“Tüm hikâye anlatıcılarının beslendiği kaynak, nesilden nesile, ağızdan ağıza aktarılan deneyimlerdir” diyor ünlü felsefeci-yazar Walter Benjamin. Bahsettiği hayat deneyimlerinin aktarıldığı masal ve hikayeler bu kez Kadıköy’de dile gelmeye hazırlanıyor. “2. Uluslararası İstanbul Hikâye Anlatıcılığı Festivali”, 20-23 Mart tarihleri arasında Yeldeğirmeni’nde hayat bulacak.
4 gün gece boyunca katılımcılarını farklı hikâyelerin kapılarını açmaya çağıran festival, Yeldeğirmeni’nin doğaçlama tiyatrosu İstanbulimpro ve masal arşivi projesi Muzip Masal Cini’nin ortak organizasyonuyla yaşama geçiriliyor. Kendini ‘masal toplayıcısı’ diye tanımlayan, festivalin yaratıcılarından olan Ersin Şen’le; hem festival hem de 21 Mart Dünya Masal Anlatıcılığı Günü vesilesiyle masalların dünyasını konuştuk.
Merhaba öncelikle bu röportaj için teşekkür ederim. Muzip Masal Cini, 11 yıldır sürdürdüğüm projem. Anadolu masallarının toplanıp derlenmesi ve bir araya getirilip arşivlenerek geleceğe aktarılmasını içeriyor. Muzip Masal Cini,masalların anlatılmayıp unutulmaya yüz tuttuğu bu yüzyılda yeniden masal anlatabilmek adına beyhude mücadeleye girmiş bir hayal kahramanıdır. Hem masal yazmak hem de unutulmaya yüz tutmuş masalları kayıt altına alıp arşivlemek üzerine hayat bulmuş bir hayali kahramanın gerçek dünya ile masalsı mücadelesidir. Ben de bir nevi ‘masallar üzerine toplayıcıyım’ denilebilir.
Hayatım boyunca hep masalların içindeydim. Bir babaanne çocuğu olarak masallardan uzak bir hayatınız olması biraz zor oluyor. Büyürken ve hatta büyüdüğümde de hep masalların, fantastik dünyaların içinde dolaştım durdum. Esasen pek içine kapanık biri olmasam da bu dünyanın zorlukları arasında fantastik hayaller içinde gezmek hoşuma gidiyordu. Yıllar sonra yolum masallarla kesişmeye başlayınca, o alemin içinde yitip giden bir çok masalın olduğunu ve toplumsal unutkanlığın ilk başta halk hikayeleri ve masallara denk geldiğini fark ettim. Sonrasında bu masalların toplanması ve geleceğe aktarılması için kendime Don Kişot’vari bir görev addettim.
“HİKAYELERİ SEVİYORUZ”
21. yüzyılda bir çok travmatik olay yaşadık, yaşıyoruz. Yoğun ve zorlu şartlar altında çalışıyoruz. Yorucu hayatlarımız ve gerçeklik algısının ezici baskısı altında yoruluyoruz. İşte insan bu noktada gerçeklerden kaçıp sığınacağı bir liman olarak görüyor hikaye anlatıcılarının anlattığı hikayelerin dünyasını… Bir yandan da bu topraklarda hepimiz bir şekilde masallara, halk anlatılarına, dilden dile söylene söylene gelen söylencelere alışığız ve sanırım o alışkanlık bünyelerimizden çıkmıyor. Öte yandan da aslında ikinci sözlü kültür denilen bir çağdayız. İnsanlar hikayeler dinlemeyi ve hikayeler anlatmayı seviyor. Bunu görmek için sosyal medyaya bakabiliriz. Bir de gerçekten zor bir dünyada yaşıyoruz. Canlı yayınlarda savaşlar, ölümler, açlık ve hastalıklar… İngiliz yazar Chesterton’ın dediği doğru geliyor bana; “Masallar bizi ejderhaların varlığına inandırmaya çalışmaz. Ejderhaların, yenilmez güçlü kötülerin bile yenilebileceğini anlatmaya çalışır.”
