Besteci ve şarkıcı Onur Akın bugünlerde tatlı bir telaş içinde. Zira müzik hayatındaki 12. albümü Eylül ayında çıkacak. ''Benim varlık sebebim müzik ve üretim. Beynim sürekli arama tuşunda; melodi arıyor'' diyen Akın ile Kadıköy'de buluştuk, hem yeni albümünü hem de müziğe ve yaşama bakışını konuştuk.
Bitlis/Ahlat'lısınız. En son ne zaman gittiniz oraya? Açıkçası doğduğunuz topraklarla bağınız hala var mı, bestelerinizde oralardan da besleniyor musunuz diye merak ediyorum...
Oraya gittiğimde otelde kalıyorum. Memur kökenli bir aile olduğumuz için herkesin tayini çıkmış, biryerlere gitmiş, kimse kalmamış. Ben Bitlis'ten 3 aylıkken ayrılmışım, hiç orada yaşamadım ama insan doğduğu yere benzer derler. Yüreğim farklı atıyor orada. İstanbul'da yaşasam da
oranın kültürünü ailem aktardı bana.
Babanızın tayini nedeniyle İstanbul'a geldiniz ve üniversiteye dek hep Paşabahçe'deydiniz. Ve müzikle ilgilendiniz. Hakkınızdaki bir yazıda ''bestelerini Beykoz'un eşsiz güzelliğinde yapar...'' diyordu. Bulunduğunuz mekanın, semtin yaratıcılığınıza etkisi nedir?
Beste yaparken insanın ruh halini etkileyen şeyler var. Ruh hali nasılsa o an öyle şarkılar çıkıyor. Hayata nasıl bakıyorsanız onu yansıtıyorsunuz. Ortam, çevre bir bestenin ortaya çıkmasındaki bileşenler. Her yerde her koşulda beste yapılabilir. O melodinin, ilham perisinin ne zaman ve nerede geleceği belli değil.
Semtlerden bahsetmişken, zamandan beri Koşuyolu'nda yaşıyorsunuz? Niye burayı seçtiniz?
İstanbul'da müzikten kazandığım parayla aldığım ilk ev Bahçelievler'deydi. Uzun süre oradaydım. Ama sonra yaşamak için Anadolu yakasını seçtim. Açıkçası Koşuyolu'nu keşfetmem tesadüfen oldu, hiç bilmiyordum burayı. 2000 yılında huzurevine ziyarete gelmiştik sanatçılar olarak.
Bayıldım buralara, ağaçlı yollara... Not aldım kafamda; hep Koşuyolu'nda bir ev hayal ettim. Satılık bir yer takip ettim hep. Ama çok fazla satılık yoktu, epey aradım bulamadım. Sonunda Koşyolu'ndan umudu kesip Ulus'ta bir eve alıcı olmuştum. Tam evi almaya Ulus'a giderken, Koşuyolu'ndaki emlakçıdan telefon geldi; ev çıktı diye. Kısmetmiş demek ki. Gece geldim, karanlıkta hiçbirşeyine bakmadan aldım evi. Çok mutluyum burada yaşamaktan. Her yerini çok severiz.
KOŞUYOLU KURTARILMIŞ BÖLGE
Buranın nesi cezbetti sizi?
Koşuyolu kurtarılmış bölge... İstanbul'da nefes alınabilen, yaşanabilecek nadir yerlerden. Gerçi burada da sorun yok değil. Koşuyolu, şirketlerin işgali altında. Çalışanlar ve misafirlerini araçları ciddi bir park sorunu yaratıyor. Bu şirketleşmeye bir dur demek kota koymak demek. O mahalle kültürü yok edilmemeli. Burası korunması gereken, çok özel bir semt.
Gazetecilik mezunusunuz. Neden mesleğinizi yapmadınız?
