İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ani bir değişiklikle Şehir Tiyatroları’nın yönetimine bürokratları ataması, sanatçılar tarafından tepkiyle karşılanırken,”muhafazakâr sanat” tartışmalarını gündeme getirdi. Yönetmeliğin imzalanmasıyla birlikte, Genel Sanat Yönetmeni Ayşe Nil Şamlıoğlu ve ekibi ile Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın sanat danışmanı Kenan Işık istifa etti.
Şehir Tiyatroları’nda görevli tiyatrocuların yanı sıra devlet ve özel tiyatrolardan binlerce sanatçı sokaklara çıktı, tepkilerini sloganlarla dile getirdi. İstiklal Caddesi boyunca yapılan yürüyüşte en çok dikkat çeken dövizlerde “Hamlet tesbih çekiyor, şükür Godot geliyor”, “İpler kimin elinde?”, “Bir muhafazakâr, bir muhafazakâra gel beraber muhafazakâr tiyatro dükkânı açalım demiş” gibi “muhafazakâr sanat” anlayışını sorgulayan yazılar yer alıyordu. Bu süreçte tepkisini en yüksek sesle dillendirenlerden biri de tiyatro sanatçısı aynı zamanda baskılara karşı bir araya gelen 300 sanatçının oluşturduğu Sanatçılar Girişimi’nden Orhan Aydın’dı. Aydın’la Şehir Tiyatroları’nda yaşananları ve sanat üzerinde yoğunlaşan baskıları konuştuk.
Şehir Tiyatroları’nda yaşanan son gelişmelere en çok tepki gösteren tiyatro sanatçılarından biri de sizsiniz. Nasıl bir süreç yaşandı? Böyle bir son bekliyor muydunuz?
Bu aslında gelip Şehir Tiyatroları’nın kapısında duran ancak burada da bitmeyecek bir süreç. Bütün ülkedeki ortak değerlerimizin pazarlanmasıyla, satılmasıyla gündeme gelen bir süreç. Giderek satacak bir şeyi kalmayan anlayışın yaşam alanlarımıza müdahalesi söz konusu. Son iki yıllık zaman içinde sanat adına oldukça kötü gelişmeler yaşandı. Başbakan’ın Kars’taki “İnsanlık Anıtı”na “ucube” demesiyle bir düğmeye basılmış gibi, medyanın da desteğiyle sanat ve sanatçılar üzerinde bir baskı ortamı yaratılmaya başlandı. Hatırlarsınız, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu “Genç Osman” isimli oyunu izlemeye giden Başbakan’ın kızına, sakız çiğnediği için nüktedan bir şekilde tuluatla tepki gösteren oyuncunun görevine son verilmişti. O dönemde Kültür Bakanlığı’nda müsteşarken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne atanan Mustafa İsen’in “muhafazakâr sanat ve sanatçı” söylemlerini birdenbire deklare etmeye başladığını biliyoruz. Böylelikle ikinci düğmeye basılmış oldu.
Sadece Şehir Tiyatroları değil genel olarak sanat üzerinde bir baskı olduğunu söylüyorsunuz…
Elbette. Kars’ta İnsanlık Anıtı’nın yıkılmasının ardından, şehrin sokaklarındaki heykel parçacıkları da yok edildi. Antalya’da olaylar oldu. Afyon Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun binası yıkıldı, kadrosu dağıtıldı. Anadolu’nun birçok şehrinde toplumcu gerçekçi oyunların oynanmasına belediyeler salon vermemeye başladı. Bunlar ana akım medyada pek haber olmayan ama biz sanatçıların ciddi olarak yaşadığı sıkıntılardı. Fazıl Say’a gösterilen haksız tepkileri hatırlayın lütfen. Say üzerindeki baskılar da yoğunlaşarak devam ediyor. Hal böyleyken ve bir “muhafazakar sanat” söylemi gündeme getirilmişken, oyunları izlemeden, içeriğini bile bilmeden sırf adında “müstehcen” sözcüğü geçtiği için, adında Prof. ünvanı bulunan bir yazar (İskender Pala), Şehir Tiyatroları aleyhine yazılar yazmaya başladı. Daha sonra iktidara yakın gazetelerde bu yazılar arttı ve Rosenbergler Ölmemeli oyunu repertuvardan çıkarıldı.