“MASALLAR YOL GÖSTERİR”
Aslında hikayeler ve hikayelerdeki kahramanlar için -sembolik olarak baktığımızda- insanlara yol gösterici bir görevi olduğunu söylesek abartmış olmayız. Halk anlatıları bakımından derler ki; hikayedeki kahraman da, kahramanın yaşadığı zorluklar da kahramanın mücadele ettiği rakipleri de hepimizin içindeki duygularımız bizi biz yapan iç güdülerimizdir. Hiçbir kahraman kendi içimizdeki yolculuğu tamamlamadan bir başka kişiye dönüşmez. Amerikalı mitolojist-yazar Joseph Campbell, kahramanın yolculuğunun bizim içimizdeki ve hayat maceramızdaki yolculukla aynı olduğunu söyler. Bu yüzdendir belki de bir hikaye dinlerken hikayenin kahramanı olur, o yolculuğu tamamlamaya çalışırız. Bu da bize eski hikayelerin yol gösterici, öğretici tarafını gösterir.
Böyle bir şey söylemek biraz sert bir yargı gibi geliyor bana. Birçok hikayenin ve masalın aslında binlerce yıllık yolculuğunda farklı yaş ve kesimlerden insanlara anlatıldığını görüyoruz. Rivayet odur ki Binbir Gece Masalları, Abbasi Halife Harun Reşid’e anlatılırmış. Masalların doğduğu diyar olarak düşünülen Hindistan’da halkın her kesimi için farklı masal biçimleri ve hikaye anlatıları vardır. Belki de masalların çocuklara indirgenmesi ve çocuklara anlatılması süreci çok yakın bir tarihe denk gelir. Kesin dememekle birlikte, ünlü Alman masal yazarları Grimm Kardeşler’den önce çocuklara anlatılmak için kayıt altına alınmış bir masala denk gelmiyoruz. Fakat bu, ‘masal çocuklara göre değil’ demek de değil. 1800’lü yıllarda Vlademir Propp, Rus masalları üzerine biçimbilim uygulayarak aslında masalların çocukların gelişiminde önemli bir rol oynadığını ortaya koymuş. Bu kadar laftan sonra diyebiliriz ki masallar herkese iyi gelebilir, herkesi iyileştirebilir…
MASALLAR ANLATILIP, MASALLAR KONUŞULACAK
İlkini 2014’te yapmışlardı, o zaman ben yoktum. Festivali yeniden hayata geçirelim kararını İstanbulimpro’nun kurucusu ve oyuncusu Koray Tarhan ile birlikte aldık. İstanbulimpro farklı disiplinlere kapılarını açan bir doğaçlama sahnesi ve topluluğu olarak, yıllar içinde farklı disiplinlerde pek çok projeye ev sahipliği yaptı. Son yılların yükselen trendi ‘hikaye anlatıcılığı festivali’ fikriyle yola çıktıklarında; ülkenin içinde bulunduğu durum her alanı etkilediği gibi sahne sanatlarını da etkilemişti. Bu nedenle bir süre ara verilmek zorunda kalındı festivale. Bu yıl kapılarını yeniden açan festivalimizin, sonraki yıllara yayılarak büyümesini arzu ediyoruz.
22’si hikaye anlatıcısı olmak üzere toplamda 32 katılımcımız var. Takvimdeki programlar masal ve hikaye anlatımı üzerine kurulu değil. Hikaye ve masallara dair bir çok şey masaya yatırılarak üzerine tartışılacak. Akademisyenler, araştırmacılar, yazarlar ve yönetmenler gibi bir çok uzman kişi konuşmacı olacak. Geçmişten günümüzü hikaye anlatıcılığı ve masalların inceleneceği panel ve atölyeler yapılacak.
Eski zamanlarda belki soba başında anlatılıyordu. 60’lı, 70’li yıllarda salonlara girdi, hatta Yeşilçam’la birlikte filmlere aktarılmıştı. Her dönemin bir formu var. Masal bir anlatı biçimidir ve bence kendine anlatılacak yer ve alan her zaman bulur. Eski masalların, halk anlatı ve hikayelerinin kaybolma sürecine girdiğimiz bu yüzyılda, benim için önemi olan masalın kaybolmaması… Nerede ve nasıl anlatıldığına bakmak yerine anlatılıyor ve dinleniyor olmasını önemsiyorum.
