Şiirleri, romanları, öyküleri, senaryo ve yazınlarıyla hemen herkesin hayatına dokunan Türk edebiyatının usta isimlerinden Attilâ İlhan aramızdan ayrılalı 14 yıl oluyor.
10 Ekim 2005’te, 80 yaşında iken hayata gözlerini yuman usta isim ardında onlarca unutulmaz şiir, roman, senaryo, makale bıraktı. Şiirleri bestelenen, senaryosunu yazdığı filmleri ilgiyle izlediğimiz Attilâ İlhan’ı bestelenen şiirleri eşliğinde anmak istedik;
CAHİLLİĞE MAHKUM EDİLİYOR
15 Haziran 1925’te İzmir Menemen’de doğan İlhan’ın babası savcı Muharrem Bedrettin İlhan, annesi Emine Memnune Hanım’dı. Babası emekli olduktan sonra avukatlık yapmak için İzmir’i tercih edince, ilköğrenimini Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu’nda ve Karşıyaka Ortaokulu’nda bitirdi.
Her şiiriyle aynı zamanda hikaye anlatıcılığı da yapan Attila İlhan, ilk şiirini ilkokul üçüncü sınıfta yazdı. Atatürk Lisesi birinci sınıf öğrencisiyken, kız arkadaşına yazdığı mektupta o vakitler hapiste ve ‘vatan haini’ olan Nazım Hikmet’in şiirlerinden birini yazınca disipline verilip okuldan uzaklaştırıldı. Bu da yetmedi henüz 16 yaşında olan İlhan’a TCK 141. madde uyarınca gizli örgüt kurma suçundan iki ay hapis cezası verildi. Üç hafta hapiste kalan İlhan’ın okulla ilişiği kesildi ve Türkiye’de başka bir okulda okuması yasaklandı.
Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair belge verilen İlhan 1944 yılına kadar eğitimine ara vermek zorunda kaldı. 1944’te Danıştay kararıyla eğitim hakkını yeniden kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne gitti. Lise sınıftayken CHP Şiir Armağanı’nda ‘Cebbaroğlu Mehemmed’ adlı şiiriyle ikinci oldu;
".. cebbar oğlu mehemmed
burcu burcu çam kokan bir yaz akşamı
omuz vermiş bir ağaç gölgesine
usul usul türkü söylüyor"
23’ÜNDE İLK ŞİİR KİTABI
1946’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Beterlioğlu takma adıyla yazdığı şiirleri Yığın, Gün ve Yücel dergilerinde yayımlandı. Henüz 23 yaşındayken yazdığı ilk şiir kitabı Duvar’ı kendi imkânlarıyla yayımladı. Özgürlük, yurtseverlik, özveri, barış, insanlık temalarını ele aldığı bu şiirlerde 2. Dünya Savaşı’nın gerilimini, sıkıntılarını ve çöküntülerini kaleme aldı.
Ahmet Kaya’nın sesinden dinlediğimiz Lili Marlen Türküsü işte bu kitaptaki şiirlerden biridir;
“Akşam olur mektuplar hasretlik söyler
Zagrep Radyosu’nda Lili Marlen Türküsü
dost ağlar karanfilim
dost ağlar karanfilim
marş söylemeden ölmek bize yakışmaz”
Nazım Hikmet sevgisi kalbine çocuk yaşta düşen İlhan 1948’de üniversiteyi yarıda bırakıp Nâzım Hikmet’i Kurtarma Komitesi’ne katılmak için Paris’e gitti. sonra ilk kez 16 yaşında gözaltına alınan İlhan, Paris dönüşünde yani 1950’den sonra defalarca gözaltına alındı. Vedat Türkali, Ece Ayhan, Mihri Belli, Ahmet Arif gibi isimlerin işkence gördüğü Sansaryan Han’da işkence gören isimlerden biri de o idi.
1951'de Gerçek Dergisi'nde yayımlanan bir yazısı nedeniyle hapishane ihtimali belirince yeniden Fransa’ya giden İlhan sinema üzerine kurslara ve eğitimlere katıldı. 1953 yılında Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmaya başladı. Aynı zamanda Ali Kaptanoğlu takma adıyla Yalnızlar Rıhtımı, Rıfat Diye Biri, Şoför Nebahat, Devlerin Öfkesi, Ver Elini İstanbul, Sokaktaki Adam filmlerin senaryosunu yazdı.
1954 yılında Sisler Bulvarı kitabı yayımlandı.
