Mutluluk Düşü’nden ‘SIR’lı bir albüm…

23 yıl sonra biraraya gelerek ‘SIR’ adında bir albüm yapan Mutluluk Düşü, “Arzumuz, uzun yıllar önce içine yüreğimizi koyarak bestelediğimiz şarkılarımızı tekrar duyulur kılmak ve belki de bu yolla pek çok yürekte de bir coşku ve sıcaklık yaratabilmek…” diyor.

01 Mart 2017 - 15:47

1992 yılında kurulan ve yıllar sonra yeniden bir araya gelen müzik grubu Mutluluk Düşü, ‘’SIR’’ adını verdiği albümle şarkılarını dinleyicilerle buluşturuyor. Grup üyelerinden Özge Ünlü ve Cenk Elçi, 23 yılın hayaliyle kendilerine ait besteleri, geçen uzun zamanın yaşam deneyimi ve müzik özlemini katarak yeniden yorumladılar. Aranjörlüğünü Mutlu Ödemiş’in yaptığı albümü, grup üyeleri Özge Ünlü ve Cenk Elçi’ye sorduk.

  • Sizleri biraz tanıyalım lütfen.

Özge Ünlü: Kendimi bildim bileli şarkı söylüyorum. Üniversite yıllarında bir dönem Ruhi Su Dostlar Korosu'nda korist olarak ardından İtaki Şarkıları Müzik Topluluğu'nda solist olarak devam ettirdim. 92-94 yılları arasında Mutluluk Düşü içerisinde solist olarak yer aldım. YTÜ Bilgisayar Bilimleri ve Mühendisliği lisansımı 1999'da tamamlayarak profesyonel iş yaşamına atıldım. Müzik tutkumu devam ettirerek İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezi'nde burs kazanarak Müzikoloji okuma ve bu eğitimi 2006’da tamamlama şansına eriştim. Aynı dönemde Dowland Trio isimli bir müzik grubu oluşturarak erken dönem İngiliz ve İspanyol müzikleri icra ettim. Bu repertuvar ile Pan Yayıncılık'tan çıkan Saliha Nilüfer'in "Bir Endülüs Hikayesi / Sebastian Knight" isimli romanının müziklerini seslendirdim. Evliyim, on yaşında bir kızım var. İş hayatımın yanı sıra müzikle olan ilişkimi lir çalıp türkü, şarkı söyleyerek sürdürüyorum.

Cenk Elçi: Müzik ile uğraşmaya, klasik gitar çalmaya ve besteler yapmaya YTÜ İnşaat Fakültesi'nde okuduğum üniversite yıllarımda başladım. 1992’de bir grup arkadaşımla birlikte Mutluluk Düşü'nü kurdum. Çeşitli alanlarda okuyan arkadaşlarımızla birlikte bestelerimizi ve halk türkülerini icra ettik.  1995'te okumak üzere Viyana Teknik Üniversite'ne gittim. Orada olduğum dönemlerde de müzik ile ilişkimi sürdürdüm.  Ülkeye dönüşün ardından bir müddet müzikten uzak kalmış olsam da Mutluluk Düşü ile birlikte yeniden müzikle iç içe olmaktan dolayı çok mutluyum.

  • 1992 yılında kurulmuşsunuz. Ne kadar birlikte müzik yaptınız? Ne zaman ve neden ayrıldınız?

Yaklaşık iki yıl birlikte müzik yaptık. Oldukça büyük bir ekiptik. O kadar büyük bir kadroyu bir arada tutmak oldukça güç, nitekim kimimiz hayat gailesiyle farklı alan ve ülkelere savrulurken, kimimiz de müziğe bakış açısındaki farklar nedeni ile ekipten ayrıldı.

  • Neden 23 yılın ardından yeniden bir araya geldiniz?

Özge Ünlü: Şarkılarımız bu süre zarfında hep içimizde yaşamaya devam etti. İçimizde tomurcuklanmış ancak çiçek açamamış, ama hep bir gün mutlaka dediğimiz bir şeydi.  Yaşamsal olarak her birimiz bir tarafa savrulmuş olsak da bir gün Cenk'e dedim ki: "Bak bu kadar yıl bekledik, bir bu kadar daha beklemeye muhtemelen ömrümüz yetmez. Bu şarkıları söyleyelim, paylaşalım kafamızda çalanı duyulur kılalım" ve işte hikâye yeniden böyle başlamış oldu.

  • O dönem kimler vardı, kaç kişiydi? Şimdi sadece iki kişi misiniz?

Ortalama on kişiydik. Şimdi grup olarak iki kişiyiz ama aslında kafamızda duyduğumuz sesleri notaya döken hayata geçiren ve katkıları ile daha da öteye taşıyan sevgili aranjörümüz Mutlu Ödemiş, albümün her aşamasına sadece klavyesi, kayıt masası ile değil sayısız fikri ve katkısı ile bambaşka bir ruh üfleyen Eser Taşkıran ve albümde çalan tüm müzisyen dostlarımız bu çalışmanın en önemli paydaşları.

-           Grup adı çok hoş... Anlamı içinde ama bir de sizden duymak isterim neden bu adı seçtiğinizi?