İlkokulda aldım sazı elime bir daha da hiç bırakmadım. Hayatımın her aşamasında müzik vardı. Gazetecilik daha sonra gelen bir şeydi. Hem basın yayın kazanmıştım hem de konservatuvar hakkım vardı. Müzik hocam, 'Zaten müzik yapıyorsun, gazetecilik oku bir mesleğin daha olsun' deyince İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'na girdim. İyi ki de girmişim. Sadece konservatuvarda okusaydım hayatın bütün renklerini tanıyamayacaktım. Çünkü konservatuvarlarda diğer okullar gibi politik bir ortam yoktu. Benim okulum ise ilk politize olan üniversitelerden biriydi. Ben o politik ortamda yaşadım, müzik yaptım. Eğer konservatuvarda okusaydım mutlaka artıları olacaktı. Ama şu anki emekten, özgürlükten, eşitlikten yana bakan Onur Akın'ı yaratan basın yayındır. Konservatuvara gitsem sadece ''müzisyen'' olacaktım. Bu kadar politik duyarlılığı olan bir sanatçı olmayabilirdim.
Üniversite zamanında kurduğunuz Grup Baran ile 2 albüm yaptınız. Grupla yollarınızı ayıran şey neydi? Şimdi dönüp baktığınızda müzik yolculuğunuza tek başınıza devam etmiş olmaktan memnun musunuz?
Grubumuz dağılmıştı. Her grup dağılmak için kuruluyor zaten. Grup Baran da öyle oldu. Benim için grup bir idealdi. Gerçekleştirdim bunu ama istediğim gibi gitmedi. Zaten öğrenci grubuyduk, profosyonel anlamda yola çıkmamıştık. Hayata soldan bakan bir gençler topluluğuyduk. Zamanla üretmez hale gelmiştik. Çünkü grup denince ben sandım ki herkes bir şeyler yapacak. Öyle olmadı. Her şey benim üstümdeydi. Ben de tek üreten olarak sorunlar nedeniyle beste yapamaz hale gelmiştim. Sıfırdan kurduğum gruptan ayrıldım ve sıfırdan kendimi yarattım.
VARLIK SEBEBİM MÜZİK...
Müzik yaşamınıza baktığımızda görüyoruz ki hep 1.5-2 yıl arayla albüm yapmışsınız. Bu üretme enerjisinin kaynağı nedir?
Benim varlık sebebim müzik ve üretim. Türkiye'nin en güzel sesi ya da bağlamacısı olduğumu iddia etmiyorum. Kendi kuşağımla kıyaslayınca, en özel yanım üretkenliğim. Sadece yorumcu olsam belki bu başarıyı sağlayamazdım. Beynim sürekli arama tuşunda; melodi, ezgi arıyor. Kaset biter bitmez, hatta stüdyoda kayıtlar sürerken, ben bir sonraki albümün şarkılarını oluşturmaya başlarım. İşime çok ciddi bakıyorum, titizim, çalışkan bir adamım. 'İstikrarsız istihsal istikbal getirmez' derler.
Mutlaka iyi bir gelecek için istikrarlı bir şekilde üretmek gerek. O istikrar da var bende. Mesela gece hayatım çok yoktur. Rakı bile içsem zebil olmasın diye sanatçılarla, şairlerle birlikte olurum ki bir üretim çıksın oradan. Her dakikam üretimle dolu. Arkamda ne bir medya grubu ne de paralı patronlar vardı. Beni bu noktaya taşıyan yüreğim, dinleyicilerimle kurduğum o samimi, doğal ilişki ve ürettiğim şarkılar... Bunlar olmaza bu sevgiyi yakalayamazdım. Güzel değerlerin peşinde koştum, ürettim, ürettim, ürettim...
En son albümünüz 2009'da çıkan Mor Bir Hüzün... Şimdi 2011'deyiz. Geçmiş istatistiklere göre yeni bir albüm yapma zamanınızdasınız. Var mı albüm çalışmanız?
Evet var. Eylül'de çıkacak.
Politik bir albüm mü geliyor peki?
Evet öyle. Ama sadece politika değil aşk da var içinde. Mesela Gaybana Geceler de politik bir şarkıdır ama sevda da vardır. Yıllardır 'Bir yanımda sevdam bir yanımda kavgam' diyorum ya; işte öyle bir albüm.
Hakkınızda ''Başlarda hırçın şarkılar söylerken şarkıları aşk şarkılarına doğru yön değiştirdi'' diye bir tespit var. Katılır mısınız buna?
