Yazar Fırat Kutluk, “Beethoven” adlı kitabında Beethoven gerçeğinin izini sürüyor. Besteciyi efsanelerden, uydurulmuş öykülerden, ters yüz edilmiş anılardan arındırarak karşımıza getiriyor. Beethoven’ı yaşadığı dönemin gündelik hayatı ile kültürel, siyasal, toplumsal çalkantılar ve dönüşümleri eşliğinde ele alıyor. Beethoven’daki değişimleri ve Beethoven’ı kimi eserlerini değerlendirerek betimliyor: Senfoni yazmaya öncellerine göre geç yaşta başlaması, son iki senfonisi arasındaki on yılda yaylı dörtlülere yoğunlaşması, senfoniye sadece sözel değil neşeli bir bölüm de getirmesi, Büyük Füg’ü, konçertoları ve suskunlukları... 9. Senfoni ise ayrı bir bölümde inceleniyor. Ancak bununla yetinilmiyor, 9. Senfoni’yi defalarca yönetmiş şef İbrahim Yazıcı ile söyleşisinde bu eseri bir orkestra şefinin hissettikleri, düşündükleri, yorumları üzerinden anlamamızı sağlıyor.
MÜZİK VE POLİTİKA
Yazar Kutluk ayrıca “Müzik ve Politika” kitabında da bu iki olgunun arasındaki ilişkiyi ele alıyor. “Müzik ve politika her zaman iç içeydi.” diyen Kutluk, “Politikacıların ısmarladığı yapıtlar ya da devrimcilerin bestelediği marşlar her zaman politik değil miydi? Bugün hâlâ türküler ve şarkıların Türk, Ermeni ya da Rum kökeni üzerine tartışmaların sürüp gitmesi politik değil midir?” diye soruyor. Fırat Kutluk, “Mozart'ın senfoni ve konçertolarında arayıp duracağımız politika, operalarında göz çıkarır. Senfonileriyle politikaya göndermeler yapan Beethoven sonuncusunda politikayı dillendirir. Özgürlük operalarının bestecisi Verdi, aynı zamanda politikacıydı. Mascagni ömrünü İtalyan milliyetçiliğine, şovenizmine ve faşizmine hizmet ile tüketti. Şostakoviç müziğine gizlenirken, Stalin onun bestelerini ideolojisi için kullandı. Hans Eisler ve Kurt Weill komünist olduklarını asla saklamadılar. Sonuçta müzik de hayatın bir dili ve dile getirilecek şeyler arasında politika da var.” diyor.
BİR BARİTONUN 50 YILLIK SESİ
“Biz bir defalık sanat yapıyoruz bir defa söylüyoruz ve bitiyor.” 50 yıllık sanat yaşamı boyunca Türkiye’de ve Türkiye dışında opera ve konser şarkıcılığı yapmış bariton Mesut İktu’ya ait bu söz. Bu söz, ayrıca Mesut İktu’nun yaşamını da özetliyor. Bu yaşamın kendisini ise “Cumhuriyet’in 50 yıllık sesi” adlı kitabı hazırlayan Seyit Yöre sunuyor. Kitapta bu bir defalık sanatın nasıl icra edildiğine konser salonları dışından bir bakış açısı veren Yöre, İktu’nun aile, okul ve deneyimleriyle nasıl yetiştiğine olduğu kadar sahne hazırlıklarına da değiniyor. Mesut İktu'nun aile üyeleriyle özel yaşamından bağımsız da olmayan kariyerine, aynı zamanda Türkiye'de konservatuvarlar ile müzik ve sahne sanatları kurumlarının tarihine de ışık tutan kitap, Türkiye içinde ve dışındaki birçok kişi ve kuruma ait anıları da içeriyor.
Kitapta İktu’nun kişisel arşivinden sunulan belgelerin yanı sıra, okuyucuya internet bağlantı adresleri verilerek adı geçen eserlerin dinlenilmesi de amaçlandı.
Kör Müzisyen Türkçe’de
VakıfBank Kültür Yayınları, dünya klasiklerinden “Kör Müzisyen”i Türkçe’de ilk kez okurla buluşturuyor. Rus yazar Vladimir Korolenko’nun kaleme aldığı roman, görme engelli bir çocuğun müzikle değişen iç dünyasını ve sevgiyle hayata tutunma öyküsünü anlatıyor. Rus edebiyatının altı çağı yazarlarından Korolenko’nun başyapıtı olan kitap, yazarın yaşamı boyunca defalarca baskı yapan roman, 1886’da okurla buluştuğunda büyük ses getirdi. Türkçe çevirisini Levent Özübek’in yaptığı “Kör Müzisyen”, görme engelli bir çocuğun müzikle tanışması sonrası değişen yaşamını konu edinirken, dönemin Rus kırsal hayatını da detaylıca aktarıyor. Roman Türkçe’de ilk kez VBKY tarafından yayımlanıyor. Yedi bölüm ve son söz (Epilog) kısmından oluşan roman naif ve akıcı anlatımıyla her yaştan okurun hafızasında yer edinecek bir yapıt. Roman, sanatın engelleri aşmada büyüklüğüne dikkat çekerken insan sevgisinin kutsallığını ön plana çıkarıyor.