Meslekte idealist olmak giderek zorlaşırken, kendimizi çocukların dünyasına bıraktık. Biz yol gösterelim derken onlar bize fener oldu. Hep birlikte bir derginin sayfalarını ilmek ilmek ördük…
Semra ÇELEBİ
Yola çıkarken aklımızda tek bir fikir vardı aslında; dezavantajlı çocuklarla bir araya gelmek, onlarla bir dergi çalışması yapmak, onlara gazeteciliği sevdirip geleceğe çok daha idealist meslektaşlar hazırlamaktı. Bu arada bizler de bu kirlenmiş sistemin içinde onların saf dünyasında kendimizi temize çekecektik.
Editör arkadaşım Fevziye Salaş, fotoğrafçı Pınar Korun, öğretmen Derya Basut ve beni etrafına toplayıp, “Ne dersiniz? Böyle bir çalışma yapalım mı?” diye sorduğunda hiç tereddütsüz kabul ettik.
Beyoğlu 75.yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi iletişime geçip hemen işe koyulduk. Kurumda duyuru afişlerimizi astıktan sonra gerçekleştirdiğimiz ilk toplantımıza gelen genç arkadaşlarımız, soru dolu bakışlarla bizi anlamaya çalışıyorlardı. Anlayamadıkça da peşpeşe sorular soruyorlardı: Oyun mu oynayacağız? Atölye çalışması ne demek? Haberi nasıl yazacağız? Fotoğrafı ne ile çekeceğiz?..
Evet, sorularla başlayan yolculuğumuz 9-11 yaş arası yaklaşık 15 çocukla ilk olarak Yaratıcı Drama atölyesinde başladı. Çocuklar önce bol bol oyunlar oynadılar sonra yavaş yavaş oyunlarla haber yapmayı öğrendiler. Temsili bir basın toplantısı bile yaptık. Çocukların acar muhabirler gibi basın toplantısındaki soruları değme gazetecilere taş çıkartacak cinstendi.
Oyunun bol haberin az olduğu Yaratıcı Drama’nın ardından Gazetecilik- Dergicilik derslerine başladık ve “bir haber nasıl araştırılır nasıl yazılır”ı bildiklerimiz ölçüsünde aktarmaya çalıştık. Fotoğraf dersleri de yine çocukların en çok eğlendiği bölüm oldu. Arkadaşlardan, çevremizden topladığımız kompakt makinelerle sokaklara çıktık hep birlikte fotoğraflar çektik. Sonradan yazdıklarını okuyunca bu gezilerden çok şey öğrendiklerini gördük… Kimi Boğaziçi Köprüsü’nden ilk kez geçmiş, kimi Oyuncak Müzesi’ndeki onlarca oyuncağı ilk kez görmüştü. Sultanahmet’teyse gördükleri tarihi eserler karşısında hayran kalmışlardı…
Yaklaşık 20 hafta süren atölyelerde haber yazmanın abc’si olan 5N-1K’dan, röportaj soruları hazırlamaya; başlık bulmaktan spot çıkarmaya; fotoğraf çekmekten haber takibine kadar birçok şey artık onlar için hiç de yabancı değildi.
ÇOCUK DER’GİBİ BİR HAYALİN ÜRÜNÜ
Atölye çalışmalarının ardından dergimizin içeriğini oluşturmak için kolları sıvadık. İçeriğini tamamen çocukların belirlediği derginin her aşamasında sadece onlar vardı. Proje ekibi olarak bizler sadece teknik açılardan yöntem belirlemeleri konusunda yardımcı olduk.
Onlar oyunlar oynayarak 5N-1K’ları buldukları gibi fotoğraf gezilerinde kuşları böcekleri makinelerinin kadrajına sığdırdılar. Fotoğraflarında olduğu gibi yazılarında da netliği yakalamaya çalıştılar. Ve sonuç olarak uzun soluklu bir çalışmanın özel bir ürünü olarak “Çocuk Der’gibi” adını verdiğimiz bir dergi çıkarmayı başardık.
Çoğu memleketlerinden kopup Tarlabaşı’nda, Dolapdere’de, Kasımpaşa’da ya da Beyoğlu’nun arka sokaklarında bir hayat kurmuş ailelerin yaşıtlarıyla eşit yaşam koşullarına sahip olmayan çocukları onlar… Bu dergide, kentsel dönüşümle yok olan mahallelerini, o mahallelerindeki dayanışmayı, değer verdikleri kişileri, mahallelerinden belki de ilk kez çıktıkları gezilerimizde gördüklerini, çevrelerine ve hayvan dostlarına duyarlılıklarını, kendi kelimeleriyle anlattılar.
Çocuk Der’gibi bir projenin sonucu, başta dört kişiyle başladığımız sonra çocuklarla ve destekçi arkadaşlarımızla çoğaldığımız büyük bir grubun hayalinin ürünü… Parayla satılmıyor, ikinci sayısı olmayan tek ve özel bir dergi.
Onlar, bir derginin parçası olmanın heyecanını yaşadı, bizse çocuklarla bir dünya paylaşmanın zevkini keşfettik. Onların, kendi olanaklarını, bilgilerini, tecrübelerini paylaşacak insanlara ihtiyacı var, sizin de belki arınmaya… Ne dersiniz?