Mevki mi, erdem mi?

Kadıköylü tiyatro ekibi Tiyatroadam, 10. yılını, Nazım Hikmet’in Sovyetler Birliği Moskovası’nda kaleme aldığı “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu?” oyunuyla kutluyor

08 Aralık 2016 - 14:30

Gökçe UYGUN
“İnsan neden güç ve mevkii sahibi olduğunda erdemlerinden vazgeçer?”
Bu soru etrafında şekillenen Nâzım Hikmet’in çarpıcı eseri “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu?”, Tiyatroadam’ın alışılagelmişin dışındaki tarzıyla seyirciye eğlenceli ve aynı zamanda sarsıcı bir tiyatro deneyimi sunuyor. Barış Dinçel’in dekor tasarımını üstlendiği oyunun kadrosunda; Aşkın Şenol, Baransel Gürsoy, Berk Yaygın, Deniz Özmen, Fatih Koyunoğlu, Gökhan Azlağ ve Pınar Tuncegil yer alıyor. Sovyetler Birliği yöneticilerinin bürokratlaşarak halktan kopmasını, giderek sınıflaşmasını ele alan oyun, 11 Aralık Pazar günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek.
 Tiyatroadam’ın kurucularından/oyunun başrollerinden Fatih Koyunoğlu ve oyunun yönetmeni Emrah Eren’le tiyatronun Mühürdar’daki atölye-ofisinde görüştük.
* 10.yılınıza bu oyun ile başlamaya nasıl karar verdiniz?
Fatih K.:
Tiyatroadam’da bir genel sanat yönetmeni yok. Ekibin her üyesi aynı zamanda patron. Her kararı birlikte alıyoruz. Bu oyun için de aynı şey geçerli. Biz oyun seçiminde çok titizleniyoruz çünkü oyun seçimi, sahnelemekten daha zor. Zira geçmişte oynadığınız oyun afişleri yan yana dizilince, tiyatronuzun dilini yansıtıyor. Biz kurulduğumuz günden bu yana derdi olan, suya sabuna dokunan, bunu da mizahi bir yolla anlatan oyunlar seçtik. Derdimiz bu toprakların derdi. Şu an yaşadığımız olaylarla, sorunlarla empati kurulabilecek oyunları oynamaya gayet ediyoruz. Bu noktada Nazım Hikmet’in dili ile bizimkisi denk düştü.
* 1954’te yazılan, Sovyet döneminde geçen bu oyun, zaman içinde farklı ülkelerde oynanmış. Siz günümüz Türkiyesi ile nasıl bir paralellik kurdunuz?
Emrah E.: 
Oyun o dönem  Sovyet Kültür Bakanlığı’nca yasaklanmış. Çünkü Nazım Hikmet, Sovyetler’de konuk olduğu zaman zarfında gözlemlediği sorunları bu oyunda dile getirmiş. Türkiye’de de iki kez Bakırköy Belediye Tiyatroları’nca sahnelendi. 91’deki sahneleme çeyrek asır öncesinin koşullarına göreydi sanırım, 2001’deki de o dönem yaşanan ekonomik krizi baz alarak, bürokrasi eleştirisiydi.
Biz 15 yıl sonra oyunu neresinden yakaladık diye sorarsanız; insanlık meselesi… Oyunda Petrof’un çevresindekiler tarafından sistemli bir muameleye/projeye maruz kalması bugüne oturuyor. Kendisi erdemli, dürüst, yardımsever; kâğıtlardan çok insanlara inana bir taşra amiri. Tüm kasaba onu sevip saygı duyuyor ama bir noktadan sonra çevresindeki İvan İvanoviç  gerçeği ortaya çıkınca, altındaki çalışanlar (katibi, daktilo memuru, şoförü) Petrof’un çevresinde bir sarmal oluşturup onu otoriteye mahkum ediyorlar. Otoriteyi mi erdemleri mi seçecek? Oyun bu soru üzerinde ilerliyor.
* Dinamik bir sahneleme yapmışsınız. Neden bu tarzı kullandınız?
Emrah E.:
Bu durumu Petrof’a uygulanan bir deney olarak bakarsak bu uygulanan şeyin onun üzerinde hipnotik bir etki bırakması gerektiğini hayal ettik. Bu etkiyi sahnede yaratmak için de bunun için özel olarak hazırlanmış dekor, ışık, renk, müzik kullandık
* Fatih bey siz oyuncusu olarak oyunu nasıl yorumluyorsunuz?
Fatih K:
Oyuna sistem eleştirisi de insan eleştirisi de diyebilirsiniz. Petrof, hayalleri ve erdemleri olan sıradan bir taşra amiri iken, birden otorite aşığı bir adama dönüşüyor.  Nazım Hikmet, hangi sistemden olursa olsun o sistemi oluşturanların insanlar olduğunu, ideallerinizden sapmaya başladığınızda kendinizi kendiniz bile tanıyamayacak hale gelebileceğiniz uyarısında bulunuyor ki bunu da mizahi dille yapıyor. Bu yönüyle evrensel bir metin.
* Oyunun ismine atıfla, sizce İvan İvanoviç var mı?
Fatih K.:
İvan; nefis, ego, sistem, etrafınızdaki insanlar olabilir. Biz de her oyunda, seyirciyle birlikte arıyoruz; İvan kimdi, var mıydı diye...
