Mete UTKU
Fotoğraflar: Mustafa Kemal Topçu
Oyuncu Fırat Tanış ve yönetmen Semih Çelenk’in “Yunus Emre’nin Çağrısının İzinden...” adlı söyleşi ve imza günü etkinliği 9 Mart’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Söyleşide 2017 yılından bu yana sergilenen, Semih Çelenk’in yazıp yönettiği, Fırat Tanış’ın farklı kültürlerden 11 türküyü söyleyerek sahnelediği “Gelin Tanış Olalım” isimli türkü müzikalinin serüveni konuşuldu. Söyleşiye Semih Çelenk moderatör, Fırat Tanış ise konuşmacı olarak katıldı.
Konuşmasına oyunu tanıtarak başlayan Çelenk, “Gelin Tanış Olalım yaklaşık üç yıldır oynadığımız bir oyun. Türünün ilk örneği olan bu oyuna bir türkü müzikali diyebiliriz. Bu aslında öncelikle Fırat Tanış’ın kendi zihninde oluşan bir arayışla başlayan bir iş oldu.” ifadelerini kullandı. Ardından Fırat Tanış’a yönelttiği “Bu arayış nasıl başladı ve süreç nasıl gelişti?” sorusunu ise Tanış şöyle yanıtladı, “2011 yılında kafamda acaba Anadolu halk müziği bir müzikal içeriği olarak kullanılabilir mi sorusu vardı. Bunu düşünerek başladı ve kafamda “gelin tanış olalım” üst başlığı oluştu. Çünkü gösterinin kapsayıcı bir şey olması gerektiğini düşünüyordum. Bu hikâye, sonrasında yazarını aramaya başladı ve fikri Semih Çelenk’e götürdüm.” diye konuştu.
Bu malzemelerden genel bir metin çıkarmanın zorluğundan bahseden yönetmen Çelenk, “Bunlar farklı zamanlarda, farklı ozanlar tarafından söylenmiş, ayrı bağlamda olan deyiş ve türküler. Hepsinin bizim zihnimizde farklı çağrışımları var, dolayısıyla hepsini bir diziye oturtmak ve bunlardan bir hikâye örmek çok zor bir işti ancak yine de yapılamaz demedik çünkü biliyorsunuz bilim de sanat da problem sever, onlarla uğraşır. Zaten problem olmazsa gelişme olmaz. Uzun bir süreç böyle başladı diyebilirim.” dedi.
MEVLANA BOŞUNA “GEL” DEMEMİŞ
Tanış, oyunun sadece bir döneme hitap etmediğini bugün için de çok kıymetli olduğunu şu sözlerle anlattı: “Her oyunumuzda cep telefonlarının çaldığı bir dünyada böyle bir çağrı yapmak artık demode değil mi?” sorularıyla karşılaşıyoruz ama aslında demode değil. Böyle bir çağrıya her dönemde ihtiyaç var. İnsanlar kendiyle tanışmaya, empati kurmaya, birbirleriyle bir şeyler paylaşmaya o dönemde de bu kadar kapalılarmış ki biri de çıkıp ‘gelin tanış olalım, daha mutlu oluruz.’ demiş. O zaman da insanlar birbirlerine koşarak gitmiyorlarmış ki Mevlana ‘gel’ deme ihtiyacı duymuş. Bugün ile çok paralel bu koşullar. 700 yıl önceki coğrafyada olan kültürel, sosyoekonomik koşullar neyse bugün de buna benzer koşullar var demek ki.”
GELENEKSEL TİYATROYA İLGİ FAZLA
Gelin Tanış Olalım ile birlikte yeni bir yol açtıklarını vurgulayan Çelenk ise, “Ülkece geleneksel türlerimizi bir kenara koyup dünya tiyatrosuyla hemhal olduk, bu bir uygarlaşma çabasının ürünüydü. Kendi topraklarında, kendi geleneğinde olan malzemeyi çağdaş olanla iç içe geçirip buradan yeni sentezlere ulaştırma meselesinde sınıfta kaldık. Gelin Tanış Olalım ile beraber bu açıdan yeni bir yol açtık diyebilirim. Bu metnin ortaya çıkışından sonra farklı sanatçılar ve yazarlar tarafından yaklaşık yirmi kadar bu yapıya benzer çalışma yapıldı üç yıl içinde. Bir anlamda yeni bir tür ortaya çıktı. Bizim seyircimizde geleneksel olan tiyatro daha çok ilgi görüyor hala. Arada yetmiş-seksen yıllık bir batılı tiyatro kültürü olsa da geleneksel tiyatronun yeri seyirciler için çok farklı. Çünkü seyircinin genetik alışkanlıkları var. Bunları hesaba katmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Konuklar söyleşinin sonunda konuklar seyircilerin sorularını da yanıtladı.