‘Nâzım Hikmet İYİ ve GERÇEK bir insandı!'

Nâzım Hikmet’in 111. Doğum günü Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir etkinlikle kutlandı.

17 Ocak 2013 - 15:23
Semra ÇELEBİ
Fotoğraflar: Sinem TEZER

Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi, Kadıköy nüfusuna kayıtlı büyük şair Nâzım Hikmet’i bu yıl da doğumgününde unutmadı. 15 Ocak 1902 doğumlu ustanın 111. yaş günü, 12 Ocak Cumartesi günü, bir panel ve belgesel gösterimiyle kutlandı. Etkinlikle eş zamanlı olarak Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi işbirliğiyle “Sanatçıların Nazım’ı” adlı bir sergi açıldı. Moderatörlüğünü şair-yazar Ataol Behramoğlu’nun yaptığı söyleşiye, gazeteci-yazar Orhan Karaveli, gazeteci-yazar Refik Erduran, sanatçı ve Nâzım Hikmet Kültür Sanat Vakfı Başkanı Rutkay Aziz katıldı. Açılış konuşmasını yapan Behramoğlu, 111 yaşındaki Nâzım Hikmet’in vefatının ardından 50 yıl geçtiğini belirterek bunca yıl yaşayan ve ölümünden sonra yarım yüzyıl geçmesine rağmen unutulmayan çok az sanatçı olduğuna dikkat çekti. Ölüm ve Nâzım Hikmet konusu üzerine çok düşündüğünü söyleyen Ataol Behramoğlu, ustanın şiirlerinde işlediği ölüm kavramı üzerinde durdu. “Bir şairi anlamak istiyorsak onu çok çeşitli yönlerden araştırmak lazım” diye Behramoğlu sözü, Rutkay Aziz’e bıraktı.
 
‘YURTTAŞLIK HAKKI ALINDI KİMSE HEDİYE ETMEDİ’
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı adına konuşan ve selamlarını getirdiğini söyleyen vakfın başkanı ve sanatçı Rutkay Aziz ise yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Yıllarca verilen demokrasi mücadelesinin sonucunda Nâzım Hikmet’in yurttaşlık hakkının geri verildiğini belirten Rutkay Aziz, “Devrimci ve demokratların mücadelesinin sonucudur. Bunu kimse Nâzım’a hediye etmemiştir. Bu kesinlikle bir iade-i itibar değil, yurttaşlık hakkının geri alınmasıdır” dedi. Rutkay Aziz, ustanın doğum günü olan 15 Ocak Salı günü saat 11.00’de Tarabya’dan denize karanfiller bırakarak “İyi ki doğdun Nâzım” diyeceklerini de belirtti ve salondakileri bu etkinliğe de davet etti.
 
‘KUVAY-I MİLLİYE DESTANININ 40 BİN DİZESİ KAYIP’
Gazeteci yazar Orhan Karaveli ise, 1960’ta Vatan Gazetesi’nde muhabirlik yaparken bir heyetle Moskova’ya gittiğini ve Nâzım Hikmet’le tanışma şansını yakaladığını belirterek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Her insanın yaşamında yıldızının parladığı bir an vardır, benim için o an Nâzım’la tanıştığım andı. Heyet, Türkî cumhuriyetlere giderek geziye devam ettiği halde ben Moskova’da kaldım ve bu büyük ustayla bir hafta geçirdim. Her konuştuğumuz konuyu not aldım. Sanırım o da, bu bilgilerin geleceğe kalmasını düşünerek benimle arkadaşlık etmişti.” Karaveli, Nâzım Hikmet ile ilgili iki konunun çözülemediği için kendisini çok üzdüğünü söyledi. Bunlardan birinin, Kuvay-ı Milliye Destanı’nın 17 bin değil 60 bin dizeden oluştuğu halde kayıp 40 bin dizenin hâlâ bulunamaması olduğunu belirten Karaveli, “Nâzım bana bu dizeleri Peride Celal ve Ali Naci Karacan’a teslim ettiğini ancak onların korkarak bu kağıtları yaktıklarını söyledi. Peride Celal ise, elinde çok daha az dize olduğunu iddia etti. Üzüntüm bu dizelerin peşine kimsenin düşmemesi.” Orhan Karaveli, ikinci noktanın ise Nâzım Hikmet’in kabrinin halen dönmeyi çok istediği Anadolu’ya getirilmemiş olduğuna dikkat çekti; “Biz millet olarak Nâzım’ın kabrini koruyamayacaksak yazıklar olsun bize” dedi.
 
