Önyargıların ‘Çirkin’i…

Çirkin oyununun yönetmeni Semih Çelenk, “Çirkin, ironik bir başlık. Biz onun öyle adlandırıldığını söylüyoruz bu oyunda. Oysa ‘çirkinlik’ sorgulanması gereken bir şey” diyor

06 Şubat 2019 - 13:28

Dostluklarının da meslektaşlıklarının da kökeni eski zamanlara dayanan iki tiyatro insanı Prof. Dr. Semih Çelenk ve Hamit Demir, 90’lı yılların sonuna doğru İzmir’de kurdukları, 3 yıl evvel de Kadıköy’e taşıdıkları tiyatroları ‘Tiyatroevi’ çatısı altında  ‘Çirkin’ oyununu sahneliyor. 13 Şubat Çarşamba akşamı saat 20.30’da Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde seyirci karşısına çıkacak oyunu ve Tiyatroevi’ni konuşmak üzere Çelenk ve Demir ile tiyatronun önceden bulunduğu (şimdi Bahariye’de) Sanatçılar Sokağı’nda buluştuk.

Tiyatronun Genel Koordinatörü, oyuncu Hamit Demir, Tiyatroevi’ni “1996 yılında İzmir’de ‘Gölge Tiyatro’ adında bir tiyatro dergisi çıkarmaya başladık. Sonra oyun da oynamak, tiyatro yapmak için çalışmalara başladık. 97 yılında ilk kez Çirkin oyunu ile açtık tiyatromuzu. Ardından dergi ile tiyatroyu ayırmaya karar verdik. 2000 yılının sonuna doğru ‘Tiyatroevi’ni kurduk. Çıkış noktamız toplumsal tiyatro yapmaktı… Aradan geçen zamanda pek çok oyun çıkardık” diye özetliyor.

 YILLAR SONRA YİNE YENİDEN ÇİRKİN

Şimdi ise, yıllar önce sahneye koydukları Çirkin’i tekrar sahneliyorlar.  Daha önce, başka ekipler tarafından da tiyatroya uyarlanan bu işin temelinde İspanyol yazar Michel del Castillo’nun “Gitar” isimli romanı yatıyor. Tiyatroevi’nin  Genel Sanat Yönetmeni olan, oyunu da tiyatroya uyarlayan Prof. Dr. Semih Çelenk, “Kasaba ahlakı/mahalle baskısının olduğu toplumlarda ‘öteki’ler bitmez. Biri cinsel tercihinden, diğeri şivesinden, biri solcu olduğundan diğeri topal olduğundan… Herkes her an bir nedenle ötekileştirilebilir. Bizim oyunumuz da bu durumu fiziksel çirkinlik üzerinden ele alıyor.” diyor.

ÇİRKİNLER KÖTÜ MÜDÜR? 

Toplumları birarada tutmak için, kötülüğü mahkûm etmek adına ‘lanet’ gibi kavramların olduğuna işaret eden Çelenk, “Oysa bir hastalık, basit bir kromozomla ilgili bir şey olabilir. Bir kişinin böyle olması o kişiye ait bir suç değil. Kötülük ve çirkinlik eşdeğer tutuluyor. Eğer ‘çirkin’seniz, dış formunuz alışılagelmişin dışındaysa, toplumda kötülükle, lanetle eşleştiriliyorsunuz. Oyunumuzdaki adam ise bu çirkinliğine rağmen herkesle iyi ilişki kurmak için bütün gücünü kullanıyor ama yine de önyargıları aşamıyor. Sonunda da o önyargının figüranı olmaya karar veriyor. Kendi kimliğinden vazgeçip, hikâye onu nasıl biçimlendiriyorsa o role giriyor ve rol hangi kötülüğü gerektiriyorsa onları yapıyor. En sonunda da yeni gömülen birinin mezarını kazmaya gidiyor ki onu görüp taşlasınlar diye. Yani kendine, linç edilmesi için gerekli ortamı sağlıyor…” diyor.

“Bizler toplumu sosyalist açıdan yorumlamaya çalışan kişiler olduğumuz için bu oyuna da sınıfsal bakıyoruz” diyen Çelenk, “Oyunda sınıf çelişkilerini de ele aldık. Bu çelişki,  ötekileştirme hali de taşıyor. Kimi zaman paraya, mala mülke sahip olmak bile sizi ötekileşmekten kurtaramıyor.” yorumunu yapıyor.

Semih Çelenk, Çirkin’in sezonu ve zamanı olmayan bir oyun olduğuna işaret ederek, “Bizce bu oyun hep oynanmalı çünkü bilinmesi gereken bir hikâye, gelip bakılması gereken bir ayna… Önyargı ve ötekileştirme konusunda modern insan açısından önemli bir hikâye bu. İzleyiciye iyi bir sorgulama imkânı veriyor. Çünkü hepimiz hem öteki olup hem de ötekileştiriyoruz kimi zaman. Hep bir büyük ana gövde vardır ve onun dışında kalanlar. Herkes de bir noktada ana gövdeye sığınır. Etnik kimliğinden dolayı ötekileştirilen birisi cinsel kimliğinden dolayı bir başkasını ötekileştirebilir mesela. Büyük faşizmi doğuran şey mikro-faşizmdir. Bu oyun da bize bunu anlatıyor.” ifadelerini kullanıyor.

 “ÇİRKİNLİK KAFAMIZDA…”

Sahnede Çirkin’e can veren oyuncu Hamit Demir de şunları söylüyor;

“İnsanlar kendi çirkin yüzleriyle aynada yüzleşmemek için başkasını günah keçisi ilan ediyor. İyi olanın yaşama şansı ne günümüzde? Kim, bütün kurallara uyarak varlığını sürdürebilir? Herkes birbirine hançer saplamaya uğraşıyor. Herkes kendi kötülüğünü, karşısındakinden bir düşman yaratarak örtüyor. Herkes yüzünü fondötenle kapatıp kendini güzel gösterip idare etmeye çalışıyor ama bazen taşıyor! Bir bakıyorsunuz en olmadık kişinin ağzından ötekileştirici bir laf çıkıyor! O nedenle aslında bizim oyunumuz sadece sahnede oynanmıyor, herkesin içinde sürüyor. Çünkü asıl çirkinlik kafalarımızın içinde, kabullerimizde, havsalamızda…”

Genç müzisyen Mert Demir’in gitarıyla eşlik etiği oyunda, Adem Dağlar ve Şafak Dağarslan tarafından oynatılan 5 kukla da sahne alıyor


ARŞİV