“Renkler savaşın izlerini gizleyebilir”

Kurşunlarla parçalanmış duvarları sanat eserine dönüştüren Afganistanlı sanatçı Shamsia Hassani bu yıl Kadıköy’e konuk oluyor

08 Ağustos 2018 - 12:43

İstanbul Comics and Arts Festival (ICAF), graffiti alanında bu yıl kadın graffiticileri ağırlıyor. Dört kadın graffitici ile festival alanında üç güne yayılan canlı graffiti çalışmaları gerçekleştirilecek. Bu yıl festivalin tek uluslararası konuğu ise  Afganistanlı sokak sanatçısı Shamsia Hassani. Kâbil Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde ders veren Shamsia Hassani,  aynı zamanda “Baskıcı rejimlerde  kadın olarak sokakta üretmek” üzerine bir söyleşi de verecek. Festival öncesi konuşma fırsatı bulduğumuz Hassani ile kişisel yaşamına dair bilinmeyenleri, Afganistan’da sokak sanatı yapmanın zorluklarını ve kadın sorununu konuştuk.

KURŞUN İZLERİNİ SİLEN KADIN

Kendinizden bahseder misiniz?

1988’de İran’da doğdum, Afgan bir ailede Afgan olarak. İran’da vatandaşlık alabileceğiniz bir yasa yok, bu nedenle doğduktan sonra Afgan olarak kaldım. Taliban’ın düşüşünden sonra ailem kendi ülkemize, Afganistan’a taşınmaya karar verdi. Afganistan’a döndüğümüzde her şey İran’dayken olacağını düşündüğümüzden daha iyiydi. Afganistan beklentilerimizden çok daha iyiydi.

Kâbil Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde lisans ve yüksek lisans eğitimi aldım. Kâbil Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çizim ve anatomi dersleri verdim (2011-2018 yılları arasında). 2008’den başlayarak sanat atölyeleri, seminerleri, stajyerlik ve sanat atölyeleri için birçok ülkeye gittim. Sanat, öğrenecek farklı şeylerle dolu engin bir dünya. Bir sanatçı olarak ben her zaman yeni şeyler öğrenmeye, denemeyimlemeye devam etmek istedim ve sonra deneyimlerimi Afganistan’daki öğrencilerime öğretmek istedim. Son zamanlarda Kâbil Üniversitesi’ndeki ders programım sebebiyle gezilerimi sınırlandırdım.

Sokak sanatına ve grafitiye nasıl başladınız?

2010’da Afganistan’da Kâbil’de Combat Communication tarafından organize edilen bir grafitti atölyesi yapıldı. Berang’dan 9 meslektaşımla birlikte atölyeye katıldım. Combat Communication, atölyeye öncülük etmesi için İngiliz bir grafitti sanatçısı olan CHU’yu davet etmişti. CHU’nun grafitti atölyesi, pratik çalışma, teori ve dünyadan çeşitli sanatçılarla ilgili sunumları kapsıyordu. Orada ilk defa grafittiyi öğrendik. Atölye devam etti ve biz sprey tekniklerini, duvara büyük ölçekli çizimler yapmayı öğrendik.

Atölyeden sonra diğer 9 sanatçı grafitti becerileri üzerine çalışmaya devam etmediler ve bu sanat türünü takip etmediler. Ama ben bu sanat türünü çok sevdim ve birçok alanda kullanılabileceğini düşündüm. Grafittinin, şehrimin savaştan parçalanmış duvarlarını renkli resimlere çevirebileceğim bir araç olduğuna inandım. Renkler, duvarlardaki savaş hikayelerini gizleyebilirdi ve insanlar şehirde kurşun izleri ve çatlaklar yerine yeni şeyler görebilirdi. Ayrıca hiç sergiye gitmemiş veya bir sanat eseri görmemiş olan insanların sanat eserlerini görmesi için bir yol olabilirdi. İnsanlar sanatı görmek, sanatı gözlemlemek ve farklı bir şeyden keyif alma şansını yakalayabilirdi. Bazıları önünde fotoğraf çekmek isteyip keyifli dakikalar geçirebilirdi. Tüm bunlar benim grafittinin Afganlar ve Afganistan için doğru yol olduğuna inanmamı sağladı.

“BURKAYI ÇIKARMAK SORUNU ÇÖZMEZ”

Yaptığınız ilk grafitiyi hatırlıyor musunuz?

Graffitiye  ilk başladığımda işlerimde bir insan karakter olmasını istedim. Erkek egemen toplumda kadınlar daha fazla sorunla karşılaştığı için bir kadın olmasını tercih ettim. Kadınlar daha fazla acı çekiyor ve söyleyecek daha fazla şeyleri var. İlk işlerimde mavi burka giyen bir kadın vardı, dinamik şekillere sahip olan ve toplumdaki kadınlardan daha güçlü görünen bir kadın. Bunun kadınları daha güçlü gösterebileceğine inanıyordum.

Bir süre sonra insanlar burkayı desteklediğime inanmaya başladılar ve bu yüzden işlerimdeki karakterlerin burka giydiğini düşündüler. Ama ben taraf tutmuyordum, burkayı çıkarmanın bizim sorunlarımızı çözmeyeceğini göstermek için karakterlerimi burka ile çiziyordum. Aksine, onun nasıl daha iyi bir şekilde kullanılabileceğini ve kadınların yeteneklerinin, güçlerinin burka ile ilgili olmadığını göstermek istiyordum. Burkayı çıkarmak Afganistan’daki kadınların hiçbir sorununu çözmeyecek.