‘NÂZIM İÇİN KULLANILAN EN AZ SIFAT: İYİ İNSAN’
Nâzım Hikmet’le birlikte en çok vakit geçiren, hatta onu yurt dışına kaçıran kişi olan gazeteci yazar Refik Erduran ise Nâzım’ın kişiliği üzerinde durdu. Şairin, baba bir anne ayrı kız kardeşi Melda ile evli olan Erduran, ustayla hayatlarının kesişmesinin tamamen bir tesadüf olduğunu söyledi. Nâzım için en az kullanılan sıfatların “iyi” ve “gerçek” olduğunu belirten Erduran: “Önemsiz gözükebilir ama dünyanın zehirlendiği bir süreçte ‘iyi insan’ olmak çok önemli bence. Hiç egosu yoktu, kimseyi küçümsemezdi. Kavga adamıydı ama kişisel değil inandığı şeyler için dövüşürdü. Asla sahte biri olmadı. Paranın ‘sahte’si olduğu gibi insanın ‘sahte’si da olur ama o gerçek bir insandı. Nâzım şiir yazmasaydı da büyük insan olurdu” dedi.
 
RUTKAY AZİZ: ‘MEZARININ TÜRKİYE’YE GETİRİLMESİNE KARŞIYIZ’
Söyleşinin sonunda yeniden söz alan Rutkay Aziz, Orhan Karaveli’ye cevap verdi. Aziz Vakıf olarak kayıp dizelerin peşinde olduklarını belirterek Nâzım Hikmet’in kabrinin Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili şunları söyledi: “Bizim vakıf olarak buna yetkimiz yok ama yine de kabrin Türkiye’ye getirilmesine karşıyız. Çünkü iyi korunabileceğini düşünmüyoruz. Nâzım, Moskova’da sanatçıların yazarların mezarlarının bulunduğu çok güzel bir mezarlıkta yatıyor. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ustamız Ruhi Su’nun mezarının kurşunlandığını hatırlatmak isterim.” Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı Hulusi Özocak ve CHP İstanbul milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün de katıldığı söyleşinin ardından Can Dündar’ın 110 dakikalık Nazım Hikmet belgeselinin gösterimi yapıldı.
 
CHE’DEN ANNESİNE NÂZIM’LI MEKTUP
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi işbirliğiyle hazırlanan “Nâzım 111 Yaşında - Nâzım’ın Sanatı, Sanatçıların Nâzım’ı” başlıklı sergi de doğumgünü etkinlikleri kapsamında açıldı. 7 Şubat’a kadar açık kalacak olan sergi,  Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi (CKM)’de ziyaret edilebilir. Sergide Nâzım Hikmet’in sanatçı kişiliği ve eserleriyle sanatçıların Nâzım’a bakışı irdeleniyor. Sergide ayrıca Nâzım Hikmet’in az bilinen ressam yönüne ve sanat dünyasında şiirleriyle olduğu kadar, resimleriyle de yeri olduğuna vurgu yapılıyor. İbrahim Balaban, Ömer Uluç, Mehmet Güleryüz, Tankut Öktem, Mehmet Aksoy Yalçın Karayağız ve Memet Güreli’nin de aralarında bulunduğu 36 sanatçının resim ve heykellerinin yer aldığı serginin Yapı Kredi Yayınları tarafından hazırlanan katalogundaki yazısında Turgay Fişekçi, Nâzım Hikmet’in resim sanatına yakınlığının kökeninde annesi Celile Hanım’ı izleyerek büyümüş olmasının yattığını belirtiyor. Fişekçi yine sergi katalogundaki yazısından Che Guevara’nın 6 Temmuz 1958’de Meksika’da hapisteyken annesine yazdığı mektupta “Şimdiden ölümümü bir başarısızlık olarak görmüyorum. Hatta Nazım’ın da dediği gibi ‘Yalnız yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim’” sözleriyle Nazım’dan alıntı yaptığını öğreniyoruz. Günümüzün önemli heykel sanatçılarından Mehmet Aksoy’un Nâzım Hikmet’i konu edindiği heykelleri de bu sergide bulunan eserler arasında yer alıyor.

ARŞİV