Korona virüsü salgını Türkiye’de sürdürülebilir ekonomik kaynaklardan yoksun olan hemen hemen her kesimi olumsuz etkiledi. Sosyal güvenceden yoksun olan sanatçılar da salgının yarattığı olumsuz iklimin bir parçası haline geldi. Konserler durdu, sergiler iptal edildi, tiyatro salonları kapılarını kapattı…Bu dönemde en çok eleştirilen konulardan biri de devletin sanatçılara yeterli desteği vermemesiydi. Peki bir buçuk yıllık süreç sanatçılar açısından nasıl geçti, nelere ihtiyaç duydular, hayatlarını nasıl sürdürdüler? Araştırmacı ve sanat yazarı, Eda Yiğit, “Prekaryanın Görünmeyen Özneleri: Pandemi Döneminde Sanatçılar” adlı yeni kitabında bu sorunun cevaplarını titiz bir araştırmayla cevapladı.
150 SANATÇIYLA GÖRÜŞTÜ
Gönüllü bir girişim sonucunda, karantina günlerinde ortaya çıkan ve yakın zamanda dağıtımına başlanan kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm, pandemi döneminde sanatçıların yaşadıkları güvencesizlik iklimini inceleyen ayrıntılı bir araştırma raporu; ikinci bölüm ise aynı dönemde ortaya çıkan kolektif sanatsal üretimlerini ve dayanışma pratiklerini konu alan kapsamlı bir makale.
Araştırma raporu, Eda Yiğit’in 16 Ağustos-16 Eylül tarihleri arasında açık çağrı yaparak ulaşabildiği, çoğunluğu güncel sanat alanında üretim yapan 150 sanatçıyla gerçekleştirdiği bir anket çalışmasına dayanıyor. Anket kapsamında, kısaca sosyal güvenceden ve sürdürülebilir ekonomik kaynaklardan yoksun, yani “prekarya” olarak tanımlanabilecek sanatçıların salgının birinci dalgası süresince yaşamlarındaki değişime, sanatsal üretimlerinin dönüşümüne ve kırılganlaşma süreçlerine odaklanıyor.Yiğit’in 150 sanatçıyla yaptığı anket çalışmasının katılımcıları 22 ile 61 yaş arasındaki sanatçılardan oluşuyor. Araştırma sonuçlarına katılımcılarının yüzde 23’ünün 20-29 yaşlarında, yüzde 44’ünün 30-39 yaşlarında, yüzde 26’sı 40-49 yaşlarında, yüzde 4’ünün 50-59 yaşlarında, yüzde 3’ünün 60’lı yaşlarında olduğu görülüyor. Yiğit, İstanbul’dan 42 sanatçıyla görüştü. İstanbul’daki katılımcıların büyük kısmı Kadıköy’de yaşayan sanatçılardan oluştu.
YÜZDE 31’İ GÜVENCESİZ
Yiğit’in araştırmasına katılan sanatçıların yüzde 31’i sosyal güvencesinin olmadığını belirtirken, yüzde 58’i ise mülk sahibi olmadığını kaydetti. Yüzde 43’ü ise aylık gelirinin 2 bin TL’nin altında olduğunu söyledi. Araştırmanın dikkat çeken önemli notlarından biri de araştırmaya katılan sanatçıların salgın süresince başka bir işte çalışmaları. Sanatsal üretimlerini gerçekleştirebilmek için başka bir işte çalışmak mecburiyeti konusunda katılımcıların yüzde 80’i evet derken, yüzde 20’si ise böyle bir mecburiyeti olmadığını ifade etti.
