Müzik piyasasındaki kartelleşmeyi eleştiren 11 yıllık Piiz grubu, sesini duyurmanın derdinde. Piiz, “Amacımız bu 5 müzisyenin oluşturduğu müziği, ana akım medyada yaymak…” diyor.
Gökçe UYGUN
Eskişehir’in en popüler gruplarındandı Piiz, artık Kadıköy’de. Onları ana akım medyada çok göremezsiniz. Ancak sık sık Türkiye’nin dört bir yanında konser verirler. Sıkı takipçileri de onları adım adım izler. Vokalde Emir Yaşar, gitarda M. Doğa Usta, bas gitarda Ahmet Çilingir, klavyede Muzaffer Doğan ve davulda Mehmet Dudarık’tan oluşan Piiz, yeni yıla yeni albümle girmeye niyetleniyor. Grubun müzik yolculuğunu Ahmet Çilingir ve Doğa Usta’ya sorduk.
-Piiz’in kuruluşunu anlatır mısınız Ahmet, grubun en eski elemanı olarak?
Biz 2003’te Eskişehir’de kurulduk. Gruptaki tek Eskişehirli, Ahmet. Diğer grup elemanlarının hepsi Eskişehir’e okumak için gelmişlerdi. Onlar da farklı gruplarda çalıyorlardı. Eskişehir küçük yer bir yer, bir şekilde tanışlık ve Piiz’i oluşturduk. İlk ekipten sadece Ahmet kaldı. 2004 sonunda Doğa, 2006’da Emir ve Muzaffer geldi. Son olarak 2008’de de Mehmet katıldı aramızda.
-11 yıl önceye dönüp baktığınızda bu kadar uzun soluklu olacağını tahmin etmiş miydiniz?
Açıkçası pek değil… O zaman beste üretmiyorduk. Bir heves diye başladık, müzik hobimizdi. Zamanla kendimizi ve müziğimizi geliştirdikçe üretmeye başladık. Dinleyicilerin olumlu tepkileri de bizi bugünlere getirdi.
-Grubun ismi ilginç. Trakya ağzında ‘alkol almak’ manasına geliyor değil mi?
Kökeni Yunancaymış. Artık bu ismi, asıl manasıyla kullanmayı tercihe etmiyoruz. Neticede bu isim 20’li yaşlardaki kafayla seçilmişti, şimdi 30’lara geldik. O zamanki ve şimdiki bakış açılarımız farklı elbette. Öte yandan piiz kelimesinin çağrıştırdığı tek şey alkol da değil. Keyif almayı da kastediyoruz…
-Piiz’deki herkesin esas işi müzisyenlik mi?
Evet. Bu hem iyi hem kötü. Kötü yanı; sadece bu işten para kazandığımız için bazı şeylere katlanmak zorunda kalıyoruz. Mesela daha sık bar programı yapıyoruz, ses kalitesi çok da düzgün olmayan mekânlarda, şartlarımızı zorlayıp çıkıyoruz. Zira bu işi sürdürmek için maddi gelir lazım. İyi yönü ise başka işlerle uğraşmadığımız için sadece müziğe odaklanabiliyoruz.
-11 yıllık bir grubun üyeleri olarak, vardığınız noktadan memnun musunuz?
Biz yaptığımız işi karşı tarafa geçiremiyoruz. Asıl sorun bu. Şarkılarımızı, medya yoluyla dinleyiciye ulaştıramıyoruz.
-Neden sizce?
Düzen böyle kurulmuş, bizi de almıyorlar içlerine. Bazı müzisyenlerin girebildiği bir kartel var. Menajerler, prodüktörler, pr’cılar bir pastayı bölüşmüşler. Türkiye’de müzik endüstrisi değişmiyor, çeşitlenmiyor deniyor. Buna izin vermiyorlar ki!
-Belki televizyonda çok yoksunuz ama Türkiye’nin her yerinde konserle veriyorsunuz. Demek ki belli bir kitleniz var.
Konserlere genelde, daha önceki konserlerin referansıyla gidiyoruz. Konserler bizi her manada ayakta tutuyor. Aslında komik rakamlar kazanıyoruz. Müzik pahalı bir uğraş. Enstrümanlar, onların bakımı vb. Bu sektörün sendikası falan da yok. Devletle tek bağımız vergi ödemekle sınırlı! Ülkenin hali de belli. Bir olay oluyor hemen konserler iptal ediliyor. İtiraz bile edemiyorsun. Zor şartlarda müzik yapıyoruz. (‘Biraz karamsar dönemimize denk geldi bu röportaj’ diyerek gülüyorlar)
-Dinleyicilerinizle iletişiminiz nasıl?
Biz sahneyi çok önemsiyoruz. Sonuçta seni evinin koltuğuna uzanırken de dinleyebilme seçeneği olan biri, kalıp o mekhana seni canlı dinlemeye gelmişse, senin de müzisyen olarak aynı özeni göstermen gerek. Biz bu konuda çok disiplinliyiz. İstanbul dışındaki konserlerimiz açıkçası biraz daha fazla keyifli oluyor. Çünkü oradaki dinleyici, bizi bilerek geliyor konsere.
-Cover’larınız çok seviliyor. Cover yapacağınız şarkıları nasıl seçiyorsunuz?
Kendi sevdiğimiz şarkıları seçiyoruz. Çalmaktan keyif almadığımız bir şarkı, sessizce çıkıyor repertuardan. (gülüyorlar)
-4 yıl öne yayınladığınız ilk albümünüz Kardem, kendi şarkılarınızdan oluşuyordu. Beklentilerinizi karşıladı mı Kardem?
Melankolik, sert gitar soundlu bir albümdü. Açıkçası biz o albümde hatalar yaptık, kendimizin/sound’umuzun dışına çıktık. Olmadığımız bir şey olmaya çalıştık, beceremedik. Kötü bir albüm değildi, o melodileri sevenler için iyiydi. Ama Piiz kimyası dışında bir sound olduğu için, sonrasında çok da arkasında duramadık..
-Bu deneyimden ne öğrendiniz?
Samimi olmayı… Bu albüm her halükarda bize çok şey kattı. Tamamen konserlerden kazandığımız parayla finanse ettiğimiz için, kimseye borcumuz da yok, kimsenin de üstümüzde hakkı yok.
Eskişehir-Antalya-İstanbul
2 yıl önce Eskişehir’den İstanbul’a taşınan Piiz üyeleri, yaşamak için Kadıköy’ü tercih etmiş. Bunda kiraların nispeten makul olması kadar, Kadıköy’ün mahalle havası da etkili olmuş. Aslında bu kente gelmemek için epey direnmişler ama müzik sektörünün kalbinin attığı İstanbul’a göç etmeyi doğru bulmuşlar sonunda. Piiz’e göre Eskişehir küçük, güzel ve yaşanması kolay bir kent. Ama İstanbul’daki zorlukların, hem kendilerine hem şarkılarına kattıklarını da inkar etmiyorlar. Ayda bir Antalya/Alanya’ya gidiyorlar konsere, 15 günde bir de Kadıköy Shaf’ta sahne alıyorlar.