Sahnedeki Janset,  içindeki Tomris 

Akıl hastası bir kadının kendini Tomris Uyar’da aramasını konu edinen tek kişilik tiyatro oyunu “Tomris”te rol alan oyuncu Janset, “Çalışma şartlarından dolayı 12 yıldır ana akım televizyon kanallarına iş yapmayan, sektörde ‘uyumsuz’ olarak nitelendirilen biri olarak Tomris Uyar'ı çok iyi anlıyorum.” diyor

16 Kasım 2021 - 12:38

Öykü yazarı ve çevirmen, Türkiye edebiyatının aykırı kalemi, şairleri aşkından perişan eden Tomris Uyar’ın yaşamı, vefatının 18. yılında tiyatroya taşındı. Ama farklı bir açıdan; ‘Tomris’ adlı oyunda kendini ‘Tomris Uyar sanan bir kadın’ var sahnede. O kadına hayat veren ise oyuncu Janset (Paçal).

 23 Kasım'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sahnelenecek oyunu Janset’e sorduk.

  • Bu rol size nasıl geldi?

Oyun gelmeden birkaç hafta önce sevgili Gültekin Bayır aradı ve yazar bir arkadaşının bana oyun göndermek istediğini söyledi. Tamam dedim. Bir süre ses çıkmadı. Sonra sevgili Güner Özkul aradı ve aynı şeyi söyledi. Yine tamam dedim. Nihayet sonunda geldi. Okudum. Tekrar okudum. Çok sevdim, tekrar okudum. Okudukça da neler olabileceğine dair kafamda bir şeyler uçuşmaya başladı. Kaan Erkam'ı arayarak oyunu sevdiğimi söyledim ve anlaştık. O dönem pandemi de olduğu için, yönetmen belli olana kadar evde okumaya devam ettim. Sonra yönetmenimin sevgili usta oyuncu Mehmet Ulay olduğunu öğrendim. O da işin kreması oldu benim için. Yine pandemi dolayısıyla sahne üzerine çok çıkamadık ama hocamla öyle güzel bir uyum yakaladık ve beni projeye ortak akılla öyle cömertçe dahil etti ki... İkimiz de aynı şeyi görüyorduk ve bu da nefis bir işbirliği tecrübesi oldu benim için.

  • Hem eserleriyle hem de yaşam tarzıyla Türkiye'nin en merak uyandıran kadınlarından Tomris Uyar'ı değil, kendini o sanan bir kadını canlandırıyorsunuz. Neden direkt Tomris değil de kendini Tomris sanan kadın?

Bu soru Kaan (Erkam) beyin cevaplayacağı bir soru aslında. Bana oyun o şekilde geldi. Ama açıkçası böyle olması benim de işime geldi. Bilinen bir insanı oynamak çok daha derinlikli ve uzun süreli bir çalışma gerektirir. Canlandırdığınız karaktere ve onun hayatındaki herkese ve o kişinin sevenlerine de karşı bir sorumluluğunuz oluyor. O açıdan Kaan Bey’in konuyu böylesi ince bir detaydan ele alması işimi bir nebze kolaylaştırdı. 

TOMRİS GİBİ ‘UYUMSUZ’

  • 'Uyumsuzlar Kraliçesi' ilan edilmiş bir kadından yola çıkılarak hazırlanan bir oyuna nasıl hazırlandınız? Bedenen (kaşlarınızı kazıttığınızı biliyorum) ve ruhen?

Kaşlarımı, makyajı yaparken işimi kolaylaştırsın diye kazıyorum, diğer türlü kapatmak çok daha fazla zaman alıyor. Yani karakterle alakası yok, teknik bir detay. 

12 yıldır, çalışma şartlarından dolayı ana akım televizyon kanallarına iş yapmak yerine Oyuncular Sendikası ve Oyuncu Telif Birliği BİROY'un kuruluşunda ve yönetim kurulunda yer almayı tercih eden ve sektörde çoğu kişi tarafından ‘uyumsuz’ olarak nitelendirilen biri olarak Tomris Uyar'ı çok iyi anlıyorum. 

Herkesin hayatını çok daha rahatlatacak ve herkesin hakkını almasını sağlayacak şeyler söylüyor olmama rağmen, aynı dalda oturduğumuz insanın bile "ay bu da çok hakçı hukukçu" dediğini şaşkınlık içinde duyarken ve hatta yanımda oturan bazılarının bir anda masanın karşına da aynı yüzsüzlükle oturduğunu görürken, bunca aptal dost ile memleketin neden burnunun içinde bulunduğu yerden çıkamadığını anlıyor insan. 