Masallar parasızdır denmesi biraz romantik bir bakış açısı gibi geliyor bana. Masalcılığın nasıl geliştiğine bakmak lazım. Eskiden, çok eskiden Anadolu’da masalcılar köy köy dolaşıp masal anlatırmış. Öyle ki bu masalcılar aynı köyde bir kışı geçirmeye yetecek kadar sayıda masal bilirlermiş! Masalcının da hayatını idame ettirmesi gerekiyor. O dönemde de, günümüzde de masalcıların yaşaması için gereken bir meblağ var. Biz bu sene festivali gerçekleştirmek için yola çıktığımızda bir sahnemiz ve masallar hikayeler anlatan bir grup arkadaşımız vardı. Gelin görün ki bu durumda bile tanıtımdan yurtdışı misafirlerin ağırlanmasına kadar birçok konuda -istesek de istemesek de- karşımıza para diye bir şey çıkıyor. Biz bu festivali yıllarca devam ettirmek istiyoruz. Dolayısıyla bu da festivalin ücretli olmasına yol açıyor. Gönül ister ki ne festival ne de masalcılar hayatlarını idame ettirmeleri için buna ihtiyaç duymasınlar, lakin dünya öyle bir yer değil. Bence bir masalcıyı dinlemek için vereceğiniz ücret, yapacağımız en güzel harcamadır. Zira masalı yaşatmak için anlatanın da dinleyenin de onu orada vuku bulduranın da bir rolü var. O yüzden değil mi gökten üç elma düşer; biri anlatana, diğeri dinleyene, ötekisi da bunu sağlayana….
4 yıldır Kadıköy’de yaşıyorum. Burayı kültürel ve yaşam alanlarının rahatlığı bakımından seviyorum. Son dönemlerde İstanbul’da en yaşanılası ve keyif alınarak içinde bulunulası yer diyebiliriz. Kadıköy’ün gerek yönetim gerek halkı bakımından bu tarz etkinlikleri sahiplenmesi ve katılması bizi bu işi buraya iten en önemli sebeplerden. Bir de insan yaşadığı yeri daha güzel kılmaya çalışır. Biz de bu minvalde yaşadığımız yeri uluslararası bir hikaye anlatıcılığı festivali ile süslemek istedik.
Biz aslında bir şey vaat ederek yola çıkmadık. Ortada bir vaat varsa, onu hikayeler ve masallar ediyor. Masal ve hikayelere dair bir şeyler merak eden, dinleyerek gerçek dünyanın karamsar ortamından çıkmak isteyen herkes için önemli bir etkinlik yapmaya gayret ediyoruz. 4 gün boyunca Türkiye ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinden hikayecileri dinleyip hikayeler ve masallar hakkında daha derin bağlar kurmak isteyen herkesi bekliyoruz. Çok sevdiğim bir abim olan Özcan Yüksek kitabında der ki “Masallarda hep iyiler kazanır. Çünkü iyiler kaybederse herkes kaybeder.” İyilerin nasıl kazanıp, kötülerin nasıl kaybettiğini görmek istiyorsanız festivalimize bekliyoruz…
Geceyarısına dek masallar…
Festival kapsamında 20 Mart Çarşamba, 21 Mart Perşembe, 22 Mart Cuma ve 23 Mart Cumartesi, 20.00-23.00 saatleri arasında hikaye ve masal akşamları yapılacak. Programa bağlı olarak değişmekle birlikte, her akşam 4-5 kişi masal ve hikayeler anlatacak. Ayrıca atölyeler de olacak. 23 Mart Cumartesi günü saat 11.00’de Fırat Bingöl ‘Çocuklarla Masal Çemberi’ kuracak. Aynı gün öğlen saat 13.00’te Marjin Vissers ve Anastasis Sarakatsanos, “Hayattan Sahneye; Hakiki Hikayeler” başlığı altında yaşam deneyimlerini hikayeleştirmeyi öğretecek. O günün öğleden sonrasında, saatler 15.30’u gösterdiğinde ise Tolga Erdoğan ‘Gündelik Hayatın Hikayesi’ni paylaşacak.
Festivalde ücretsiz olarak paneller de gerçekleştirilecek. 22 Mart Cuma olmak üzere tek bir güne toplanan panellerin programı şöyle:
Festivalde hikaye anlatımı ve masal akşamları için günlük bilet uygulanacak, alınan bilet o akşam için tüm anlatıları kapsayacak ama atölyeler için geçerli olmayacak. Detaylı program için; www.storyfestist.com