Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un 2013’ten beri “Diyaloglar” adı altında yaptıkları kitap sohbetlerinin kayıtları derlenerek kitap haline getirildi. Can Yayınları etiketiyle okurla buluşturulan “Diyaloglar” kitabı Mevsim Yenice tarafından yayına hazırlandı. Roberto Bolaño, Guillermo Rosales, Thomas Bernhard, Sâdık Hidâyet, Dag Solstad, Sophie Mackintosh, Hang Kang, Erlend Loe, Jack London, Carlos María Dominguez gibi farklı kıtalardan yazarlarlara dair sohbetlerin yer aldığı kitap, okuru yeni yazarlarla tanıştırırken diğer yandan daha önce okuduğu romanları da başka bir göz ve bakış açısıyla değerlendirme olanağı veriyor.
“OKUDUĞUMUZ HER KİTAP ZENGİNLEŞTİRİYOR”
İki yazar geçtiğimiz günlerde Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi (TESAK)’ın konuğu oldu. Mevsim Yenice’nin moderatörlüğünü yaptığı söyleşide iki yazar kitaptan yola çıkarak farklı coğrafyaların ve zamanların edebiyatlarıyla nasıl ilişkiler kurduklarını ve kendi yazma deneyimlerini anlattı.
Kitap sohbetlerinin başlangıcına dair bilgi verilen söyleşide bu sohbetlerin kendi metinleri ve yazma süreçlerine etkisi üzerine konuşan Ayfer Tunç şunları söyledi: “Okuduğumuz her metin bizi zenginleştiriyor. Bir kitap hakkında konuşurken düşünüyorsunuz. Kitaba hakkında o ana kadar aklınıza gelmeyen, zihninizin bir yerine sığışmış ama kendini açık etmemiş unsurları da ortaya çıkmaya başlıyor. Onun için yaptığımız işin ve kitabın adı diyaloglar. Çünkü diyalog bence düşünme yollarından biri. Ve biz kitap hakkında düşünüyoruz. Eleştirmek değil zaten, eleştirmek gibi derdimiz yok. Eleştirmek bizde kötü bir kelime olarak algılanıyor. Aslında yorumlamak demek daha doğru. Eleştirmek bizde olumsuz anlamı yüksek kelime. Halbuki ben eleştiriden değerlendirmeyi anlıyorum ve biz kitabı değerlendiriyoruz. Hangi açılardan etkilendiğimizi değerlendiriyoruz. Bazen çok farklı açılardan etkileniyoruz. Bazen daha önce hiç dikkat etmediğimiz bir şey olduğunu görüyoruz. Mesela ben yeni okuduğum yazarların metni kurma üsluplarından çok etkilendiğimi fark ettim. Dünyanın farklı ülkelerinde yazarları okuyup değerlendirdiğimiz için dünyanın ne kadar büyülü, değişik ve renkli bir yer olduğu bilgisini tekrarlıyoruz. Çünkü küreselleşme, global köy haline gelme dünyanın renklerini soldurdu. Dünyada pazara uygun üretme çabası var. Biz de özellikle kendi orijinal renkleriyle var olan yazarların üzerinde duruyoruz. Şunu da eklemem gerekir; kapitalizm, sektör ne kadar ortak rengi dayatırsa dayatsın orijinal yazar bir şekilde çıkıyor.”
“FARKLILIKLARI GÖRÜYORUZ”
Murat Gülsoy da “Farklılıkları görüyoruz ama ortaklıkları da görüyoruz. Hangi kültüre gidersek gidelim aile içindeki ilişkiler dinamiğinin birey üzerinde nasıl bir basınç yarattığını görüyoruz. Bu bana çok çarpıcı geliyor” dedi.
Çeviri sorunları ve hatalarının da konuşulduğu söyleşide Ayfer Tunç okuma alışkanlığı üzerine de şöyle bir değerlendirme yaptı: “Ne yazık ki ömrümüz kitapları bir kez okumaya yetiyor. Diyaloglar’da iki kez okumuş oluyoruz. Bu bizim için büyük bir şans. Ama iyi kitap en az iki kere okunmalı. Her okuyuşta insan şaşırabiliyor.”
Edebiyatla birlikte kütüphanelerin değişim ve gelişim süreci üzerine de konuşulan söyleşide Murat Gülsoy, TESAK’a hem söyleşi olanağı sundukları için hem de edebiyat belliğine katkılarından ötürü teşekkür etti. Dijitalleşmeye rağmen kitabın her zaman fiziksel olarak piyasada olmaya devam edeceğini düşündüğünü söyleyen Gülsoy, kitap fiyatlarından yakınılmasına ilişkin de “Evet kağıt fiyatları arttı ama yani sadece kağıt fiyatları artmadı. Kahve de arttı mesela. Doğrusu biraz ona da gönül koyuyorum. Kitap 80 lira. Bir kahve alıp kaç lira ödüyorsunuz? Bence kitap insanların hemen ikinci plana attıkları bir şey. Belki kütüphaneler işlev kazanır” dedi.
“FAKİR AMA HOVARDAYIZ”
Yayınevlerinin nasıl ayakta kalacağı sorusuna ise Ayfer Tunç şöyle yanıt verdi. “Eskiden daha iyi işleyen bir sistem vardı. Kültür Bakanlığı her kitaptan bir örnek alırdı o kitabın maliyetini çıkarırdı. Bu sistemin güçlü bir şekilde yürüyor olması lazım. Ama öyle olmuyor. Biz tam hovarda bir ülkeyiz. Eskiden fakir ama tutumluyduk şimdi fakir ama hovardayız. Paraları saçıyoruz. Gereksiz köprülerimiz, havaalanlarımız var ama yiyecek ekmeğimiz yok. Yani bu ekonominin çalışma sistemiyle ilgili. Bunların içinde kitabın da çok farklı bir durumu yok. Yayınevlerinin hayatta kalması için de sübvansiyon şart. Özellikle kültür dünyasındaki işlerde temel kavram sürdürülebilir olması. Ve bir takım erdemler kayboluyor. Biz şu anda erdem kayıplarının dünyayı nasıl işlemez hale getirdiğinin farkında değiliz. Buna uyanma çağını yaşıyoruz, erdem kayıpları hayatımızı nasıl karanlıklaştıracak onu görüyoruz. Buradan kültür dünyasına gelecek olursak; eğer bir ülke kültür hayatını lüks olarak görüyorsa, bir grup beyaz Türk’ün merakı, lüzumsuz hikâyesi olarak görüyorsa bu o ülkenin insani, ekonomik her türlü değerinde büyük bir erozyona uğrayacağı anlamına gelir. Ve bunun ağır sonuçları olur. Kültüre yatırım yapılmıyor ve bunun sonuçlarını çocuklarınız görecek. İnsanlar kültürün insan hayatındaki değerini anlamalı ve daha çok talep etmeli. Çünkü kültür bizi insan yapan en önemli özelliktir.”
Dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy söyleşi sonunda kitaplarını imzaladı.