Bu yılki repertuvarın konusu “Demokrasi ve İnsan Hakları” idi. İçeriği çok güçlü oyunlar sahneye kondu. Bu konunun seçilmesi de süreci hızlandırmış olabilir mi?
Maalesef “parayı veren düdüğü çalar” gibi bir düşünce hâkim yönetime. Sanki Büyük Şehir Belediyesi yöneticileri ceplerinden veriyormuş gibi, repertuvara da biz karar veririz zihniyetindeler. Oysaki Şehir Tiyatroları’na verilen bütçe İstanbullu’nun cebinden çıkıyor, onların vergisiyle oluşan bir fon, başka kimsenin değil! Bütçenin yanı sıra, salonların da dolmadığı, insanların bu oyunları izlemediği iddia edildi. Hâlbuki Şehir Tiyatroları’na bilet bulmanın ne kadar zor olduğunu herkes bilir. Bütün bu haberlerden ve tartışmaların ardından, ani bir kararla Şehir Tiyatroları’nın tüzüğünü tamamen değiştiren bir yönetmelik ortaya çıktı. Genel Sanat Yönetmeni Ayşe Nil Şamlıoğlu’na ve Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın sanat danışmanı Kenan Işık’a sorulmadı bile bu yönetmelik hazırlanırken ve bu arkadaşlarımız bir tepki göstererek istifa ettiler, çok da iyi yaptılar. 7 kişilik bir ekip yönetecek artık Şehir Tiyatroları’nı ancak şu ana kadar sayılan isimlerin hiç biri sanatçı değil. Amaç Şehir Tiyatroları’nı tarihe gömmek maalesef…
Peki, bundan sonra ne olur? Şehir Tiyatroları’nda nasıl oyunlar izleriz?
Önümüzdeki sezon ve sonrasında Şehir Tiyatroları’nda neler izleyeceğimizi zaman gösterecek ama işin başına atanan yeni yöneticinin “Repertuvara dokunmayacağız” şeklinde açıklamaları var. Zaten başka şansları da yok. Muhafazakâr sanat veya tiyatronun örneği diyebileceğimiz 4-5 oyunun dışında bir şey yok. Ama bir takım tekstlerin içleri boşaltılacak diye düşünüyorum. Bir de Osmanlı tarihine dair oyunlar çoğalacaktır.
YENİ YÖNETİMDE TİYATROCU YOK!
İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki istifalarla yerleri boşalan koltuklara atanacak isimler netleşmeye başladı. 7 kişilik yönetim kuruluna atama yapılacaklar arasında hiç sanatçı bulunmuyor. Geçen hafta istifa eden Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşe Nil Şamlıoğlu’nun yerine Hilmi Zafer Şahin atanmıştı. Boş kalan 6 kişilik yönetim kurulu üyeliği için de Abdurrahman Şen, Abdullah Kaplan ve Ali Altıntaş’ın ismi kesinleşti. Bülent Katkak’ın da, üyeliklerden birine atacağı belirtiliyor. İBB Başkanı Kadir Topbaş, Şehir Tiyatroları’ndaki istifaların ardından yaptığı açıklamada, 7 kişilik yönetim kurulu üyeliğine 5 tiyatrocunun atanacağını, geriye kalan 2 koltuğa da belediye bürokratlarından atama yapılacağını söylemişti. Ancak edinilen bilgilere göre atanmasına kesin gözüyle bakılan Abdurrahman Şen, Abdullah Kaplan ve Ali Altıntaş ile Bülent Katkak’tan hiçbiri tiyatrocu değil. Atanması beklenen kişiler arasında ekonomist ve asker kökenli kişiler bulunuyor. Öte yandan bu tartışmalar sonucunda bir açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şehir Tiyatroları’nın özelleştirileceğini söyledi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da Bakanlar Kurulu’nun bu konuda ortak fikirde olduğunu açıkladı. Hükümet tiyatroların özelleştirilmesi konusunda kararlı görünüyor.
Semra ÇELEBİ