Panayır gibi; Salı Pazarı'ndan kareler

Sanatçı Serpil Yeter; Almanya’da yapacağı bir proje için arşiv çalışması yaparken çekmecesinden 24 yıl sonra tesadüfen çıkan Salı Pazarı fotoğraflarını, İstanbul’da açtığı sergide izleyiciyle buluşturuyor. Yeter, “Sıcak duygular uyandıran, insanları ve renkleriyle panayır yerlerini hatırlatan bir yer…” diyor

07 Şubat 2024 - 12:13

Geçtiğimiz günlerde Avrupa yakasında bir sergi açıldı. Beyoğlu’ndaki galeri Anna Laudel'de açılan bu sergiyi sayfalarımıza taşıma nedenimiz ise temanın Kadıköy oluşu. Sanatçı Serpil Yeter’in daha önce sergilenmemiş eserlerinden oluşan “Başka Gör” isimli fotoğraf sergisi bu. Yeter’in fotoğraf karelerine yansıyan ise Kadıköy’ün meşhur Salı Pazarı. 

Galerinin iki katına yayılmış bu serginin biçimi de biraz farklı. Zira ilk kata girdiğinizde sizi göz hizasına asılmış çerçeveler değil, ayak hizanıza denk gelecek şekilde konumlandırılmış fotoğraflar bekliyor. Sanatçının, Salı Pazarı’nda çektiği onlarca siyah-beyaz formdaki ayak fotoğrafına, pazarda kayıt edilmiş organik seslerden oluşan bir ses yerleştirmesi eşlik ediyor. Sergi mekanının üst katındaki bölümde ise, yine pazarda çekilmiş onlarca rengarenk kare karşılıyor izleyiciyi.

Bu fotoğraflar; semt pazarlarının sadece renkli bir görüntü olmanın ötesinde, birçok duygu ve gerçekliği barındıran karmaşık bir dünya olduğunu hatırlatıyor. Yeter’in İstanbul ziyaretleri sırasında yaptığı toplumsal gözlemleri hem estetik hem de realistik bir bakış açısıyla aktaran bu kareler, pazarcıların günlük yaşam mücadelesini, farklı kültürleri, karakterleri, imkansızlıkları ve arzuları barındıran bir panorama tasarlayarak izleyicilere insan hikayelerden çarpıcı bir mozaik sunuyor. 

“KAOSUN EN GÜZEL DÜZENİ”

Aslında bu sergiyi ve Salı Pazarı’nı konuşmak için galeride buluşmak istiyordum Serpil Yeter ile, ama Almanya’da olduğu için görüşmemizi online ortamda yaptık. Kendisi İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve okumuş bir ressam. Uzun seneler Berlin’de yaşadıktan sonra, dönüş yapmış. Şimdilerde İstanbul ve Bodrum’daki atölyelerinde çalışmalarını sürdürüyor. “Başka Gör” sergisindeki fotoğrafları, 2000 senesinde İstanbul’a kişisel sergisinin açılışı için geldiği zaman çekmiş. “Kadıköy ve semt pazarı her zaman gezmeyi, vakit geçirmeyi sevdiğim yerler olmuşlardır. Yine bir ziyaretimde karşılaştığım rengarenk cümbüşe dayanamayıp kameramı çıkardım ve bu anları ölümsüzleştirdim” diyor. Yeter, “Salı Pazarı her zaman sıcak duygular uyandıran, aradığınız her şeyi bulabilme imkanı sunan, insanları ve renkleriyle adeta panayır yerlerini hatırlatan kaosun en güzel düzeni benim için. Semt pazarları benim için büyük bir ilham kaynağı diyebilirim.” ifadesini kullanıyor. Sanatçı, serginin isminin nasıl ortaya çıkışını “Pazarların güzel enerjisiyle görsel ziyafet çeken tarafı beni cezbediyor, içimde pozitif duyguların uyanmasını sağlıyordu. Zıtlıkların yarattığı armoniden çok etkilenmiştim Tezgahlardaki ürün çeşitliliğinin yarattığı kaos, pazarcılar tarafından adeta bir küratör gibi tezgahlara yerleştirerek yarattıkları uyum, başka bir şekilde görmeme vesile oldu. Pazar tezgahlarını birer sanat yerleştirmesi olarak görüp, insanlara da göstermeyi istediğim için de aslında sergimin adı “Başka Gör” oldu” diye anlatıyor.