GELİR KAYBI, PSİKOLOİK ÇÖKÜŞ…
Anket çalışmasında, sanatçıların bir galeri / kumpanya / müzik şirketi ya da bir yayınevi tarafından temsil edilip edilmedikleri de soruldu. 24 kişi temsil edildiğini belirtirken, 124 kişi ise temsil edilmediğini söyledi. Katılımcılara pandemi döneminde bireysel koşullarında ne tür değişiklikler olduğu soruldu. 108 kişi gelir kaybı yaşadığını, 70 kişi psikolojik çöküş yaşadığını, 68 kişi ev içi emeğinin arttığını, 11 kişi sağlık sorunları yaşadığını, 9 kişi çocuk bakım hizmetlerini üstlendiğini, 8 kişi ise ebeveyn bakım hizmeti vermeye başladığını belirtti.
SIFIR NOKTASINDA YAŞAMAK
Katılımcılara pandemi öncesinde güvencesizlikle nasıl mücadele ettikleri de soruldu. Sanatçılar bir kısmı “Hasta olmamak, her şeyin en ucuzunu almak, kısıtlı harcamak, her zaman pandemi varmış gibi ve sıfır noktasında yaşamak” gibi olumsuz cevaplar verirken, bir kısmı ise sosyal ilişkileri sıcak tutarak, gelir getiren katılımcı kolektif üretimlere dahil olduklarını söyledi.
Yiğit’in yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, sanatçıların üretim pratikleri de bu süreçte değişti. Katılımcılara pandemi sürecinin sanatsal üretim pratiklerini nasıl etkilediği soruldu. 73 kişi üzerine düşünülen kavramların değiştiğini, 55 kişi üretime dışsal sebeplerden ötürü ara vermek zorunda kaldığını, 42 kişi kolektif işlerin parçası olamadığını, 39 kişi teknoloji ile ilişkisinin değiştiğini, 36 kişi ise evini atölye gibi kullanmak zorunda kaldığını söyledi. 19 sanatçı ise malzeme alamadığını/bulamadığını kaydetti.
Katılımcılara pandemi sürecinde sosyal yardıma ihtiyaç duyup duymadıkları, sosyal yardım için herhangi bir kuruma başvuru yapıp yapmadıkları da soruldu. 92 kişi hayır, 36 kişi ise evet yanıtını verirken, 22 kişi de ihtiyaç duyduğunu ama başvurmadığını belirtti. Katılımcılara pandemi sürecinde psikolojik desteğe ihtiyaç duyup duymadıkları da soruldu. 88 kişi psikolojik destek almadığını, 22 kişi psikolojik destek aldığını, 40 kişi ise ihtiyaç duymasına rağmen psikolojik destek almadığını kaydetti.
KARAMSARLIK HAKİM
Yiğit kitabında sanatçıların sorunlara karşı nasıl mücadele ettiklerini şu görüşleriyle paylaştı: “Mücadele bakımından genel bir karamsarlık gözlemlendi. Özellikle ebeveyn ile ev birleştirerek masraf azaltma, mülk sahibinden kira indirimi alma, sadece hayati gereksinimleri karşılama ve giderleri azaltma, sonuç olarak minimal yaşam, daha az tüketim, daha kısıtlı imkanlarla yaşamı idame, daha az harcayıp daha çok çalışma şeklinde çözümler üretildiği görüldü. Ayrıca ekonomik anlamda mevcut birikimlerin kullanıldığı ve eritildiği paylaşıldı. Borçlanma arttı. Yeni iş modelleri düşünme mecburiyeti doğdu. Çevrimiçi eğitim ve dersler nedeniyle evden çalışma koşulları ağırlaştı. Belirsizlik ve güvencesizlik nedeniyle iş yükünün artması, ekstra çalışma, ek gelir planlama ihtiyacı baskın hale geldi.”
Yiğit’in kitabı, güvencesizlik konusunda kültür sanat kurumlarında, yerel yönetimlerde ve kamu kurumlarında karar vericiler ve çözüm üretme sorumluluğu olanlara fikir vermesi ve daha geniş çaplı araştırmalara ilham vermesi umuduyla, ücretsiz olarak dağıtılacak. Kitaba e-kitap olarak da erişmek mümkün.