“Mizah hayatımızın merkezinde”

“Mizah hayatımızın merkezinde, belirleyici bir yerinde” diyen Cem Güventürk Çizgi Festivali sayesinde okuyucuyla buluşacakları için sevinçli olduklarını söylüyor

18 Eylül 2021 - 20:54

“Hepimiz öykülerin birer parçasıyız. Bazı öykülerde yollar kesişir, bazıları tam ortada biter. Bazı öyküleri yaşadıkça anlatırız, bazılarını anlatabilmek için yaşarız. Yani yaşadıkça kalem ve kâğıt hiç durmaz, ama yorulur; o yüzden bazı öyküler bizi yazar, bazılarını da biz..."

Bu satırların yazarı öykü yazmıyor, yani sadece öykü yazmıyor aynı zamanda çiziyor. Okurlarının “Aynı Ben” tepkisi vererek karikatürlerini takip ettiği Cem Güventürk, Nass Yayınları’ndan çıkan kitabı Öyküler’de çalışırken, gezerken, diyet yaparken, aşık, hasta ya da yorgun olduğumuzda neler yaşayıp hissettiğimizin öyküsünü hem yazdı hem de çizdi.

Kadıköy Belediyesi Karikatür Evi’nde sergi açan ve eğitimler veren Cem Güventürk ile hem son kitabı Öyküler’i hem de karikatür dünyasını konuştuk.

Klasik bir sorudan başlayalım. Cem Güventürk niye karikatür çizmeye başladı? Sigortalı bir işe girse daha iyi olmaz mıydı?

(Gülüyor) Bu ailemin de sıkça dile getirdiği, istediği bir versiyondu, ama buna yönelmedim. Küçüklükten beri yapmak istediğim şey kalem ve kağıtla olurdu. Kendimi çizerek ifade etmeye daha yakın bir çocuktum. Üniversiteyi de bu alanda okudum. Süper başarılı bir öğrenci değildim, çizim yeteneğime yaklaşan bir okul başarım yoktu. O yüzden bu yolu seçtim. Ailem de bu yolda daha başarılı olacağımı gördü ve desteklemeye başladı.

 2014 yılında Penguen’de çizmeye başladım. Penguen kapandıktan sonra Uykusuz ve Kafa dergilerinde çizmeye başladım. Şu anda da kitaplarım var, sergiler açtım, çeşitli işbirliklerim var. Gerçekten sevdiğim, mutlu olduğum bir işi yaparak kendimi ifade edebilen birine dönüşebilirim diyebilirim.

“DÜNYA ÇOK HIZLI BİR YER”

2014 yılında Penguen dergisine gittim dediniz. Karikatürlerinizi verdiniz ve onlar hemen yayınlandı mı yoksa bir süreç yaşandı mı?

2014’de karikatürlerim yayımlanmaya başladı ama ben zaten 2006’dan beri dergilere gidip geliyordum. Yani “karikatürlerimi bıraktım, dergiye alıp baktım yayımlanmıştı” gibi bir durum olmadı. Genelde dergilerin editörlerinin yaklaşımı biraz beklemek, izlemek oluyor. Çünkü karikatür çizmek yorucu temposu olan, haftalık yapılan bir iş. Ne kadar yetenekli olursanız olun temposunu yakalayamadığınız sürece çok zorlanıyorsunuz.

Peki karikatür çizmek zor mu?

Karikatür her alanla ilgili olduğu için her şeyi bilmek zorunda olduğunuz, her üniteden sorumlu olduğunuz bir sınav gibi olduğunuz için tabii ki zor. Gündemi yakalamanız lazım. Günceli biliyor olmanız lazım. Kültür- sanat, siyaset, spor birçok konuda bilginizin olması gerekiyor ki bir şeyler çıkartabilin. Zihnimiz dev bir çöplük. O çöplüğün içinde doneleri bir araya getirip ortaya bir şeyler çıkartmak zor. Çünkü dünya çok hızlı bir yer. O hıza yetişmek, o hızın bir parçası olmak hayli zor bir iş.

