Yazar Deniz Kavukçuoğlu, semtine şükran borcunu ödediği “Moda’da Bir Gezinti’’ kitabında, hem Moda’yı tanıtıyor, hem semtin son 50 yılda yaşadığı değişimi aktarıyor
Gökçe UYGUN
Yazar Deniz Kavukçuoğlu, 1943’te Cihangir’de doğdu. 1954’te ise Moda’ya taşındı. Yani bu semte dair yarım yüzyıllık anı birikimi var. Şimdi bu birikimi, “Moda’da Gezinti” kitabında aktarıyor. “Moda’ya duygusal bağlılığım var” diyen Kavukçuoğlu, kitapta hem fiziki bir Moda turu attırıyor okuyana, hem de geçmişe doğru hayali bir yolculuğa çıkarıyor. Kavukçuoğlu ile ‘Moda’da en sevdiğim yer’ dediği evinde görüştük, semtini ve kitabını konuştuk.
• “Moda, sanılanın aksine İstanbul’un en hızlı değişen semtidir” diyorsunuz. Bu değişimi konuşarak başlayalım.
Moda’da değişim 1960’ların ortasına doğru oldu. 60’lardan sonra Moda bugünkü görüntüsünü aldı. Bahçe içerisindeki küçük kâgir evlerin, köşklerin, konakların yerini apartman yığınları aldı. Mimari dokusu korunmuş başka İstanbul semtleri var ama Moda korunamadı. Çünkü burası değerli, rantı yüksek bir semt. Moda sakinleri orta sınıftı. Eğer çok büyük bir evde oturuyorlarsa bunları restore edecek parasal olanakları yoktu ve müteahhitlerin tekliflerine kulak tıkayamadılar.
• Sizin çocukluk/gençliğinizde doğal yaşam nasıldı Moda’da. Denize girerdiniz değil mi?
Elbette! Plaj vardı, deniz temizdi. Modalılar, sandal kiralayarak deniz zevkini yaşarlardı. Mesela tam 47 tür balık vardı Moda koyunda! Şimdi burada denize girmek, denizle temas etmek mümkün değil. Moda gerçekten bir doğa kıyımı yaşadı.
İMRENİLESİ DAYANIŞMA
• Komşuluk ilişkileri nasıldı?
Moda’nın kendine özgü bir değerler silsilesi vardı. Nüfus az olduğu için insanlar birbirlerini yakından tanırdı. Sevgi, saygı vardı. Özellikle düğün gibi sevinçli, ölüm gibi hüzünlü olaylarda imrenilesi bir dayanışma olurdu. Sokak kültürü vardı. Akşamüstüleri buluşulur, tura çıkardık. Herkes birbirini görür sohbet ederdi. Şimdi sabahleyin mesela göz göze geliyorsunuz bir komşunla, günaydın diyorsun. Hayretle bakıyor!
• Modalılar, günümüzde semtlerine açılan kafe ve barlardan çok rahatsızlar. Ya siz?
Ben de… Belediyenin belli bir noktada buna dur demesi gerekirdi. Bir buçuk yıl öncesine dek Esat Işık Caddesi’nde oturuyordum. Bir yıl içinde çevrede tam 11 mekân açıldı! Bırakın hafta sonunu, hafta içi bile her akşam binlerce insan geliyor. Kaldırımlarda biralar içiliyor, yüksek sesle konuşmalar falan… Felaket!
• Oradan, Moda’nın bu sakin köşesine kaçtınız yani?
Aynen! O gürültüyle yaşamak mümkün değildi. Boşalan evlere de o mekân sahipleri, yakınları ya da çalışanları geliyorlar. Dolayısıyla o bölgede zamanla hiç Modalı kalmayacak. Hep dışarıdan gelenler var ki onlar ayrı bir yaşam biçimini sürdürüyorlar. Yani Modalılık kültürü ortadan kalkıyor.
“MODALILAR AZINLIKTA”
• ‘Modalılık’ diye tanımladığınız şey birkaç kuşak sonra bitecek mi tamamen?
Zaten yavaş yavaş bitiyor. Modalılar, Moda’da azınlıkta kaldılar. Artık ‘yeni Modalılar’ var.
• Moda’nın bundan 50 yıl sonrasına dair kehanette bulunmanızı istesem?
Yeni kuşak, şu an benim olumsuz olarak algıladığım durumun içine doğuyorlar. Yani onlar için kötü bir hal yok. O yüzden benim öngörüm, geçmişe özlemim anlaşılmaz olabilir. Denizin hışırtısını duymak, kumda çıplak ayak yürümek, balık tutmak, karşılaştığı insanlara günaydın demek gibi halleri hiç yaşamayanlar neyi özleyecek ki? Moda zaten değişeceği kadar değişmiş maalesef! 30-40 mekân daha açılır, burası da Nevizade gibi bir semte dönüşür! Oldukça kötümserim galiba (gülümsüyor)…
"MODA’NIN ÇAY BAHÇELERİNİ KAPICILAR KURDU"
Moda’nın kabuk değiştirmesinde Anadolu’dan İstanbul’a ilk gelenler arasında önemli bir yer tutan kapıcıların da büyük etkisi olduğunu söyleyen Deniz Kavukçuoğlu, kitabında Moda’daki çay bahçelerinin ilk nasıl açıldığını şöyle anlatıyor: “Moda Burnu’nun Sarayburnu’na bakan sırtında çay bahçesi açmak düşüncesi de ilk kez, Modalı kapıcıların serbest oldukları Pazar günlerinde, kendilerine diğer semtlerden konuk gelen köylülerini nerede ağırlayacakları sorusuna yanıt aranırken doğmuştu. Moda’daki kapıcılı apartman sayısı beş yüz ise bu, kapıcı ailesi başına ortalama beş nüfus hesabıyla iki bin beş yüz kişilik bir nüfus demekti. Bir de onlara konuk gelen akrabaları, köylüleri hesaba katılacak olursa bu sayı üçe-beşe katlanıyordu. İlk açılan çay bahçesine daha birinci gününde yüzlerce kapıcı ailesi akın edince, bu akıllı yatırımın hemen arkası gelmişti. Yoksa Modalılar için akşamları bir çay bahçesine gidip rahatsız sandalyelerde çay, kahve, gazoz içmenin çekici hiçbir yanı yoktu. Ne var ki çay bahçesi müşterileri bir süre sonra Moda Caddesi’ne de dökülmeye başlayınca, semtin yerlileri ürküp evlerine çekilmişlerdi. On yıllardır süregelmiş ‘Moda turu’ geleneği biraz da bu nedenle ortadan kalkmıştı.”