(Moda Öyküleri 2) Şair Nefi Sokak

Caferağa Muhtarlığı’nın bu yıl ikincisini düzenlediği “Buket Uzuner ile Moda Öykü Atölyesi”nin teması Moda sokakları oldu. Bu hafta yayınlayacağımız ikinci öykü Şair Nefi Sokak’ı anlatıyor

23 Haziran 2016 - 14:17

Hüma Erk Görgülü: Babaannesi Safinaz Hanım’dan bu yana Modalı. İstanbul Üniversitesi mezunu Sosyal Antropolog. Kızı Ada’yı çok seviyor.

“Çocuk sesleriyle başlayıp, deniz kokusuyla biter sokağım.” Kim bilir hangi fani Modalı söyledi bunu?
1932 yılından beri buradayım. Bir tarafım Dr. Esat Işık Caddesi ve Bahariye’ye ve bir zamanlar Moda Havuzu olarak bilinen, şimdiki adı Mehmet Ayvalıtaş olan meydana, diğer tarafım ise Şair Nefi Sokağı’na bakar. Meydanın solundaki çiçekçiden gelen mis gibi kokular sokağa girdiğinizde size eşlik eder.
Kim bilir kaç çocuk sesi değdi taşlarıma, kaç değerli öğretmenin emeği sindi duvarlarıma. Eğer merak ederseniz, bendeniz, bu sokağın yaşayan en yaşlı, en bilge binası, topluma nice değerler yetiştirmiş, naçizane Moda İlkokulu’yum efendim.
Evet yorgunum. 
Ama mutlu, huzurlu ve gururlu bir yorgunluk benimkisi.
Şimdi, görüp geçirdiğim seksen dört yılı bana anlattırmaya kalksanız, buna cesaret edebilir miyim, pek bilemem. Doğrusu böyle bir röportaj için kendime çekidüzen vermeliyim önce. Yine de bir şeyler anlatabilirim, üzerinde yaşadığım Şair Nefi Sokağı’na dair.
Kibar esnafı ve sakinleri ile gerçekten nezih, huzurlu ama bir o kadar da neşeli ve iç açıcı bir sokaktır.
Şair Nefi Sokağı’na bir kez girdiniz mi, sonuna kadar tatlı, huzurlu bir gezinti yaparsınız. Çünkü sokağın sonunda öyle güzel bir sürpriz bekler ki sizi, oradan çok büyük mutluluk duyarak ayrılırsınız, kim bilir belki de ayrılamazsınız. Sürpriz dedim ya a canım, merak ediyorsunuz madem eh ilerleyelim o halde birlikte.
Hem size bir sır vereyim mi?
Ben her gün denize selam yollarım önümden geçen tramvayla. O da önümdeki durakta her durduğunda, sokakta olan biteni anlatır bana.Günümüzdeki adını, Divan şiirinin kaside ve hiciv ustası Şair Nefi’den alan Moda’nın bu canlı, anılarla yüklü sokağının tapu kayıtlarındaki eski adı Lorando Sokağı’dır. Lorando, Sultan Abdülaziz Dönemi’nde (1861-1876) alacaklarına karşılık padişah tarafından kendisine bu bölgenin verildiği İtalyan asıllı bir sarraftır. Ah o rahmetliler, kimler gelmiş, kimler geçmiş bu sokaktan...
Ay eskilere daldım! Bu arada karşı kaldırımda yan yana dizili üç köşkten şimdi kafe haline getirilmiş olanın, önündeki masada oturup kahvesini yudumlayan şık hanım çarptı gözüme. Etrafına bakıp bir şeyler yazıyor, önündeki kâğıda. Kim bilir belki de Şair Nefi Sokağı’nı yazıyordur.
Birden hışımla geçen tramvay bu tarihi köşkle benim tarafımdaki modern apartman binasını bir zaman makinası gibi ikiye ayırdı adeta. Hay Allah! Bak duyamadım tramvayın selamını. Şimdi kırılır bana. Ama yaşlıyım ben, pekâlâ hata yapma hakkım da var! Dönüşte onun gönlünü almasını bilirim ben nasıl olsa...
Haydi, Şair Nefi’ye dönelim biz. Çok önemli bir görevim var benim şimdi. İlk kez sokağımı anlatacağım.
Şair Nefi Sokağı’nda ilerledikçe, sağ tarafınızda karşınıza çıkacak Caferağa Mahalle Muhtarlığı ve Aile Sağlık Merkezi’nin de bulunduğu, birçok kedi ve köpeğe hatta kargalara da ev sahipliği yapan yeşillik alanın bir zamanlar gül bahçesi olduğunu biliyor muydunuz? Sonra Moda Camisi çıkacak karşınıza. Camide bir cenaze namazı kılınırken, duvardan izleyen ve aynı anda dua eden rahibeleri görebilir, ölüm ve yaşamla birlikte renklerin zenginliğini hissedersiniz.