Türkiye’de karikatürist olmak zor mu?

Türkiye’de karikatürist olmak çok daha zor. Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde haftalık mizah dergisi diye bir şey yok. Bizim çok eski bir geleneğimiz olduğu için sürdürüyoruz. Haftalık tempoda bu kadar iş üretmek çok zor. Ama şöyle de bir avantajımız var; Türkiye gündemi çok hızlı ilerleyen bize sürekli malzeme çıkartan, çok fazla pas atan bir gündeme sahip. Yani hem kolay hem zor diyebiliriz.

Peki çizerken bir otokontrol oluyor mu? Bunu çizmeyeyim diyor musunuz? Yoksa her şeyin mizahı olur diyor musunuz?

Her şeyin tabii mizahı olur. Ama benim çizdiğim şeyler benle ilgili olduğu için benim otokontrol sistemim genelde ya bunu da söylemeyeyim biçiminde oluyor. Çünkü beni benden iyi tanıyan okuyucular oluşmuş durumda. Bununla ilgili bir otokontrol sistemi gelişti. Başta bu yoktu, sonradan gelişti.

“BİRBİRİMİZDEN ÇOK FARKLI DEĞİLİZ”

Karikatürlerinle ilgili “Aynı ben dediğim bir hal” de var. Zaten böyle bir kitabınız da çıkmıştı. “Kendimi çiziyorum” diyorsunuz ama aynı ben dediğimiz yerler de oluyor. Bunu nasıl yakaladınız?

Bu çok formüle edilebilir bir şey değil. Zaten formüle edilebilir olsaydı bu kadar samimi ve içten olmazdı ya da okuyucuda karşılık bulmazdı. Masaya oturduğum zaman şunu çizeceğim ve insanlar kendilerinden bir şeyler bulacak dediğim zaman işi plastikleştirmiş olurum. Gerçekten ne hissediyorsam elimdeki doneler beni nereye götürüyorsa onu çiziyorum ve işin sırrının bu olduğunu düşünüyorum.

Aslında insanlar olarak birbirimizden çok farklı değiliz. Zaten benzer şeyleri hissediyoruz. Çizerken çok yalnızsınız. Önünüzde boş beyaz bir kağıt var. Çizdiğinizde nereye gider bilmiyorsunuz. Ben bunu bir şişenin içine kağıda koyup ıssız bir adadan göndermeye benzetiyorum. Karşı kıyıda kimin eline ulaşır bilmiyorsunuz. Çizerken çok yalnız olduğunu için ürettiğiniz şeylerde bu sevilir, bundan nefret edilir gibi düşünceleriniz olmuyor. Bazıları karşılık buluyor. Karşı kıyıda çok fazla insan olduğunu hissediyorsunuz. Bu sanatın yaptığınız işin maceralı yanı.

Çizmek tamam. Fakat siz hikâye çiziyorsunuz. Hatta kitap ta çıkardınız. Hikâye çizme fikri nasıl ortaya çıktı ve Öyküler nasıl hazırlandı?

Karikatürlerim başta tek tekti. Bazı karikatürleri daha geniş anlatsam mı diye düşünmeye başladım. Editörler tarafından da bu öyküye dönüşebilir diye değerlendirmeler oluyordu. Ben de oturup çalıştım. Zaten sinemayı, edebiyatı, kısa öyküleri de çok severim. Yurtdışındaki örneklerini inceledim. Ve kendim bir şeyler üretmeye başladım. Kendimi iyi ifade edebildiğimi görünce devam ettim. Bu okuyucuda da karşılık buldu. Birikince neden bunları bir araya toplayıp okuyucuya sunmayalım diye düşündük. Ve böyle bir kitap yapma fikri doğdu, kitap ta gayet güzel geri dönüşleri aldı.

Kitap pandemi döneminde çıktı. O süreç nasıl geçti ve nasıl hazırlandınız?