* Yanıtlar vermeyip, sorular soruyorsunuz.
Fatih K:
Sanatın amacı da budur… Seyirciye ders verir gibi değil… Sanat sorular sorar, olan ile olması gereken arasındaki farkı gösterir.
* Tiyatroadam’ın tarzını nasıl anlatırsınız? Röportajın başında ‘derdi olan oyunlar’ seçtiğinizi söylemiştiniz. Politik tiyatroyu kendinize yakın hissediyor musunuz?
Fatih K: 
Biz kendimizi bir tarzla sınırlamıyoruz. Yaptığımız işe çok özeniyoruz, rastgele olmamasına dikkat ediyoruz.  Shakespeare’in tüm oyunları politik bence! Eğer içinde sanatın ana malzemesi olan insan varsa… İnsan politik bir varlık. Annesine, patronuna, çocuğuna farklı davranır mesela. İnsan’ın derdini anlatmak istiyorsan politikadan kaçamazsın. Ama bu yumruklarımızı havaya kaldırıp, birilerine had bildirmek gibi bir şey değil… O manada politik değil, insandan yanayız. Slogan atmıyoruz yani ki onu da pek doğru bulmuyoruz. Biz seyirciye damardan vitamin enjekte etmek yerinde, ona bir elma sunuyoruz ki isteyen kendine gerekli olan vitamini oradan kendisi alsın.
* Kayyum atanan Diyarbakır Belediyesi’nin Amed Tiyatro Festivali iptal edildi biliyorsunuz. Böyle bir ortamda siz bir endişe yaşıyor musunuz?
Fatih K:
sanata her dönem baskı olmuş. Bu oyun Sovyetler’de de yasaklanmış. Kimse bu işi güllük gülistanlık koşullarda yapmadı. Ama insanlığın doğuşundan beri tiyatro varsa insanlık olduğu sürece de tiyatro olacak.
Emrah E: Ülkenin derdiyle örtüşen, meselesi olan metinler kovalıyoruz. Politik tiyatro yapalım diye politik tiyatro yapılmaz zaten. 15 yıldır bu işi yapıyorum bir vodvil yapmadım mesela. Çünkü ülke düze çıkmadan bir vodvil sahneleyecek gücüm yok. Bir atımlık barutum varsa onu da meselesi olan oyunlardan yana kullanıyorum. Yoksa ben de isterdim şeker pembesi oyunlar yapmak ama…
* Tiyatroadam’ın mekanı Kadıköy’de. Neden burayı seçtiniz?
Fatih K. :
Ekibimizin çoğu Kadıköylü. Dört ay önce bu mekânı açtık, hem ofis hem atölye olarak kullanıyoruz. İlk kez sabit bir yerimiz oldu.  İstanbul’da tiyatro salonu açmak çok zor. 50 kişilik küçük salonlarda başarıyla oyun yapan tiyatrocular var ama bizim tarzımız büyük salonlara uygun. Bu oyunda hiç dekor kullanmayacağız desek bile en az bir kamyon dekorumuz oluyor! Bize 200-300 kişilik salon lazım. Bu hayalimiz, biraz daha zaman lazım ama. Bu hayalimizi de Kadıköy’de gerçekleştirmek isteriz. Çünkü burada meraklı, ilgili, başka bir seyirci var.
10. yılda oyunculuk kursları
10 sezondur sekiz farklı oyunla seyirciyi selamlayan ve oyunları pek çok ödüle layık görülen Tiyatroadam; tecrübelerini oyunculuk atölyeleriyle gençlere aktarıyor. Hem oyunların seçiminde hem de sahnelenmesinde ‘birliktelik’ kavramı doğrultusunda hareket eden Tiyatroadam, atölyelerini de “birliktelik”  kavramı çerçevesinde şekillendiriyor. Tiyatroadam Atölye, oyunculuğun kendini tanıma yolculuğu da olduğunu, kendini tanımanın ancak özüne dönerek, zaaflarını ve güçlü yönlerini keşfetmesiyle mümkün olacağının altını çiziyor. Tiyatroadam Atölye’nin amaçlarından biri, tiyatronun özündeki oyun oynama halini kullanarak, katılımcının kendine, yani çocuğa, yani oyuncuya ulaşmasını sağlamak. Sahne, metin çözümleme, diksiyon, hareket, sahne eskrimi ve sahne müziği gibi eğitimleri içeren Tiyatroadam Atölye dersleri; 4’er aylık 2 dönemden oluşan kapsamlı bir eğitim içeriyor. Atölyenin eğitmenleri arasında Tiyatroadam ekibinden Aşkın Şenol, Ayça Koyunoğlu, Berk Yaygın, Deniz Özmen, Fatih Koyunoğlu’nun yanı sıra; Tiyatroadam ile bugüne kadar çalışmış ve farklı alanlarda eğitim almış Murat Karasu, Ümit Aydoğdu, Hazım Körmükçü, Sarp Akkaya, Emrah Eren, Çağrı Beklen, Gizem Bilgen gibi profesyoneller var. Eğitimler hafta içi Salı-Perşembe günleri saat 19.00-22.00 arasında, hafta sonu ise Cumartesi-Pazar günleri saat 13.00-17.00 arasında yapılıyor.
Mühürdar Caddesi Mataracı Han No:14 D:3 (0216) 414 26 76 - 0507 116 18 18

ARŞİV