Damla Deli, kendi yazdığı şiirlerinden esinlenerek ürettiği yedi şarkısıyla “Devinmek Veya” adlı ilk albümünü müzikseverlerle buluşturdu. Şarkılarıyla, alternatif müzik dünyasına bir kaçış sunduğunu söyleyen Deli’nin albümünde “Kadıköy” adlı bir şarkı da yer alıyor. Kadıköy’de yaşayan ve bu semtten büyük ilham aldığını söyleyen Deli ile hem yeni albümünü hem de müzik piyasasında var olmanın zorluklarını konuştuk.
Deli’nin albümünün aranjörlüğünü Sezer Dinç üstlendi. Ayrıca Sefir şarkısı da Can Güneş aranjörlüğünde tamamlandı. Vulpes Film’in ve Nuri Kayserilioğlu’nun yapımını ve prodüksiyonunu üstlendiği, “Kadıköy” çıkış şarkısı için çekilen video klip ise; iki insanın bağını, bir perdenin arkasında modern dans ile sunuyor.
ŞANTİYEDEN SAHNEYE
İlk albümünüzün heyecanını yaşıyorsunuz. Bu enerji ve heyecanla biraz kendinizden bahseder misiniz?
İnsanın kendini anlatması ne zor şey. İzmir’de doğup büyüdüm. Çok arzulamama karşın, konservatuar okumak istemimi bir kenara bırakıp İstanbul’da mühendislik okudum. Komiktir ki iki mühendislik bitirdim. Aradığını bulamamak böyle bir şey olmalı. 5 sene kendi sektörümde, tersanelerde yani ağır sanayide, kafamda baretle bazen de kurumsal şirketlerde, beyaz yakalı olarak ucuz işçi olarak çalıştım. Gerçekçi olalım zor işlerdi. Hakikaten matematiğe, fiziğe ve esasen bilime gönül verip, Türkiye’de esamesi okunmayan bilim kavramına tutunamamak, ucuz işçi olarak çalışmaktan daha yıpratıcıydı sanıyorum.
Müzikle ilişkiniz nasıl başladı?
Lisede ilk sahne deneyimimi yaşamıştım. Öyle büyük hazdı ki, zira çalışma hayatım boyunca da bu hazzımı ayakta tutacak şeyler yaptım. Şan, keman, piyano, müzik teorisi eğitimi almak gibi. Yalnız sıkıntı şu ki; bunlar da yeterli değildi. Bu sebeple onca mühendislik emeğimi ve deneyimimi geride bırakıp benliğimi müziğe adamak kaygısına kapıldım. Şu an hala o kaygının, heyecanın ve hazzın ekmeğini yiyorum.
Fotoğraf: Attar İbrahim
“BAĞIMSIZ İLERLEDİM”
İlk albüm deneyiminizi konuşmak istiyorum, nasıl ilerledi bu süreç?
Öncelikle bu sürece girmeden ‘bağımsız mı ilerlemeliyim yahut bir prodüksiyon şirketi ile mi çalışmalıyım’ sorusu çokça vaktimi aldı. Yani “anapara” kavramı biraz karnımı ağrıttı ve bağımsız bir yol izleme kararı aldım. Zordu ve fakat birilerinin seni yönlendirmemesi özgürlüğü de bir o kadar lezzetliydi. Hem çaldım hem oynadım. Sürecin zorluğu esasen müzik piyasasını tanımaya başladığım an ortaya çıktı. Yine de tüm müzisyen dostlarıma, bağımsız hareket etmelerini, kendi özgürlüklerince üretmelerini öneririm.
Albümüm özelinde; müzik çok uzun bir yolculuk. Bu, ilk albümümdü ve kendimi tanıma sürecim devam edecek. Bu bağlamda öğrenişime, devinimime devam edip bambaşka normlarda albümler yapmayı da planlıyorum. Türk Müziği albümü ve ileriye yönelik caz albümü... Enteresandır ki dışarıda müzik insanları içinde komik bir faşizm var müziğe. Kendinden olmayanı hakir görmek bir adet olmuş sanıyorum. Üzerine düşünülmeli bu karmaşanın.
“Kendinden olmayanı hakir görmek” dediniz. Albüme yöneltilen tepkiler nasıl?
Öncelikli olarak, dinleyen kimselerden ciddiyetle pozitif yorumlar alıyorum. Albümde tüm şarkılar birbirinden başka normlar taşıdığı için herkesin en sevdiği şarkı değişiyor elbet, ki yazdığım şarkılardan bu albüm için seçim yaparken, bunun böyle olmasını istemiştim. Sonuçtan memnunum. Bu albümü, insanların o melodilere perspektiflerini okumak çok keyifli.
Fotoğraf: Attar İbrahim
KENDİ ŞARKILARINI YAZIYOR
Şarkı sözleri de size ait, müziklerde de imzanız var. Söz yazarı olmak müziğinizi etkiledi mi? Yani daha mı bütünsel düşünüyorsunuz bu şekilde?
Çokça şiirim, kısa öykülerim, söyleşilerim, denemelerim var. Bunları temelde müzik ile buluşturma niyetim, müzikle el sıkıştığım döneminde başladı. Kendi şarkılarımı kendim yazmalıyım dedim. Aslında söz yazarı değilim. Yazılarım var fakat bunlar bir beste için yazılmadılar. Genel olarak diğer karalamalarımı ve müziğimi ayrı tutuyorum. Bir an oluyor bir melodi duyuyorum ve o melodiye kimi insan sözcükleri ekliyorum. Bu bağlamda oldukça kompakt yürüyor. Yani önce melodi beliriyor ve bu melodinin anımsattığı hissi yazıyorum sözcüklerle. Sözcüklerle de aramı sıkı tuttuğum için, yazar çizerliğim müziğime pek fayda sağladı.
Acayip kısım şu ki, kimi dinleyicilerim yorumunu müzik üzerinden değil sözlerim üzerinden yapıyor. Mutlu ediyor bu beni. Bu paylaşım çok şahane!
Bazı şarkılarınız tempolu olsa da genel olarak albüm sakin sularda ilerliyor. Damla Deli de öyle biri mi?
Çok fazla kimliğimiz var herkese karşı. Çok fazla rolümüz var hele İstanbul’da. Herkes biraz oyuncu. Ciddiyetle, davranış olarak evrimsel bir süreç yaşadığımıza inanıyorum. Dışarıda, fazla tuttuğunu koparan ve neşeli bir insanım, nasıl oluyor bilemiyorum. Özümde de bir o kadar sakin, dingin bir beynim var. Fakat sükûnet sahibi hallerime öncelik tanıyorum diyebilirim.
Fotoğraf: Attar İbrahim
DELİ’NİN KADIKÖY ŞARKISI
-Kadıköy adlı bir şarkınız da var albümde. Bu semtle farklı bir ilişkiniz var sanırım.
10 küsur senedir Kadıköy’de yaşıyorum. Burada çok şey yaşadım. Mutluluk, hüzün, gerilim, heyecan, ne gelirse aklınıza. Hüzün hissine yakın bir hikaye yazıverdim, ana kahramanı Kadıköy olan yine aynı balkonda. Akşam bir dostuma okudum şarkımı. Sonra olur bu dedim. Kadıköy’ü çok seviyorum. Bu kadar sene bedenimin farklı bir soluma organı oldu bana. Yeniledi, dönüştürdü, tokatladı fakat Kadıköy’ün ve yaşadığım her şeyin kokusu var şarkılarımda.