Serpil Yeter, “Uzun yıllar Almanya’da yaşamış biri olarak, pazarlara ‘dışarıdan’ bir gözle baktığınızı söylemek doğru olur mu?” sorumuza şu yanıtı veriyor: “Uzun yıllar yurtdışında oluşum pazarlara olan bakışımda farklılık yaratıyordu. Etrafa, orada yaşanan hayata daha dışarıdan ve objektif bakmama sebep oluyordu. Pazarcılarla müşteriler arasında geçen konuşmalar onların günlük hayatlarının anlık bir parçasıyken benim için incelenmeye, dinlemeye anlamaya değer enstantaneler haline geliyorlardı. Pazarlar aslında, insanları, çevreyi, kültürleri tanımak için çok önemli alanlar. Uzaktan biri olarak pazarları incelemek ve gözlemlemek çevrede olup biten her şeyi farklı bir bakış açısıyla belgelememe sebep oldu.  Almanya’da da ufak semt pazarcıkları diyebileceğimiz pazarlar kuruluyordu fakat her şeyin çok düzgün olması beni İstanbul’daki kaosun düzenini aramama teşvik ediyordu.”

ZAMANIN RUHUNU PAYLAŞMA İSTEĞİ

Peki neden 24 yılın ardından bu fotoğrafları sergilemek istemiş? Cevaplıyor:Pazar fotoğraflarını yapacağım heykellerle sergilemeyi tasarlamıştım ancak taşınmalar, şartlar buna olanak vermemişti. Bir süre önce Frankfurt Modern Sanatlar Müzesi Müdüresi bir proje için atölyeye geldiğinde eski bir resmi ararken, bu fotoğraflar da tekrar gün yüzüne çıkmış, milenyumun başlangıcına bir zaman yolculuğu olmuştu. O zamanın ruhunu paylaşma isteğiyle de sergi oluştu.”

Serpil Yeter, “Herkes pazarları bilir, sıkça gitmese bile en azından bir kere olsun ziyaret etmişliği vardır. Bu fotoğrafların izleyicideki karşılığı ne olacak sizce?” sorumuzu da şöyle yanıtlıyor: “Kişiler alışveriş için gittiklerinde almak istediklerine yönelip pazarın tüm halini görmezler sadece göz gezdirirler. Sergiye gelen izleyicilerden kimisinin çocukluk, kimisinin ergenlik, kimisinin yetişkinlik, kimisinin de emeklilik zamanına denk gelen bu fotoğraflara baktıklarında kendilerinden bir zaman dilimini hatırlayıp onlarla bir diyalog başlayacaktır.”

 HÜZÜNLÜ AYAKLARI FOTOĞRAFLAMAK…

23 Şubat'a dek açık olacak serginin ilk katında, o gün pazarda bulunan insanların ayakkabılarının fotoğrafları olduğunu belirten Serpil Yeter,  izleyiciyi, o zamanın hatta o anın sosyo-kültürel durumuna ayna tutarak aslında hiç değişmemiş ama bir o kadar da farklı, tanıdık bir zamana götürmek istiyor. Pazara alışverişe gelenlerin, pazarcılarla benzer sosyal yapıda ama farklı kültürlerden kişiler olmalarına karşın onları o gün orada birleştiren şeyin ekonomi olduğunu belirten Yeter, “Pazarın bu tarafı ise ben de biraz daha hissetmesi kolay olmayan duygular uyandırdı. Pazardaki en uygun fiyatlı tezgahları arayan yıpranmış ayakkabılardaki yorgun ve belki de hüzünlü ayakları fotoğraflarken duygusal olarak oldukça zorlandığımı söyleyebilirim.” diye anlatıyor hisleri. 


ARŞİV