Yön değiştirmek demek doğru olmaz. Hayatta yaşadıklarım bestelerimi etkiledi. Besteci, riyakarlık yapmaz. Ne yaşıyorsam onu çıkarırım melodik olarak. Mesela 80 sonrasındaki antidemokratik ortamda iken ne hissetti isem onu besteledim. Daha sonraki yıllardaki bestelerim de yine hislerimi yansıttı. Ben hep samimi oldum. Politik olarak bulunmam gereken bir yerde bulunmadığım olmadı,
olmam gereken her yerde vardım. Hiçbir 1 Mayıs, Onur Akın'sız olmadı mesela.
Aşk ve devrim içiçe olmalı diyorsunuz değil mi?
Kesinlikle! Geçmişte sol kitle içinde küçümsenirdi aşk. O yıllardaki devrimciler, en büyük devrimciliğin aşk olduğunu ve hayata verdiğin tüm mücadelelere tutku ve aşkla bağlanmadan kazanılmayacağını es geçmişti. Ama bir baktım ki aslında devrimcilerin evinde sürekli marş çalmıyor! Demek ki insanların duygusal şarklara da ihtiyaçları var. Seviyorum Seni'yi yaptığımda, devrimci bir ozanın böyle haykırması tepki toplamıştı. Ama sözler Nazım Hikmet'e ait. Eleştirenler Nazım'dan daha mı büyük devrimci?!
ŞAİRLER YAZSIN, ONUR AKIN BESTELESİN...
Sanat hayatınızda bir ''şiir besteleme geleneği var'' diyebiliriz. Hem şiire hem de müziğe tutkusunuz. Besteleyeceğiniz şiirleri nasıl seçiyorsunuz? O şiirlerin şairleri ile ilişkiniz nedir?
Özel bir yöntemim yok. Çok şiir okurum. Şiir bestecisi olarak bilindiğim için de çok şiir gelir bana. Hatta Nurettin Rençber bana 'Şiirlerin Efendisi' diye takılır. Şiir bestelemek çok zor bişey, büyük sorumluluk. Şairin duygularını iyi anlamak, şiiri iyi çözmek lazım. Şiirin duygusunu takip edip ona doğru melodiyi yedirmek lazım. Yaşayan bir şairin şiirini bestelemişsem, ne yapar eder o şaire dinletirim şarkıyı, rızasını alırım.
Kendi şiirleriniz de var mı?
Şiir okumaktan şiir yazmaya zaman bulamadım. Çok şiir var, bunları besteleyecek kişilere ihtiyaç var. İş bölümünü doğru yapmak gerek. Ben şiiri çok seven, ciddi emek veren bir besteciyim. Şairler yazsın, Onur Akın bestelesin....
Onur Akın denilince akla gelen, Geceyi Sana Yazdım, Gaybana Geceler, Seviyorum Seni... gibi bazı klasik şarkılar var. Elbette ki sizin asıl dinleyici kitleniz tüm şarkılarınızı seviyordur ancak hep bu şarkılarla anılmak size ne hissettiriyor?
Bir şair insanın beynine 3 dize katmışsa o şair görevini yapmış demektir. Benim de 3 bestemi mırıldanıyorsa insanlar görevimi yapmışımdır. Benim böyle onlarca şarkım var, heryerde binlerce kişi hep bir ağızdan söylüyor. Ya Onur Akın denilince akla hiç şarkı gelmeseydi?! O zaman kötü olurdu değil mi? (gülüyor)
Müziğiniz hakkında ''özgün, protest, çağdaş halk müziği'' tanımlamaları var. Sizin tanımınız nedir?
Kent türküleri bunlar. Ozanlar geleneğinin kentte yaşayan son halkalarından biriyim. İçinde bulunduğumuz çağa tanıklık eden eserler bırakıyorum.
Sanat ve siyaset ilişkisi nasıl olmalı sizce?
Sanat ve siyaset... İkisi de daha güzel bir dünya için yapılıyor. Bunları birbirinden ayırmamak gerek. Ben de bunun örneğiyim, asla siyasetten kopuk yaşamadım. Sanatçı özgürdür, sanat özgürlük isteyen bir alandır. Sanatçı siyaset için sanatını kullandırabilir ama ipler sanatçının elindedir. Sanatçının siyasete müdahale etmesi gerekiyorsa eder, gerekiyorsa siyasi parçalar da yapar.
RÖPORTAJ: Gökçe UYGUN
FOTOĞRAFLAR: Sinem TEZER