmuştu. Fakat Kadıköy’de kendimi güvende hissediyorum. Bu arada Taksim’de telefonumu çalan hırsız umarım bu röportajı benim telefonumdan okumaz. Bu beni çok üzer(gülüyor)”

“BENZİN PARAMI BİTİRDİ”

Türkiye’de ki benzin fiyatları Jo’yu biraz zorlamış. Jo, Türkiye’de ki yakıt fiyatları için “Şu an cebimde hiç param yok. Yola ilk çıktığımda cebimde 1000 dolar vardı. Biriktirerek harcamalarımı minimumda tutarak geldim. Fakat Türkiye’ye geldiğimde benzin fiyatları beni bitirdi. Bir anda bütün param bitti. Bu kadar pahalı olabileceğini hiç düşünmemiştim. Siz nasıl yaşıyorsunuz?” diyor.

İÜ’DE ÖĞRENCİ OLMAK İSTİYOR

Jo yolculuğuna devam etmek istiyor. Avrupa’nın en güneyini ve en kuzeyini gezen Jo’nun şimdiki amacı Avrupa’nın en batısı olan Portekiz’e gitmek. En büyük hayalinin bir sponsor bulup Afrika’yı gezmek olduğunu söyleyen Jo, “Afrika’da bazı sorunlar var. Ordusal sorunlar, terörist gruplar, uyuşturucu ticareti vs. ama ben her şeye rağmen orayı görmek istiyorum. Afrika’dan sonra da Mısır… Ondan sonra tekrar Türkiye’ye gelip eğitimime İstanbul Üniversitesi’nde başlamak istiyorum.”


ARŞİV