Çocuğa fısıldanan toplumsal cinsiyet rolleri…

Notabene Yayınları tarafından 9.Haydarpaşa Kitap Günlerinde gerçekleştirilen etkinlikte, masaldan hikâyeye, sözden yazıya, çocuğa fısıldanan toplumsal cinsiyet rolleri konuşuldu

08 Haziran 2017 - 20:54

9. Haydarpaşa Kitap Günleri’nde gerçekleştirilen etkinliklerden biri de Notabene Yayınları tarafından düzenlenen “Masaldan hikâyeye, sözden yazıya, çocuğa fısıldanan toplumsal cinsiyet rolleri” söyleşisiydi. Nazlı Çevik Azazi, Firuze Engin ve Sevinç Koçak konuşmacı olarak yer alırken, etkinliğin moderatörlüğünü Sibel Öz üstlendi. Söyleşide masalların, çizgi filmlerin ve filmlerin çocuklar üzerinde oluşturduğu toplumsal cinsiyet rolleri algısı eleştirilirken, buna karşı alternatifler masaya yatırıldı.

“MASAL CANLI BİR ORGANİZMA”

Söyleşide ilk sözü, Hikâye Anlatıcısı, Tiyatro ve Dans Pedagogu Nazlı Çevik Azazi aldı. Azazi, masalları “yaşayan bir organizma” olarak adlandırırken şunları söyledi: “Eskiden insanlar bireysel yaşamlarını ve bunun ritüellerini düzenlerken her zaman mitlerden faydalanırlardı. İnsanın aslında sınırlı varoluşunun ötesinde çok daha aşkın bir varlığın olduğunu kabul ederek yaşarlardı. Zamanla insanın bilinci gelişti. Mitlerden masallar doğmaya başladı. İnsanların yaşamındaki toplumsal yapıyı düzenleyen mitler yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Aslında bunlar kaybolmadı. Bilinçaltımızda duruyor. Ve her çağda kendini yeniden gösteriyor. Ben masalı canlı bir organizma olarak görüyorum ve masal bir varlık olarak aslında günümüzde her türlü varlığın yapısına sahip bir varlık.”

“SUÇLU OLAN MASALLAR DEĞİL”

Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından masalların yanlış yerden eleştirildiğini söyleyen Azazi, “ Çizgi filmlerle, Hollywood yoluyla, Walt Disney yoluyla yaratılmak istenen bir kadın imgesi var. Suçlu olan masallar değil. Bu işte bu sektörü, arkasındaki aklı ve ideolojiyi eleştirmeliyiz. Kadın kahramanların gücü, sabrı ve aklıyla kötülüğü yendiği bir çok masal da var. Neden bunlar anlatılmıyor. Beş tane Walt Disney çizgi filmine bakıp masalları eleştirmek yanlış.

“MASALLAR BİRLİĞİ ANLATIR”

Azazi, dıştan cinsiyetler var gibi görünse de, masalın özünde cinsiyetlerin olmadığını “ Özünde ise orada ne erkek ne de kadın var. Masal özünde erkek ve kadın diye ayırdığımız öğeler dişi ve eril öğeyi temsil eder. Kadın kahramanlar dişiyi temsil ederler. Oradaki kadın, kadın değildir aslında sadece bunu temsil eder. Masal bir insanı anlatır ve bir insanın nasıl kendisiyle bütünleşebileceğin ikilikleri kendi içerisinde nasıl bütünleştireceğini anlatır. Masallar bize mutlu bir yaşama ulaşabilmek için kendi içimizdeki bu eril ve dişil, akıl ve sezgi, bilinç ve bilinçaltı diye ayırabileceğimiz bu ikilikleri nasıl dengeleyebileceğimizi nasıl birliğe ulaştıracağımızın yollarını gösterir.” sözleriyle açıkladı.

“KÖHNE HİKÂYELERİ BİR KENARA BIRAKALIM”

Azazi’den sonra sözü alan Firuze Engin, toplumsal cinsiyetin dil yoluyla kurulduğunu belirtirken, çocuklara hikaye anlatırken dikkat edilmesi gerekenleri şöyle açıkladı: “Hikaye anlatırken çocuklara şu konuda uyanık olmak gerekir: “Onlara bir hikaye okuturken çok daha cinsiyetsiz bir yere çekebilmek çok önemli. Zaten bir yaştan sonra toplumsallık basacak ama onları kendi dünyaları içinde tamamen cinsiyetsiz her biri birer varlık olarak yaşayabilecekleri örnekler sunmak için dil çok iyi bir araç. O yüzden eski ve köhne hikâyeleri bir kenara bırakıp biraz daha edebiyatın uyanık hikâyeler yaratabilmesini ümit ediyorum.”

BU HATALARI YAPMAYIN

Toplumsal cinsiyet rolleri konusunda farkındalığa sahip insanların yaptığı hataları anlatan Sevinç Koçak şunları söyledi: “Kız çocuklarının prenses olmalarını istemediğimizde cinsiyetlerinden de vazgeçmelerini talep ediyoruz. Ne kadar erkek gibi olur, o güzelleşmeden, süslenmeden, tütüler giymekten vazgeçerlerse o kadar makul ve makbul bir yere geliyorlarmış gibi. Hayır, kimse cinsiyetinden vazgeçmek zorunda değil.”

ANTİ-KAHRAMANLAR YARATTILAR

Koçak, Notabe Yayınları ile birlikte egemen karakter kalıplarına karşı anti-kahraman ve anti-prensesler yarattıklarını söyledi: “Biz bunlarla ilgili bir çalışma yaptık. Notabe yayınlarında anti-prensesler ve anti-kahramanlar diye bir seri yapıyoruz. Arjantin’de bir yayınevinin başladığı bir seri vardı. Frida’yla başlayan ve bizim inanılmaz ilgimizi çekmişti. Bizim arkadaşlar gördüklerinde bizim çocuklarında ihtiyacı var diye çeviriyle başladık. Sonra da ya bizimde anti-prenseslerimiz ve anti-kahramanlarımız var. Biz neden bunların hikayesini anlatmıyoruzla devam etti. Frida’dan sonra Aziz Nesin’i anti kahraman olarak yazdık. Ve Türkan saylan’ı bir anti prenses olarak yazıp bastık. Ve seri devam etme yoluyla ilerliyor.

“ÇOCUKLAR İÇİN DAHA ÇOK ÇALIŞMALIYIZ”

Son sözü de etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Sibel Öz aldı. Öz, konuşmasında çocuklar için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı: “Sürekli eleştirmeli, önümüze konanı sorgulamalıyız. Bulunduğumuz ortamdan başka çıkış yolumuz yok. Çocuklarımız, düzenin bekçileri, düzenin memurları, düzenin köleleri, düzenin sahipleri bunlara mı aday olacak? Böyle kadın böyle erkeklerden oluşan bir toplum mu olacağız? Çocuklara dair daha fazla alternatif işe ihtiyaç var. Çocuk dergilerine çocuk atölyelerine ihtiyacımız var. Sürekli parantezler açmamıza ihtiyaç var.Umarım bu kısacık etkinlik bir parantez açabilmiştir.”


ARŞİV