Hayatın içinden bir an bile eksilmemiş, kendine bile sığmamış ve taşmış bir şairi, Can Yücel’i, 85. doğum yılında kendi şiirlerinden uyarlanmış hayat öyküsüyle anıyor ‘Tiyatro Kumpanyası’.
Hayatın içinden bir an bile eksilmemiş, kendine bile sığmamış ve taşmış bir şairi, Can Yücel’i, 85. doğum yılında kendi şiirlerinden uyarlanmış hayat öyküsüyle anıyor ‘Tiyatro Kumpanyası’.
Tiyatronun her aşamasında yer alan, kimi zaman sahne arkasında kimi zamansa sahnede gördüğümüz Kemal Kocatürk, kendi tiyatrosunu “Tiyatro Kumpanyası” adıyla kurdu. Tiyatronun ilk oyunu olarak da “Can”ı seçti. “Can”ı, Can Yücel şiirlerinden tiyatronun büyük ustası Genco Erkal uyarlamış. Oyunda, Can Yücel şiirleri kadar muzip, sert, dik ve duyarlı, resmin desen virtüözlerinden biri olarak kabul edilen Mehmet Güleryüz'ün “Can” için hazırladığı desenler rol alıyor Kemal Kocatürk'le birlikte. Oyunu Kemal Kocatürk yönetiyor ve oynuyor. Son yıllarda yaptığı rejiler ve oyunculuğuyla adından sıkça söz ettiren Kocatürk'e bu yolculukta, Ayça Kocatürk'ün müziği eşlik ediyor. Can Yücel'in şiirleri, Mehmet Güleryüz'ün desenleri gibi, Ayça Kocatürk’ün müzikleri de aynı yalınlığın içinden süzülerek seyircinin kulağına fısıldıyor. Üstüne üstlük “En az Can Yücel şiirleri kadar yalın ve tek başına duracak benim sahne plastiğim” diyor Sırrı Topraktepe. Sahneye yerleştirdiği bir merdiven, uzayın ve uzayın boşluğunda bütün yönlere anlamı somutlaştırırken, hepimizin evinde olması gereken bir objeymiş gibi kendi gerekliliğini ve hayatı kolaylaştırma çabasını bize dayatıveriyor. Sanki tüm bu olup biteni en yalın halleriyle ilk defa görüyormuşuz gibi hayatımıza sokuyor Aslı Atasoy'un ışığı.
CAN YÜCEL’E BİR KEZ DAHA DOKUNMAK İÇİN…
İki perdeden oluşan Can, bir saat 40 dakika boyunca, Can Baba’nın şiirleriyle yüklü, kimi zaman hüzünlü kimi zaman kahkaha attıracak kadar keyifli anlar yaşatıyor seyirciye. Kemal Kocatürk, simsiyah sahnede, arkasında ona eşlik eden çizimler eşliğinde, tek başına şiirler okuyor. Elindeki kırmızı merdiven kâh cezaevindeki ranzası, kâh Datça’daki yatağı oluyor Can Yücel’in. Kocatürk, Can babanın, doğumundan ölümüne kadar yazdığı ve hepimizin çok iyi bildiği şiirlerini, usta bir kurguyla okuyor sahnede. O sahnede sadece Kemal Kocatürk ve Can Yücel yok; Deniz Gezmiş, Nâzım Hikmet, eşi Güler ve kızları da var… O sahnede, şu kısa hayatı en samimi haliyle yaşamış sosyalist bir aydın, usta bir şair var.
Oyunu sahneye koyan Kocatürk, “Can” ile ilgili şunları söylüyor: “Kendine bile sığmamış ve taşmış bir şairi hangi mezar sınırlayabilir ki? Definesini, sırrını kendine değil ülkesine ve insanına armağan etmiş bir ozanı mezarında bile rahat bırakmamış bir toplumun bireyi olarak, 85. doğum yılında onu anmamın haklı gururunu yaşıyoruz. Ölüsünden bile bu denli korkan insanların varlığı onun bir kez daha ne kadar haklı ve büyük bir ozan olduğunun göstergesidir. O ki bu toplumun, bu coğrafyanın, mezarını talan edenlerin bile rahatsızlıklarını, sıkıntılarını yılmadan haykırmış büyük bir ozandı. Bu büyük ozanı 85. doğum yılında kendi şiirlerinden uyarlanmış hayat öyküsüyle anıyoruz. Bu proje mayıs ayı başında start almıştı, Can Yücel'in mezarına yapılan saldırı, onun ölümsüzlüğünü bir kez daha kanıtlarken bizleri de bu proje konusunda daha da ateşledi. Ben kendimce Can Yücel'e olan sevgimden dolayı kurduğum ve yolunu kurguladığım tiyatromun ilk oyunu olarak "Can" ile Can Yücel'e bir kez daha dokunmak istedim."
Siz de Can Yücel’e bir kez daha dokunmak isterseniz “Can”, 30 Kasım Çarşamba akşamı saat 20.30’da Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde!
Semra ÇELEBİ