Kurukafadan Permanent Orijinaller

Çizginin her haliyle anlatım gücünü ortaya koyan Fırat Yaşa’nın “Kurukafadan Permanent Orijinaller Sergisi” 1 Mart’ta açılıyor

28 Şubat 2025 - 10:52

Çizgi roman dünyasında kendine özgü bir yer edinen Fırat Yaşa’nın çizimlerinden oluşan “Kurukafadan Permanent Orijinaller Sergisi”, Kadıköy Belediyesi Karikatür Evi’nde sanatseverlerle buluşuyor. 1 Mart - 13 Nisan tarihleri arasında açık olacak sergi öncesi Fırat Yaşa ile bir araya gelerek eserleri ve sanatı üzerine konuştuk.

Çizgi  sanatı ile nasıl tanıştınız?

Çizgi sanatıyla tanışmam aslında çocukluk yıllarına dayanıyor. Okumayı öğrenmem zor olmuştu ve anneme bir gün iş arkadaşı, ‘çizgi romanı alsan nasıl olur?’ demiş. O da ‘Evet alabilirim’ demiş. Annem beni çizgi romanla tanıştırdı. Böylelikle çizgi romanlar benim dünyamda yer etmeye başladı. O dönemde Red Kit’ler gibi dergiler vardı. Annem de aldı. O günden sonra ise hiç durmadım, sürekli çizim yapıyordum.

“YAŞANANLARDAN İLHAM ALIYORUM”

Çizerken size ilham veren şeyler neler?

Türkiye’de mizah dergilerinde sıkça karşılaşılan bir şey vardır;  çizerler kendilerini ve çevresindekileri anlatır. Ben de hikâyelerimde kişisel öğelere yer veriyorum. Ama bu olayları zaman zaman fantastik bir şekilde yansıtarak daha geniş bir perspektiften sunuyorum. Yani hem kendi deneyimlerimden hem de ülkede yaşananlardan ilham alarak çiziyorum.

Karikatür Evi’nde açtığınız serginin teması hakkında bilgi verir misiniz?

Özel bir teması yok. Olaylar daha çok kronolojik olarak ilerliyor. Karikatür Evi’nde orijinal sergiler oldukça önemli. Çünkü burada işlerin nasıl yapıldığını, hangi malzemelerin kullanıldığını ve hangi boyutlarda çalışıldığını görebiliyorsunuz. Maalesef Türkiye’de bu tarz sergiler çok yaygın değil. 

Buradaki sergim de bu bağlamda önemli. Sergimin ismi de işin orijinalliğiyle ilgili, çünkü orijinal çizimlerin ve çalışmaların nasıl yapıldığını burada görebiliyoruz. Burada olması şu açıdan da benim için önemli. Burada atölyeler var ve gençler çocuklar geliyor. Sergiyi gezdiklerinde ilham da alabilecekler. Teknikler ve orijinal çizimler görebilecekler. 

Sergi açma kararını nasıl aldınız?

Aslında burayı uzun zamandır biliyordum ve birçok sergiyi ziyaret etmiştim. Necmi Yalçın’ın sergisini gezdim ve o bana ‘Burada sergi açmalısın, çok güzel olur’ dedi. O zamanlar ilk sergimi Ankara’da açmıştım. Necmi'nin önerisiyle de Karikatür Evi’nde ikinci sergimi yapmaya karar verdim. Bu sergi, ilk orijinal sergimle kıyaslandığında oldukça farklı ve benim için çok değerli.

Sergideki çizimler belirli bir dönemi yansıtıyor mu, çizimlerinizde politik bir mesaj var mı?

Politik bir insan olmama rağmen, son zamanlarda siyasetten uzaklaştım ve olaylara daha genelbir perspektiften bakmaya başladım. İlk kitabımaskere gittikten sonra yaşadığım depresif döneminbir yansımasıydı. “Çizgili Pijama" psikolojik ve fantastik bir hikâye olarak şekillendi. İkinci kitabımda ise üniversiteden bir arkadaşımın hikâyesini çizgi romana uyarladım. O da anarşist düşüncelerle doluydu. “Tepe” kitabımı ise anneannemin vefatından sonra yazdım. Orada da insanın dünyadaki yerini sorgulayan bir bakış açısı geliştirmeye çalıştım. Her bir kitabımda kendi düşüncelerimi ve toplumsal olaylara dair fikirlerimi işliyorum.

“TEKNİK AÇIDAN KEŞİF SUNUYOR”

Sergiyi gezmeye gelen insanları ne bekliyor?

Çocuklar için özellikle eğitici bir deneyim olabilir. Burada sergiyi gezerek farklı teknikler hakkında fikir edinebilirler. Çizimlerin boyutları, kullanılan malzemeler, çizim teknikleri hepsi farklılık gösteriyor. O yüzden sergi, sadece görsel olarak değil, teknik açıdan da bir keşif sunuyor. İnsanlar orijinal çizimleri gördükçe bunların nasıl yapıldığı hakkında daha derin bir anlayış geliştirebilir.

