Moda’nın çiçeği burnunda mekanı Pikap Kadıköy’de plaklar dönüyor, çay, çiçek, kahve üçlüsü ise huzur ve sükunet arayışına yeni bir soluk...
Ayşegül OĞUZ
Geçenlerde sosyal medyada paylaşılan bir fotoğraf, Modalıların kafelere bakışını ele veriyordu, kiralık ilanı asılı sahibini bekleyen boş dükkanın camekanına düşülmüş bir not açıklayıcı ve netti: “Biliyoruz, yakında kafe olacaksın”. Bu hınzır eleştiri kafe kültürü ve rant ekonomisi arasındaki ilişkiyi özetlerken, açılan kafe sayısı ve bir örnekliği üzerine de düşündürüyordu. Ama benzerlerinden ayrılan, nev-i şahsına münhasır mekanlara da haksızlık etmeyelim. Pikap Kadıköy onlardan biri. Moda Caddesi üzerinde yer alan Çay/Çiçek/Kahve üçlüsünden mülhem Pikap’ın müzikleri de elbette pikapta dönüyor. 32 çeşit çay, onlarca kahve ve özel pişirme teknikleriyle kıtaları aşıp Moda’ya taşınan ritüel silsilesi eşliğinde çay ve kahvelerinizi yudumlarken, Gülcan Demir’in özel çiçek tasarımlarından biriyle evinize dönebilirsiniz. Pikap Kadıköy, Moda’nın yeni nesil kafelerinden biri. İki kız kardeşin, Gülcan Demir ve Gülnaz Demir’in hayallerini ortaklaştırdığı mekanda, herkes bildiği işi yapıyor. Gülcan Demir işletme eğitiminin ardından önemli bir mağaza zincirinde yönetici pozisyonunda çalışırken organik tarım yapmak üzere işinden ayrılıyor. Dedesinin yanına, Kastamonu’ya taşınıyor ama namümkün, hevesi, merakı yetersiz geliyor ve yine İstanbul’a, terkettiği iş hayatına dönüyor. Bir yıl daha eski işine devam ederken, yanı sıra bahçıvanlık ve ziraat eğitimi almaya başlıyor... Çengelköy’de ikamet eden ve yeni iş hayatını da doğup büyüdüğü semtte geçirmeyi arzu etse de arayışı sonuç vermiyor. Evinin bahçesinde ekip biçerken uzun boylu bir tarıma şehir şartlarının pek de izin vermediği keşfi onu çiçekçilik yapmaya, kendi tasarımlarını meraklılarıyla paylaşmaya yönlendiriyor. Küçük kız kardeş Gülnaz’ın ise, kahvelere olan büyük ilgisi ve turizm-otelcilik eğitimin de katkısıyla kendine özgü bir kafe olarak hayata geçiyor Pikap. Bu fikrin olgunlaşmasında, Gülcan’ın hayat arkadaşı Dr. Kaan Özdedeli’nin verdiği ilham yatıyor. Ancak yaz başında ani bir kalp krizi sonucu hayatını kaybeden, Gezi Direnişi’nde doktor olarak da birçok insanın hayatına temas eden bu acı kaybın sarsıcılığı bir yana, onun anısını yaşatmak Pikap’ın varlığını anlamlı kılıyor.
Huzur ve sükunet çayda gizli
Pikap’ta çay servisi tasarımcı Birsen Canbaz’ın Chakai adlı fincanları eşliğinde yapılıyor. Amazon ormanlarının yapraklarından hareketle ortaya çıkan tasarımlarda simgelenen huzur ve sükunet Pikap’ın hissiyatıyla birleşince çay servisinin de baş tacı oluyor. Onlarca seçenek arasından seçtiğiniz çayınız, bal ve minik bir sukulent eşliğinde masanıza geliyor. Yaşadığınız ritüelin sadece sunumla değil, çayın hazırlanışıyla da ilgili olduğunu söyleyelim: 85-90 derecede kaynayan ve dökme demlikte dinlendiriliyor. Kendinize ayırdığınız bu aheste zamanın içtiğiniz çayın tadıyla birleştiği an, pikapta dönen müzik hayatın bunaltıcı akışından bir an olsun insanı uzaklaştırmayı başarıyor.
Hava ve az toprakla yaşayan bitkiler için cam fanuslara ya da tasarımın cin fikirli esasına uygun üretimler yapıyor Gülcan Demir. Hollanda menşei sukulentlerin gözde olduğu ya da hava bitkisi olarak da anılan tillandsialar seramik, cam ve bilumum unsurla birleşiyor. Orkide gibi açan çiçek satışına başta sıcak bakmayan ve gelen isteklere de karşı duramayan Demir, orkideyi tanımadığımızı, kayalar arasında, ağaç kovuklarında yaşayan bir çiçek olduğunu söylüyor ve marketlerde aylarca rafta kaldıktan sonra evlerimize alıp hayalkırıklığına uğradığımız orkidelerin su sevmediğini, hafta bir defa az suyla yaşadığını belirtiyor.
Gülcan ve Gülnaz Demir kardeşlerle yaptığımız sohbet, eşlikçisi çay/kahve ve cheesecake’in tadı damağımızda ayrılırken, yabancısı olduğumuz bitki dünyasına küçük bir pencere araladılar. Facebook hesabıyla sunumlarını paylaşan ve aldıkları “like”lar kadar, müşteri kitlesini de kısa zamanda oluşturan Pikap’ta, plağın cızırtısı, çayın fokurtusu, kahvenin kokusu leziz ve naif bir ortam sunuyor.