Reşad Ekrem Koçu’nun peşinde

TESAK'ta Reşad Ekrem Koçu’nun yaşamı, edebiyatı ile İstanbul’a bıraktığı mirası uzman isimler tarafından konuşuldu

11 Aralık 2025 - 21:37

Kadıköy’deki Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi (TESAK), 7 Aralık Pazar günü Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul’a bıraktığı edebi mirası odağına alan “Reşad Ekrem Koçu’nun Peşinde: Bir Şehrin Ruhu, Bir Yazarın Dünyası” başlıklı panele ev sahipliği yaptı.

Erol Üyepazarcı, Nedret İşli, Hülya Balcı ve Serdar Soydan’ın konuşmacı olarak katıldığı, moderatörlüğünü Cem Erciyes ve Kansu Şarman’ın üstlendiği etkinlikte; Koçu’nun Doğan Kitap’tan yayımlanan son eseri “Galata Canavarı Bıçakçı Petri” üzerinden yazarın kişiliği, üretim süreci ve hatıraları ele alındı.

BIÇAKÇI PETRİ VE İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ

Panelin açılışında Cem Erciyes, Koçu’nun metinsel gücüne özellikle vurgu yaptı: Romanlarının dışında, İstanbul Ansiklopedisi maddelerinin bile edebi yoğunluk taşıdığını söyledi. Koçu’nun dil ve üslup kuruculuğunun sınırlarının ansiklopediden romana, köşe yazısından hatırata taştığını hatırlattı.

Panelin diğer moderatörü Kansu Şarman, Reşad Ekrem Koçu’nun Galata Canavarı Bıçakçı Petri romanıyla ilgili etkisini aktararak, “Doğrusu bu kitabın tefrika olarak yayımlandığını bilmiyordum. Çok etkilendim; diğer romanlarını da okudum ve bence Koçu’nun en iyi romanı bu. Olay kurgusu ve kahramanı 19. yüzyıl Galata’sına yerleştirme biçimi beni gerçekten çok etkiledi.” şeklinde konuştu. Romanın başkahramanı Bıçakçı Petri’nin, Koçu’nun belirttiğine göre yaşamış bir kişiden ilhamla kaleme alındığını söyleyen Şarman, “İstanbul Ansiklopedisi’nin ikinci cildinde ‘Bıçakçı Petri’ maddesi yer alıyor. Koçu burada romanın kahramanını kısaca tarif ediyor: Geçen yüzyılın İstanbul zabıtasını yıllarca peşinde koşturan, son derece yakışıklı, katil bir delikanlı.” ifadelerini kullandı.

“DİKKAT ÇEKİCİ BİR POLİSİYE ROMAN”

Reşad Ekrem Koçu’nun Pertevniyal Lisesi’ndeki öğrencisi olan Erol Üyepazarcı, İstanbul Ansiklopedisi’nin benzersiz niteliğine dikkat çekerek, “İstanbul Ansiklopedisi çok özgündür; padişahların, generallerin ve sadrazamların yanında İstanbulluları da anlatıyor. Rahmetli, 1944 yılında İstanbul Ansiklopedisi’ni çıkarmaya başlamıştı ve yayımladığı ilk fasikülün risalesini bana hediye etmişti.” dedi. Koçu ile hayatının son yıllarına kadar görüştüğünü belirten Üyepazarcı, Bıçakçı Petri’nin de bu dönemde Tercüman Gazetesi’nde tefrika edildiğini hatırlatarak, “Doğan Yayınları’nın bu enteresan eseri yayımlaması beni çok mutlu etti. Bıçakçı Petri, bundan 150 yıl önce İstanbul’u ve özellikle Galata’nın insanlarını tüm renkleriyle anlatan bir kitap olmasının yanında oldukça dikkat çekici bir polisiye roman. Klasik ‘katil kim?’ kurgusu yerine suçlunun psikolojisini irdeleyen bir polisiye. Bu nedenle benim için ayrıca özel bir yeri var.” dedi.