Karikatür ve çizgi roman sanatına olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çizgi roman ve karikatür sanatlarının şu anda daha iyi yerlerde olabileceğini düşünüyorum ama maalesef ekonomi nedeniyle bu sanat dalları beklenen ilgiyi görmüyor. İnsanlar karınlarını doyurmak için mücadele ederken, kitap almayı ya da sanata yatırım yapmayı tercih etmiyorlar. Ekonomik koşullar yüzünden çizgi roman gibi sanat dalları, istediği gelişimi gerçekleştiremiyor.

“HER DÖNEMİN KENDİ MİZAHI VAR”

Karikatürlerin ve çizgi romanların sosyal medyaya taşınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sosyal medyada görüyoruz ama mizah dergilerinin kalmadığı bir ortamda, çizerler işsiz kalıyorve başka alanlara yöneliyorlar. Eskiden dergiler çok güçlüydü ama şimdi çoğu kapandı. Bir dönem popüler olan bir mizah bir zaman sonra eskimeye başlıyor. Her dönemin kendi mizahı var. Bunun yerine ülke tarihini ve toplumu eleştiren işlere daha fazla ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Eski dönemlerde yaşanan olayları aynı şekilde bugüne taşımak yerine eleştirel bir açıdan yeniden güncellenmesinin hem toplum hem de tarih için iyi olacağını düşünüyorum.

Her yıl çizgi festivaline katılıyorsunuz. Festival hakkında neler söylemek istersiniz?

Çizgi festivali gerçekten harika bir iş. En son beşincisi yapıldı. Altıncısı ise eylül ayında olacak. Benim için çok değerli bir platform çünkü burada diğer çizerlerle tanışma ve işlerini görme şansım oluyor. Ayrıca festivale katılarak, izleyicilerle doğrudan iletişim kurma fırsatı buluyorum. Yine de ekonomik durum festivalin sürdürülebilirliğini zorluyor. Birçok genç çizer artık çizgiden para kazanamıyor ve bu durum festivallerin devamını etkiliyor. En azından bu festivalde indirimli satılan her eser gençleri çekiyor. Günümüz koşullarında aileler ekonomik sıkıntı çektiği için gençlerde bu zorlukların içerisinde kalıyor. Bu festivaller hem bizim için hem genç çizerler için ve çizgiye sempati duyan herkes için çok önemli olduğunun düşünüyorum.

Yeni projeniz var mı? Bir çizgi roman üzerinde çalışıyor musunuz?

Evet yeni kitabımı bitirme aşamasına geldim. Baobab yayınları ile çalışıyorum. Genel yayın yönetmeni Doğan Şima da "Başka Bir Dünyada" adlı kitabımın editörlüğünü yapıyor. 11-12 yaşlarında bir genci anlatan fantastik bir hikâye. 230 sayfalık bu projeyi, grafik romana tepki olarak klasik tarzda bir çizgi roman olarak yapmak istedim. Bu yılki Çizgi Festivali’ne yetişmesini umuyorum.

FIRAT YAŞA 

1977’de İstanbul’da doğdu. Mimarlık eğitimi aldı ama kariyerine mizah dergilerinde renklendirme ve grafik tasarım yaparak başladı. Ke­mik dergisinde çizdi. 2007 yılında, Duman grubunun “Melek” adlı parçasına yaptıkları animasyon klip, Romanya’da yapılan Anim’est Animasyon Film Fes­tivali’nde video-klip kategorisinde verilen ödüle aday oldu. İlk çizgi romanı Çizgili Pijama’yı kendi yazdı, çizdi, boyadı. Daha sonra Yiğit Değer Bengi’nin öyküsü Avcı Nun’u çizgi romana uyar­ladı, çizdi, boyadı; bu eseri de yine 2013’te Uykusuz dergisinin yayınevinden yayımlandı. 2014’te, kısa öykülerinden birini çizdiği, Ümit Kireççi’nin yazdığı Kelebek adlı kitap yayımlandı. 2013 ile 2016 arası, TRT Çocuk dergisinde yayımlanan Beyza Akyüz’ün Uçan Fare öykü serisine çizimler yaptı. 2014’te YKY’den Uçan Fare ile Hayalet Hayri kitabı yayımlandı. 2016 yılında Karakarga Yayınları’ndan çıkan Tepe isimli çizgi romanı, Baobab Yayınları’ndan 2021 yılında tekrar yayımlandı. Sabahattin Ali’nin Sırça Köşk öyküsünü çizgi romana uyarladı, çizdi, boyadı. 2024’te Tepe çizgi romanı, Fransız yayınevi Caetla tarafından Fransa’da yayımlandı. Tepe’nin Fransızca bu baskısı, 2025 Angouleme Çizgi Roman Festiva­li’nde, Ekoloji kategorisinde ödül adayı oldu. 

 


ARŞİV