Çizimlerinizin büyük çoğunluğu ülkenizde yaşanan kadın sorunlarına ilişkin. Sizce yaptığınız sanatsal çalışmalar kadınların görünür olmasını ve sorunların fark edilmesini sağlıyor mu?

Kadınların sorunlarla nasıl savaştığını ve toplumu daha iyi bir hale getirmek için nasıl çabaladıklarını göstermek istiyorum. Sürekli ‘Neden çizimlerindeki kadın burka giyiyor?’ sorusunu duyduktan sonra vermek istediğim mesajı insanlara ulaştırabilmek için karakterimi değiştirdim. Benim için çizimlerimin verdiği mesaj, görünüşlerinden çok daha önemli. Böylece burkayı kaldırdım ve sadece kapalı gözleri olan bir karakter sundum. O da yine toplumda rahat olmayan, konuşamayan, düzgün eğitim alamayan ve herhangi bir karar veremeyen bir kadını temsil ediyordu. Ağzı kapalı çünkü önemli olan yerlerde konuşmasına izin yok, gereken yerde ifade özgürlüğüne sahip değil. Gözleri kör olduğu için değil kendi geleceğini göremediği için, hayatta güzel bir şey göremediği için kapalı ve olumlu bir şey olacağından ümidi yok. Bu karakterin bir şalı vardı, Afgan kıyafetiydi ve bir oyuncu gibi benim mesajımı insanlara sunuyordu. Kadınların toplumda işe yarayabileceğini ve kadınların toplumda erkeklerle aynı değere sahip olması gerektiğini göstermek istiyor.

BALIKLAR, GİTAR VE PİYANO...

Çizimlerinizdeki kadınları  müzikal öğelerle birleştiriyorsunuz. Bunu özel olarak mı tercih ediyorsunuz?

Yavaş yavaş, kademeli olarak çizimlerime başka semboller ekledim; örneğin balıklar, binalar, gitar, yarasalar, piyano, sokaklar, arabalar, kabarcıklar ve su damlaları. Gitar genellikle karakterimle birlikte görülüyor. Bu gitar, karakterimin sesini temsil ediyor, karakterimin sesini duyurabilmesini sağlıyor ve sesine önem katıyor. Ayrıca gitar, karakterin sesini yankılatmak için dayanabileceği bir şey olarak da kullanılıyor.

Balıkları ve ağızlarından nasıl kabarcıklar üflediklerini düşündüm, bu kabarcıklar onların söylediği kelimeler olabilir. Eğer balıklar kabarcıkları üfleyemiyorsa bu benim için onların konuşamadıkları ya da içlerinde takılıp kalmış olan kelimeleri dışarı çıkaramadıkları anlamına geliyordu. Bu nedenle kadın karakter çizimlerine balıkları ve kabarcıkları da dahil ettim. Bu, o kadın karakterin içinde sıkışıp kalmış olan kelimelerini söyleyemediğini gösteriyordu ve müzik aletleri (gitar ya da piyano) onun sesini duyurmasına yardımcı oluyordu.

Afganistan’da sokakta sanat yapan bir kadınsınız. Oradaki sanat yaşamından bahseder misiniz?

Ben grafitiye başladıktan sonra güvenlik durumu kötüleşti ve grafiti yapmak için sokağa çıkamaz hale geldim. Grafiti yapamayan bir grafiti sanatçısıydım. Güvenlikle birlikte yaşadığım başka sorunlar da vardı. Mesela Afganistan’daki insanlar sanata karşı değiller ama kadın etkinliklerine karşılar. Bu yüzden beni dışarıda grafiti yaparken gördüklerinde kötü sözler söylüyorlar, küfrediyorlar ve bazıları bunu bir günah olarak adlandırıyor.

Sıklıkla yaşadığım bir diğer sorun ise grafiti yapacak yerlerin eksikliği. Kimse duvarında bir grafitti istemiyor, sadece onların beğendiği bir şey çizdiğinizde kabul ediyorlar. Kendi mülklerine ne çizileceğine dair talepleri var ve benim çizimlerimi istemiyorlar. Kamusal alanlarda resim yaptığımda tehlikede hissediyorum ve 15 dakikadan sonra oradan ayrılmaya karar veriyorum. 2-3 saat kadar kalabilsem çok daha kaliteli işler yapabilirim ama 15 dakikada çok basit bir şeyler yapabiliyorum ya da bitmemiş bir parça bırakıyorum.

“TÜRKİYE’DE OLMAK HEYECAN VERİCİ”

Bu yılki ICAF’ın davetlisisiniz ve Kadıköylülerle bulaşacaksınız, neler hissediyorsunuz?

Türkiyeli insanlarla ve sanatçılarla tanışacak olmak heyecan verici. Türkiye’ye ilk gelişim olacağı için buradaki sanat ortamı ve kültür hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum. 

Peki, Kadıköylü sanatseverlere neler söylemek istersiniz?

İnsanların aklında Afganistan hakkında kötü bir imaj olduğunu düşünüyorum (savaş, siyasi, tehlike ve benzeri sorunlar). Genelde farklı ülkelere gittiğimde insanların fikirlerini değiştirebiliyorum ve onlara ülkemle ilgili sanat, kültür, hayal gücü, güzellik gibi yeni ve olumlu bir şeyler gösteriyorum. Herkes sanatçı olmalıdır demek istemiyorum, sadece herkesin toplumda olumlu bir değişim adına çabalamasını ve olumlu bir katkı olmasını istiyorum. Sanat hiçbir şeyi doğrudan değiştiremez fakat insanların zihinlerini olumlu yönde değiştirebilir ve daha sonra insanlar bu değişimi topluma katabilir.


ARŞİV