DÖRT AYRI VERSİYON

Galata Canavarı Bıçakçı Petri romanını yayına hazırlayan Serdar Soydan, eserin peşine düşme hikâyesini şöyle anlattı: “Koçu’nun bir başka öğrencisi Erdem Yücel’in yazısında okudum. Yazıda ‘Hocam bana en sevdiği romanının Bıçakçı Petri olduğunu söylemişti ve bu romanı bir kere değil, dört kere genişleterek tekrar tekrar yazdığını belirtmişti.’ diyordu. Bu yazıyı okuduktan sonra merak ettim ve Doğan’dan çıkan kitaplar arasında Bıçakçı Petri’nin olmadığını gördüm. Bunun üzerine ‘Kütüphanelere gidip bu dört versiyonu bulacağım.’ dedim. Yıllar içinde üçünü bulabildim.”

Romanın farklı dönemlerde tefrika edildiğini aktaran Soydan konuşmasına şöyle devam etti: “1961 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ‘Osmanlı’da Zabıta Vakaları’ başlıklı tefrikanın içinde Bıçakçı Petri, 12 tefrikalık bir bölüm olarak yer almıştı. Ardından 1962 yılı sonu ve 1963 yılının başında Ahmet Emin Yalman’ın çıkardığı Hareket gazetesinde Bıçakçı Petri’nin 80 tefrikalık, neredeyse Tercüman’daki kadar uzun bir versiyonunu daha buldum. Bu versiyonda içimi rahatlatan bir önsöz vardı; Reşad Ekrem, ‘Daha önce Cumhuriyet’te ilk kez bahsettim Petri’den, ikinci kez burada bahsediyorum’.”

KÜLTÜREL BİR ÇALIŞMA

Sahaf ve yayıncı Nedret İşli, Reşad Ekrem Koçu’nun üretkenliğine dikkat çekerek, “Reşad Ekrem Koçu, öğretmenliğinin yanı sıra sürekli çalışan, gazetelerde yazan bir isimdi. Koçu’nun kitaplarını yayımlamak ve gündemde tutmak çok önemli. Hatta Koçu’nun teliflerinin Doğan Kitap’a geçiş sürecinde ben de vardım; bunun ticari bir işten çok kültürel bir çalışma olduğunu düşünüyorum.” dedi. İşli, Koçu’nun kapsamlı bir biyografisinin hâlâ eksik olduğunu da sözlerine ekledi.

“BÜYÜK BİR OSMANLI ANLATICISI”

Koçu’nun Doğan Yayınları’ndan çıkan kitaplarının editörü Hülya Balcı, Galata Canavarı Bıçakçı Petri’nin hazırlanış sürecine ilişkin bilgi verdi. Balcı, “Bugüne kadar çok fazla Reşad Ekrem Koçu kitabı okudum ve kurgusu aksamayan, tekrara mümkün olduğunca düşmeyen belki de en çalışılmış ve en düzgün versiyonunu bastığımız için böyle. Hikâye kopmuyor, sapmıyor ve ‘katil kim’ peşinde değiliz; çünkü başından beri biliyoruz. Katil Osmanlı coğrafyasının içinde ustaca saklanırken, neredeyse Bıçakçı Petri’nin tarafında buluyoruz kendimizi.” dedi. Editörlük öncesinde akademik geçmişinin tarih alanında olduğunu belirten Balcı, Koçu’nun anlatıcılığının özellikle alt sınıfları ele alış biçimiyle dikkat çektiğini ifade etti: “Beni en çok çarpan şey, akademik eğitimde aradığımız alt tabakayı fazlaca anlatan bir yazar olması. Koçu’nun suça olan merakı hâlâ ilgimi çeken bir özellik. Hikâyede hiç durmadan kumpaslar, katiller, fahişeler anlatıyor... Sürekli alttan bir hikâye anlatıyor.” dedi.

 Balcı, romanda kendisini etkileyen bir diğer noktanın ise ekalliyetler olduğunu belirterek, “Bıçakçı Petri, bir Osmanlı Rum’u; hiç Türkçe bilmiyor ve İstanbul’da ustaca dolaşıyor. Geçişken aidiyetler ve cinsel kimlikler meselesi için çok önemli bir çerçeve sunuyor. Bu anlamda Koçu’nun büyük bir Osmanlı anlatıcısı olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.


ARŞİV