Türk makam müziğinin evreleri ve bilinmeyenleri; bestekâr ve akademisyen Gönül Paçacı Tunçay’ın iki cilt olarak yayımlanan “Neşriyât-ı Mûsıkî: Osmanlı Müziğini Okumak” isimli çalışmasında değerlendiriliyor. Udî Mehmed Fahri Bey ile Tanburî Cemil Bey gibi usta sanatçıların yaşam öyküleri aktarılırken ilahilerden güfte mecmualarına, türkülerden nota defterlerine dek eşsiz bir birikim sunuluyor. Tunçay, 40 senelik emeğinin ürünü bu kapsamlı eserinde şunları söylüyor: “Türk müziğinin daha yoğun ve yaygın yaşayan tarafının icra olmasına rağmen, özellikle sesin kaydedilebildiği tarihlerden, yani 19’uncu yüzyıl sonlarından öncesinin daha muğlak bir birikim olduğunu söyleyebiliriz.”
GÖRKEMLİ SAHNELERDE AŞK
19’uncu yüzyılın ilk yıllarından itibaren müzik alanında radikal değişimler yaşandı. Müzisyenler bir önceki dönem sanatı etkisi altına alan Klasisizm akımının kuralcılığına adeta başkaldırdı. Duygular keskin çizgilerle ortaya serildi; ölüm, aşk ve doğa gibi temalar ön plana çıkarıldı, özgünlük savunuldu. Chopin, Wagner, Verdi, Donizetti, Brahms, Albéniz, Rahmaninov, Schubert ve Paganini gibi duayenlerin eserlerinde Goethe’nin izleri de görüldü, Shakespeare’in de… Enstrümanların kapasiteleri geliştirilirken görkemli sahneler, dev konser salonları kuruldu. Klasik müzik yazarı Serhan Bali bu döneme damgasını vuran sanatçıları “Müzikte Romantik Dönem Bestecileri”nde anlatıyor. 73 duayen bestecinin yaşamı okura ulaşıyor.