3 kadın fotoğrafçı, Türkiye’deki kadın hapishanelerinde anneleriyle birlikte kalan çocukları fotoğrafladı, Kadıköy’de sergi açtı
3 kadın fotoğrafçı, Türkiye’deki kadın hapishanelerinde anneleriyle birlikte kalan çocukları fotoğrafladı, Kadıköy’de sergi açtı
Gökçe UYGUN
Türkiye’deki beş kadın hapishanesinde anneleri ile birlikte kalmak zorunda kalan çocukları ve onların cezaevi koşullarını gözler önüne seren “Umutları Ertelenen Çocuklar” sergisi Kadıköy’de açıldı.
Sosyal sorumluluk niteliğindeki bu belgesel fotoğraf projesini üç kadın fotoğrafçı yürütüyor; diş hekimleri Füsun Tırman ve Serap Borucu ile bilgi işlem operatörü Harika Kora. Bir fotoğraf kursunda tanışan bu üç fotoğrafçı, kendi deyimleriyle “Toplumsal olaylara olan duyarlılıkları nedeniyle, toplum tarafından çok da bilinmediğine inandıkları cezaevindeki çocuklar” konusunu seçtiler. Amaçları kadın hapishanelerinde anneleriyle birlikte kalan 0-6 yaş çocukların cezaevi koşullarına dikkat çekerek, çocukların bu dönemi en az zararla geçirmeleri, topluma kazandırılabilmeleri ve cezaevi şartlarının iyileşmesine yönelik toplumda farkındalık yaratmak…
5 HAPİSHANEDEN FOTOĞRAFLAR
Bu amaçla önce Türkiye’deki kadın hapishaneleri hakkında araştırma yaptılar. Kadın mahkûmların sosyoekonomik durumlarını, suç ve ceza oranlarını, kadını suça iten nedenleri, toplumun kadın mahkûma bakışını, mahkûmiyet sona erdiğinde kadınların yaşamlarını nasıl idame ettirdiklerini incelediler. Ardından da gerekli izinleri alarak Mart 2011- Mart 2012 arasındaki bir yıllık dönemde Türkiye’deki beş kadın ceza ve infaz kurumu olan (şimdi bu sayı sekize çıktı) İstanbul Bakırköy, Ankara Sincan, Adana Karataş, Eskişehir Çifteler, Denizli Bozkurt’a ziyaretlerde bulundular. Bu hapishanelerde idarenin verdiği izinler ölçüsünde fotoğraf çekimlerini yaptılar, anne ve çocuklarla konuştular.
BİR MUZ UĞRUNA…
Peki, cezaevlerindeki anne ve çocukların durumları nasıl? Sorunları, ihtiyaçları neler? Füsun Tırman, Serap Borucu ve Harika Kora anlatıyor:
“ 0-3 yaş arası çocuklar kreşlere gidemiyorlar, bütün günlerini anneleriyle koğuşlarında geçiriyorlar. Koğuşlara oyuncak sokulmuyor. Çocuklar için yatak yok, anneleriyle aynı yatakta yatıyorlar. Sigara içilen, sabaha kadar televizyonda her programın seyredildiği koğuşlarda arkadaşsız büyüyorlar. Çocuk menüsü çıkmıyor, annelerine gelen yağlı bazen acılı yemekleri yemek zorunda kalıyorlar. Çocuksuz mahkûmlar bazen çocuk sesinden rahatsız oldukları için kavgalar olabiliyor. Bazı cezaevlerinde çocuklar için verilen tek bir muz bile diğer mahkûmlarla kavga sebebi olabiliyor. Hapishanelerde çocuk doktoru ve çocuk psikologu yok. Mahkûm anneler, aileleri tarafından dışlanıyorlar dolayısıyla maddi anlamda destekleri olmuyor. Diğer çocukları yanlarında olmadığı için onları çok özlüyorlar.”
‘ÇOCUK’ KALABİLSİNLER DİYE…
Annelerinin mahkûmiyeti nedeni ile suçlu muamelesi gören çocuklar ve bu çocukların ‘mahkûmiyetleri’ süresince hangi ortamlarda büyümeye çalıştıklarına, dışarı çıktıklarında sosyal ve toplumsal hayata nasıl uyum sağladıklarına ya da sağlayamadıklarına da dikkat çeken Tırman, Borucu ve Kora, “Hapishane ve kreşlerdeki fiziki koşullar ne olursa olsun özgürlüğünden yoksun, ‘hapsolmuş çocuk’ olgusuna dikkat çekmek istedik. Sistem tarafından görülmeyen/gösterilmeyen bu ‘masum mahkumların yaşamlarına dokunduk. Amacımız kamuoyunda farkındalık yaratıp mahpus çocukların daha iyi koşullarda büyüme ve gelişmelerini sağlayacak çözüm yollarını tartışmaya açmak. Umudumuz bu masum çocukların sınırlanmamış alanlarda özgürce koşabilmeleri…” diyor.