Kitabın içeriği hazırdı ama basılı bir yayını okuyucuya ulaştırmak çok zorken pandemi döneminde böyle bir şeye kalkışmamız delilikti. Mesela kitaba bandrol almak istediğimizde “bu dönemde kitap mı çıkarılır” gibi geri dönüşler aldık. Ama bu kafamızdaydı, çok beklemeden yapmak istiyorduk. “Lansmanını pandemi bittiğinde yaparız” gibi birbirimize sözler verdik. Kitap 2020’nin kasım sonu gibi çıktı, 2021’in sonlarına geliyoruz ben daha okuyucuyla bir imza gününde bir söyleşide buluşamadım. Fakat pandemi döneminde kendi kendimize kaldığımız için insanların okumaya, kendilerini keşfetmeye, yeni yeni şeyler öğrenmeye açık oldukları bir dönemdi. O anlamda Öyküler o boşluğu kapatmış gibi de hissediyorum.

“ÖYKÜLER KAĞITTA KALMAYACAK”

Peki COVİD-19 sizi nasıl etkiledi?

Ben hala Covid olmayanlardanım. Belki çizer olmanın zaten evde çalışan insanlar olduğumuz, evde çok zaman geçirdiğimiz, dış dünya ile temasımız belli zamanlarda olduğu için be Covid’e yakalanmayan küçük zümredenim. Büyük kayıplar oldu fakat bizim için aynı zamanda keşif dönemi oldu. İnsanların kendilerini daha iyi tanıdıklarını düşünüyorum. Özellikle evde kaldığımız kısımda hayatımda çok majör değişiklikler olmadığını fark ettim.

Öyküleri canlandırmak gibi bir fikir var mı?

Evet evet bununla ilgili çalışmamız var. Kesinlikle kağıtta kalmayacak. Bir dergide bir sayfamın olması uzun zamandır hayalini kurduğum bir şeydi. Şimdi çıtayı biraz daha yukarıya çekme taraftarıyım. Belki beyaz perdeye çıkma gibi bir fikrim var. Bununla ilgili çalışıyorum. Zaten animasyon bölümü mezunu ve bu alanda çok fazla iş yapmış biri olarak artık benden beklenen bir şeydi. Bende çalışmalara başladım. Yakın bir zamanda da ekranlarda da öyküleri izleyebileceğiz diyebilirim.

Karikatür Evi’ne gelecek olursak; orada atölyelerde eğitimler de veriyorsunuz. Karikatür Evi’nin nasıl bir önemi var ve eğitimler nasıl gidiyor.

Karikatür biz de çok güçlü bir damar. Sadece karikatür de değil mizah çok güçlü bir damar. Okulu olmayan, yaş sınırı olmayan herhangi bir sosyolojik sınırı olmayan ve gerçekten çok evrensel sonsuz bir şey. Duvar yazılarından tutun, internette yazılanlara, televizyonda izlediklerinize kadar ülkemizde çok güçlü damar. Mizah hayatımızın merkezinde, belirleyici bir yerinde. 

Karikatür Evi de bu anlamda öncü yerlerden biri. Ve çok iyi bir yapı kurdu. Çok iyi bir düzen kuruldu. Belediyenin böyle bir oluşum içine girmesi, desteklemesi bu kadar genç bir zümreyi kendine çekebilmesi başlı başına bir başarılı. Biz de bunun bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz.

Ben sadece Karikatür Evi’nde hocalardan değilim; aynı zamanda sergi de açmış biriyim. Belediye başından beri bizi, Türkiye’deki sanatı, mizahı çok destekledi. O anlamda sizin nezdinizde teşekkür ediyorum.

Çizgi Festivali başlıyor. Sizi orada görebilecek miyiz?

Online buluşmalar yapsak ta okuyucuyla buluşmayı, söyleşiler yapmayı çok özledik. Çizgi Festivaliyle bunu az da olsa gidereceğiz diye düşünüyoruz.


ARŞİV