Moda'da on yılı deviren serüven: oyun atölyesi

Usta oyuncu Haluk Bilginer’in, artık Moda’yla bütünleşmiş sahnesi oyun atölyesi, on yılı geride bıraktı.

11 Nisan 2012 - 15:54

Türkiye’de ekonomik krizin tavan yaptığı süreçte, 1999’da özel bir tiyatro kuruyorsunuz… Hem de tiyatro adına karalar bağlanan, özel tiyatroların peş peşe perde indirdiği bir dönemde… Sonra, 2002’de inşaatını da üstlenerek kendi ortamınızı yaratıp bir güzel salon oluşturuyorsunuz, orasını adeta bir kültür merkezi, bir tiyatro vahası haline getiriyorsunuz… Bir bakıyorsunuz, üzerinden tam on yıl geçmiş… Kadıköy’ün bambaşka özellikleri olan bir semtinde, Moda’da Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay’ın kurduğu oyun atölyesi’nden söz ediyoruz.

oyun atölyesi, 1999’da kurulduğunda İstanbul’un muhtelif sahnelerinde “Ayrılış” ve “Dolu Düşün Boş Konuş” adlı oyunları oynadı. 4 Nisan 2002’de ise Moda’da hizmete açtığı tiyatrosunda “Ermişler Ya da Günahkarlar” ile “perde” dedi. Daha sonra, Bilginer ve Olcay’ın yolları ayrıldı ama oyun atölyesi, usta oyuncu Haluk Bilginer’le bugüne kadar geldi. 2002-2012; dile kolay, zor bir süreçte bir kültür-sanat kurumu devletten yardım almadan kendi olanaklarıyla ayakta kalmak bir yana, kurumsallaştı.
 
MODA’YLA BÜTÜNLEŞTİ
 
oyun atölyesi, İstanbul’dan da öte, Türkiye’nin tiyatrosu; ancak, çok farklı bir yapı ve özelliklerdeki Kadıköy-Moda ile de bütünleşen, semtin hayatına ziyadesiyle renk katan bir kimliği de var. Bir yarımadada kurulu, eski tip semt özelliğini koruyan, ekalliyetleri barındıran, yeni yapılaşma alanı olmadığı için hemen herkesin az çok tanış, arkadaş olduğu, komşuluk değerlerinin yaşadığı ve kültürel birikiminin yüksek olduğu bir semt Moda… Çok sayıda diplomat, öğretim üyesi, kültür, sanat ve biliminsanı; gazeteci, yazar, oyuncunun mesken tuttuğu bir yer. Modalı pek çok sima tiyatronun girişindeki Antre Cafe’de vakit geçirir, arkadaşlarıyla buluşur. Günün değişik saatlerinde farklı işlevler yerine getiren bu mekân, benim de kitaplarımı yazdığım mekânlardan birisidir. Adeta evimizin oturma odası gibidir, o kadar rahat ederiz. Birçok Modalı, oyun atölyesi’nin oyunlarını izler; esnaftan da izleyen vardır, çevredeki bürokratlardan da.
oyun atölyesi’nin sahnesi başka tiyatrolara, konserlere, dans gösterilerine de açık… Amatör topluluklar, çevredeki lise ve üniversite tiyatroları da oyunlarını sergileme şansı buluyor Moda’daki sahnede. Bu yüzden oyun atölyesi, günümüze özgü bir tür “Halkevi” gibi geliyor bana.
 
BİLGİNER, GENÇLERE GÜVENİYOR
 
Genel Sanat Yönetmeni olarak tiyatroya damgasını vuran Haluk Bilginer’in “işim, aynı zamanda hobim, dünyanın en mutlu insanıyım” diyerek baktığı tiyatro serüveni, yaşamının tam da orta yerinde duruyor. Çalışma arkadaşları ise yıllardır aynı simalar. Buradaki istikrar, kurumlaşmaya da o oranda yansıyor. Bilginer, tiyatrosunu genç oyunculara açıyor, onlara güveniyor. Bilginer’in de rol almadığı, starsız perde açan; “Azrail’in Gözyaşları”, “Otello”, “Hırçın Kız” ve dördüncü sezondur izleyiciyle buluşan “Testosteron” genç bir ekiple olsa da gişe sorunu yaşamayan oyunlar. Gişe demişken, oyun atölyesi, kendi gişesinde kendi biletini satıyor, hatta internetten bilet satışını da kendisi yapıyor. O kadar da ‘amatör’ yanını koruyor. Tiyatroya gelenler, sahnede gıptayla izledikleri genç oyuncuların yer gösterdiğini görünce şaşakalıyor. Bilginer’in tiyatrosunda bir üniversitenin ders programı çerçevesinde bir yıl da “ileri oyunculuk” dersleri verdiğini hatırlatalım.
 
YÖNETMENİN BAKIŞI
 
Kemal Aydoğan, çocuk oyunlarını saymazsak ilk olarak tiyatronun beşinci oyunu olan “Azrail’in Gözyaşları” ile yönetmenlik yaptı. O gün bugündür de Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği “Cimri” dışındaki tüm oyunlarda yönetmen olarak Aydoğan’ın imzası var. On yıl dolarken, unutulmaz oyunların yönetmeni Aydoğan’a bırakalım sözü: 
“oyun atölyesi ‘nitelikli oyun’ üretmek doğrultusunda gerekli koşulları yaratmak için çaba sarf ediyor. Kurulduğundan beri bu çabasıyla tiyatro ortamında ‘lokomotif’ olma işlevini yerine getirmeye çalışıyor. Oyun repertuvarından, genç tiyatroculara alan açıp onların yaratıcılığını değerlendirmeye, tiyatro salonu açmaktan, tiyatro salonunu kültür merkezi anlayışıyla ‘kamu’ yararına işletmeye, konuk ettiği tiyatro ve müzik topluluklarına gösterdiği yaklaşımla ‘lokomotiflik’ işlevini yerine getiriyor. Türkiye tiyatro ortamının kemikleşmeye yüz tutmuş ‘alışkanlıklarından’ bir an önce sıyrılıp ‘yaşayan’, ‘insanca’ bir tiyatro ortamına geçilmesinin vakti geldi de geçiyor. Bu kemikleşmeyi aşmak için oyun atölyesi tiyatro faaliyetini sürdürüyor.”
 
ON YILIN ÖDÜLÜ: ULUSLARARASI SAHNE
 
Sıklıkla Shakespeare oynayan, belli bir çizgiyi “tiyatro” adına ısrarla sürdüren oyun atölyesi’nin sanat tavrı karşılıksız kalmadı. Haluk Bilginer’in kaptanlığındaki tiyatro, İngiltere’deki en önemli tiyatro kuruluşu Shakespeare Globe’s tarafından da fark edildi. Globe’s genel sanat yönetmeni, oyun atölyesi’ndeki Shakespeare oyunlarının kasetlerini izledi ve gelip buradaki sahnede de oyunlarını yerinde gördü. Sonunda, “Shakespeare Globe’s 2012 International Shakespeare Festival” oyun atölyesini davet etti ve ekip “Antonius ile Kleopatra” oyunuyla 26-27 Mayıs’ta Londra’da Türkiye’yi temsil edecek. Mayısın son haftasına kadar Moda’daki kendi sahnesinde Antonius ile Kleopatra’yı sergileyecek oyun atölyesi, sonra ver elini Londra… On yılını doldururken herhalde büyük ödülleri de orada sergileyecekleri iki oyun olacak. Dünya, zoru başaranlarındır. Ne mutlu onlara. Nice on yıllara…
 
Muzaffer Ayhan KARA

ARŞİV