Benim öğrencilerimin de oynayarak büyüdükleri Şair Nefi Parkı’ndaki banklarda bir mola verebilirsiniz. Devam ettiğinizde sağda Barış Manço Müzesi’nin bulunduğu Yusuf Kamil Paşa Sokak yer alır. Biraz ileride soldaki marketin karşısında, Moda Çıkmazı’na dalarken bir korku karakteri olan Dr. Frankenstein’dan dolayı çok iyi bilinen ama aslında hiç ilgisi olmayan Frankensteinlar’ın yıkık köşkü ile karşılaşırsınız.
Sokağın ucuna doğru, solda yer alan harap Moda Melek binasının yanındaki “Özel Mülktür Girilmez” yazılı, kocaman sakız ağaçlarının olduğu bölgeye ulaşırsınız. Burası Şair Nefi Sokak’taki tek sit alanıdır. Her lodos estiğinde sakız ağaçlarının kokusu burnuma gelir. Bu ağaçlar göğe öyle bir heybetle yükselirler ki, görülmeye değer.
Şair Nefi’yi düşündüm de bir an hüzünlendim. Padişah IV. Murat, Beşiktaş’taki sarayında Nefi’nin Siham-ı Kaza kitabını okurken, sarayın bahçesindeki bir ağaca düşen yıldırım sonucu bunu uğursuzluk sayarak, hiciv yazmasını yasaklamış, bu yasağa uymayan şairi de odunlukta boğdurup denize attırmış. Keşke o gün de böyle güneşli, güzel bir gün olsaydı, yıldırım düşmez, padişah da Nefi’yi uğursuz saymazdı belki.
İleride sağda yanan papaz mektebinden dolayı, Moda Mektebi adını alan sokağı ve solda Küçük Moda Burnu’na kıvrılan sokağı da geçince, nihayet karşınıza harikulade bir deniz manzarası çıkar.
Şair Nefi’nin hazin sonundan düşüncelerinizi kurtarıp, sizi sokağın sonundaki manzara ile baş başa bırakacağım şimdi. İşte burası Şair Nefi Sokağı’nda en sevdiğim yerdir. Yıllar önce sınıfta ders olarak anlatılırken görmüştüm ilk kez fotoğrafını. Siz de bu doyumsuz manzaraya bakarken, kendinizi eski İstanbul fotoğraflarında olduğu gibi, altında “İstanbul Hatırası” yazılı bir çerçeve içinde hissedebilirsiniz. Karşıda Adalar, Fenerbahçe, Kalamış, sağ tarafta yılların lodosuna karşı dimdik ayakta durabilmiş doksan dokuz yıllık Tarihi Moda İskelesi yer alır. Şair Nefi Sokağı’nın bitiminde, Eski Moda Plajına ait tarihi merdivenlerden Moda sahiline inersiniz. Bu merdivenin ve altında bulunan çeşmenin en az yüzyıllık bir geçmişi vardır. Bu merdivenlerden kim bilir kaç kişi inip sandalla denize açılmıştır, kim bilir ne çok aşka tanıklık etmiştir.
Ve Şair Nefi Sokağı’ndaki gezinizi mutlaka bu eşsiz manzarayı bir balkondan seyreder gibi izleyeceğiniz küçük çay bahçesinde tamamlamalısınız. Belki burada çayınızı yudumlarken, sakız ağaçlarının kokusunu duyar, bu sokakta yaşanan tarihi hissederek Şair Nefi’ye bir selam yollarsınız.
-Ah, tramvay geliyor. Bu sefer kaçırmamalıyım.
-Hey, dünkü çocuk, kırıldın mı bana? Kırılma.
Çocuk dediğime alınma sakın.
İlk geldiğin günü, dün gibi hatırlarım. Nostaljik tramvay. 2003 yılıydı. Sen pırıl pırıldın, gururla parlıyordun, yolcularının tatlı tebessümüyle. İlk selamını o zaman vermiştin bana, ben de hoşgeldin mahallemize, demiştim. O günden bu yana hiç unuttum mu? Bir kerecik daldım. Hem biliyor musun sen benim Şair Nefi Sokağı’nda hatta tüm Moda’da en sevdiğim arkadaşımsın. Ve tramvay, Şair Nefi Sokağı’ndaki Moda İlkokulu durağından yolcularını neşeyle alır sonra usulca Cem Sokak’a kıvrılarak kaybolur.

“Buket Uzuner ile Moda Öykü Atölyesi” asistan ve editörü: Deniz İlbi


ARŞİV