Tüm dünyayı, haksızlığı, adaletsizliği ve kötülükleri düşündüğümüzde bizce mutlak ve süreğen bir mutluluk çok mümkün değil. Ne var ki insanoğlunun tutunduğu en önemli şey iyilik ve güzelliğe dair umutları ve küçük anlarda da olsa, anda kalarak bu umudu, mutluluğu yakalaması. Müziğimizde de kendi içimizde de hep bu umudun izlerini sürmeye ve dinleyicilerimizi buna ortak etmeye çalıştık. İsmimiz de, o yüzden bu düşün peşindeki bir yolculuğu ifade ediyor. 

-           Müziğinizin tarzı nedir, nasıl tanımlıyorsunuz?

Dünya müziği… Zira içinde hem halk ezgilerimizden parçalar, hem de dinlediğimiz tüm müziklerin karmasından oluşan bir harman var.  Öte yandan şairlerimiz de dünyanın hemen her yerinden.

-           Yanıtı zor bir soru olacak ama neden müzik yapıyorsunuz?

Müzik yapmak ve hatta derinlemesine dinlemek de bizce öyle, son derece içsel bir yolculuk. Bu içsel yolculuk o derece değerli ki sizi özünüze taşıyan bir yol aslında, kendinizi keşfettiğiniz, vardığınız her durağın sizi büyük bir teklikle buluşturduğu bir yolculuk. Vardığınız her durak sizi kendinizden çıkıp tüm evren ve hayatla yeniden bağlıyor. Her daim bu yolculukta olabilmek için müzik yapıyoruz.

-           SIR albümünüzü anlatır mısınız biraz?

Cenk Elçi: SIR albümü on parçadan oluşuyor. Bu parçalardan birisi Hozat Türküsü adında bir anonim türkü. Bu türkünün bir hikayesi de var:  Bu türküyü ben anneannem Fatma Eyüboğlu'ndan öğrendim.  Yıllarca bu türküyü çeşitli şekillerde söyledik, kendimizden pek çok ezgi kattık içine. Ona herkes, ben dahil Nenom derdik. Bu nedenle türkünün nakaratını da buna göre düzenledik. Bu türkü için hayalimiz hep Nenom'un sesini de bu türküye katmaktı. Bulabildiğim eski kayıtlardan kısa bir pasajı de onun sesinden düzenlememize eklemek ve onu bu şekilde anmak benim için paha biçilmez oldu. Albümün geri kalanı ise,  Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nâzım Hikmet Ran, Ömer Hayyam, Orhan Veli, A.Kadir, Lou Andreas-Salomé, PO Kiu-yi gibi önemli şairlerin şiirlerinden oluşan şarkılardan oluşuyor.

-           Nedir bu isimlerin sizler için önemi?

Bu şairler erken yaşlardan itibaren bizim hayatı kavrayışımızı şekillendiren çok önemli kişiler. Hayat görüşleriyle, duruşları ve felsefeleri ile içimizde derinlemesine yer etmiş insanlar. 

-           Bu albüm için sizi heyecanlandıran en önemli şey nedir?

Şarkılarımızın hayata katılışını hissetmek, hangi yalnız ve sessiz odalara konuk olduğunu, hangi aşklara, kavgalara, sayrılıklara, ayrılıklara, coşkulara yoldaş olduğunu hayal etmek bizi müthiş heyecanlandırıyor. Bizler için geçmişte böyle şarkılar olmuştu. O şarkılar ki varoluşumuzun, kişisel tarihlerimizin bir parçası oldular. İsteriz ki bizim şarkılarımız da birileri için böyle olsun. Bunu düşünmek hayal etmek bile ayaklarımızı yerden kesiyor.

-           Bu ülkede müzik yapmaya dair hisleriniz neler? Avantajlar, zorluklar vb..

Ülkemizde pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da bir şeyler ortaya çıkarmak çok kolay değil. Çeşitli noktalarda beklenmedik engelleri aşmak ve hiç vazgeçmemek gerekiyor. Öte yandan, biz, işte tam da bu topraklarda yaşayan insanlar olarak yine bu topraklarda üretmenin ve paylaşmanın, umudu beslemenin değerli olduğuna ve bunun mutlaka karşılığını bulduğuna / bulacağına inanıyoruz.

-           Kadıköy'e dair düşünceleriniz neler? Buranın müzikal ortamını nasıl buluyorsunuz?

İkamet olarak Kadıköy'de yaşamasak da Kadıköy hayatımızda önemli bir yer tutuyor. Bauda düzenlenen etkinliklere sık sık geliyoruz. Kadıköy'ün bizim için bir 'vaha' gibi.. Her zaman kendimizi evimizde gibi hissediyoruz.  Kadıköy'ün en güzel özelliği her türlü canlı müzik dinleme şansının olması; caz  da, türkü de, opera da her türlü seçenek mümkün. Bu anlamda bizce İstanbul'un en önemli, en canlı semti.

-           Burada konser verecek misiniz?

Henüz bir plan mevcut değil ancak tekliflere açığız…

www.mutlulukdusu.com


ARŞİV