Attilâ İlhan “Meraklısı İçin Notlar” başlıklı yazısında “Sisler Bulvarı” için şunları söyler ;
“Bu pek ünlü şiiri, çoğu, Paris’te yazdığımı, adı geçen bulvarın Paris bulvarlarından birisi olduğunu sanır, öyle değildir. Şiiri Paris dönüşü, Lâleli’de Şair Nigâr Sokağı’nda, emekli öğretmen Melahat Hanım’ın evinde pansiyoner kalırken yazdım, o zaman Günseli Pastahanesi diye bir pastane vardı. Akşamları oraya düşer, sonbahar sisleri basıp sokak lambaları puslu puslu yandı mı, yürüyerek taa Atatürk köprüsüne kadar inerdim. Demek yürüyüşlerde bir yandan Paris günlerini düşünüyormuşum, bir yandan sevdiğim kızı, bir yandan da gerilimli hayatı. Daha önce “Ben Sana Mecburum”daki bazı şiirler dolayısıyla yazdığım gibi gizli komitacılık hayatı uzunca bir süre bıçağın ağzında yaşamamı gerektirmişti, bu yaşantının izlenimlerini dolaylı olarak böyle gerilim şiirlerinde söylemeye çalıştım. O zaman ciddi olasılıklar hâlinde beliren bazı şeyleri, sonraki kuşakların, gündelik ve acımasız gerçekler olarak yaşamasına ne demeli?”
"sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım"
yalnızlık bana dokunuyordu (Sisler Bulvarı)
1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, İstanbul'a ardından 1960'ta Paris'e geri döndü. Bu arada Attilâ İlhan deyince hemen herkesin aklına ilk gelen şiir olan “Ben Sana Mecburum” adlı şiir kitabı yayımlandı. İlhan bu kitabında sadece Ben Sana Mecburum şiiri değil, İstanbul Ağrısı, Geç Kalmış Ölü gibi hafızalara kazınan şiirler de yer alır;
"Eğer sen yine İstanbul’san
Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
Sirkeci Garı’nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
İntihar dumanları içindeki Haydarpaşa’dan
Anadolu üstlerine bakıp bakıp
Ağlayan
Sen eğer yine İstanbul’san
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ……. eğer beni aldatmıyorsa
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine senin emrindeyim
Utanmasam
Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
Kendimi yani şu bildiğim Atilla İlhan’i
Zehirleyebilirim”
(İstanbul Ağrısı)
Babasının ölümünden sonra İzmir’e gelen İlhan 8 yıl İzmir’de yaşadı. Bu süre içinde Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, Yasak Sevişmek ve Bıçağın Ucu kitapları yayımlandı.
"öteki kapımdan gel bunu açamazsın
eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel
hem tetik bulun ardında biri olmasın
hanidir ben bu evde saklanıyorum
adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum
gece gündüz siyah gözlük kullanıyorum
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel"
(Yasak Sevişmek)
1973’te Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak’ı Ankara’da yazdı. 1981’e kadar Ankara’da kaldı. 81 sonrası İstanbul’a tekrar döndü ve sırasıyla Milliyet, Gelişim Yayınları, Güneş , Meydan gazetelerinde yazdı. 1996 yılından sonra ise 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesinde yazdı.
Kartallar Yüksek Uçar(1983), Yarın Artık Bugündür (1986) gibi ilgiyle izlenen televizyon dizilerinin de senaryolarını yazan İlhan 2005 yılının 10 Ekim’inde hayata gözlerini yumduğunda ardında onlarca eser bırakmıştı.
Sen istinyede bekle ben burdayım
İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
Çünkü ben buradayım karanlıktayım
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
Şarabım bütün ekşi suyum soğuk
Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin
Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç
Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu
Ben senin olmadığını arıyorum
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa
Hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git
…
sevmek insanın yüreği kadar
küçükse büyüğünü taşıyamazsın
yalnızlığı da dene oldu olacak
nasıl yankılanır derinden derine
iyi midir kötü mü çıkaramazsın
insan insanı kendisi tamamlar
içinde başka dışında başkasın
eksikliğin fazlana elbet bulaşacak
öbürü sığacak bunun derisine
yoksa sabaha sağ çıkamazsın
yorgun kadınlar içtik
yalnızlıktan uğuldayan
tuzlu kan gibi
nice akşamlar devirdik
çengi kıyamet
'kızıl sultan' gibi
vurdukça mızrap
öyle yoğun bir melâl
dağılır ki tamburdan
bastırır eski sevdalar
göz gözü görmez
duman gibi
su karanlıktır
ve kadehler boşalmış
leylaklar darmadağan
kıvılcımlar savurup narçiçeği
çöker bir daha başımıza gökyüzü
tutuşmuş tavan gibi
kanlı hesapları vardır
kıyamete kadar sürecek
ölümlü şairlerin
kim bilir nerden bilecek
ne çığlıklar geçer daha dünyadan
attilâ ilhan gibi