Söz konusu insan ilişkileri ise ister işte olsun ister sosyal yaşamınızda ister aşkta, fark etmiyor. Nankörlük, şımarıklık, cehalet, kibir, ego insanın ayağına her yerde çok dolanıyor. Delirmemeye çalışarak bu ülkede yaşayan bir kadın ve bir insan olarak ve de geldiğim yaştan (50) dolayı, Tomris Uyar'ı çok ama çok anlayarak hazırlandım.

  • Tomris Uyar'da sizi çeken/etkileyen ne?

‘Uyumsuz’luğu zannedilen özgürlüğü, aklı, duruşu, fikirlerini ve bilgisini paylaşırken sunduğu ifade zenginliği. Korkuları varsa dahi bunların cesaretini gölgelemesine izin vermemesi ve umursamazlığı.

“DELİRMEDEN AKLIMI KURTARMAYI BAŞARDIM”

  • “Yalnızlığımdır özgürlüğümün bedeli” demiş Tomris. Ne hissettiriyor bu cümle size ve bu hissi oyuna nasıl aktarıyorsunuz?

Doğru söyleyen dokuzuncu köyden de kovulduğunda, yoluna tek başına devam eder. Delirerek veya şanslıysa delirmeden. Birileri sen deli haline gelene kadar aklınla oynar oynar, kimi bilerek kimi bilmeden. Sonra bir gün gelir delirirsin ve seni delirtenler ‘Aaaa e noldu ki şimdi, biz ne yaptık, niye delirdi ki, deliye bak’ der ve sen delirdiğinle kalırsın. Çok sefer kaldım böyle durumlarda. Delirmeden aklımı kurtarmayı başardım. O yüzden deliren görünce delirteni merak ederim. Dolayısıyla bizim Tomris'in de neden delirdiğini kendimce anlayabiliyorum.

  • Tek kişilik oyun bence yani bir izleyici olarak izlemesi zor bir tür. Oyuncu tarafından bakınca siz ne söylersiniz bu konuda?

Aynı endişe bizde de oluyor. Tek kişilik oyunu seyirci olarak bile ince eleyip sık dokurken, bir de bizim tarafımızdan düşünün. O eleme ve dokumayı binle çarpın. Çünkü işin içine bilirkişi kritikleri, seyirci ve ekibinize karşı aldığınız sorumluluk da giriyor. Tamam işi ekip olarak ortaya çıkarıyorsunuz ama bütün enerjisini sizinle birlikte projeye yoğunlaştıran insanlar olarak, onlar dahi işin seyrini sizden bilecek oluyor. Dolayısıyla sorumluluğu çok fazla bir iştir tek kişilik oyun.

  • Ekipte kimler var?

Rain Media’nın yapımcılığını üstlendiği, organizatörlüğünü Tarık Güvenç’in yaptığı oyunumuzu  Kaan Erkam yazdı, Mehmet Ulay yönetti. Ses ve ışıkta Taha Aykın, imaj tasarımda Kemal Doğulu var. Afişin fotoğrafı Aslı Girgin'e ait. Zelal Sever oyun koordinatörü, Serhat Neidim sahne fotoğrafçısı ve  Benian Yedikardeş de asistan olarak görev alıyor.

“TOMRİS’LE AYNI KAFADAYIZ”

  • Janset ile Tomris’in benzer/farklı yönlerini sorsam neler söylerdiniz? Ve bu oyuna hazırlanırken/oynarken Janset kendinde neleri keşfetti, neler değişti?

Öncelikle aynı kafada olduğumuzu bilmek beni çok rahatlatıyor ve hatta cesaret veriyor. Evet, belki bazıları için "zor" olabiliriz ama bu, bizim zor olduğumuz anlamına gelmiyor. Karşımızdakinin işine veya zekasına gelmediğinden bu şekilde kestirip atmasının kolay olduğu anlamına geliyor. Bir insan olarak yaratıldığım varlığımı olduğu gibi kabul ederek ve bunun bana sunduğu hayat şeklinin kendimce en güzel ve kendime layık yaşamaya gayret ediyor oluşumu benzetiyorum. O, bunu yaparken bir yuva kurmak, anne olmak da istemiş. Farkımız bu olabilir. Çünkü ilişkimi dahi özgürce yaşamaya tutkun bir insanım. Kimseye sahip değilim, kimsenin de malı değilim. İnsan olarak özgürce sevmek ve huzurlu yaşamak hep en büyük önceliğim.

Oyuna hazırlanırken de bütün bunların sağlamasını tekrar yaptım. Ve hem Tarkan hem kendime yaptığım en büyük kıyağın çocuk yapmamak olduğunu gördüm. İstediğimiz zaman istediğimiz şeyi yapacak ve istediğimiz yere gidecek kadar özgür bıraktım ikimizi de. Öyle ki Tarkan'a ‘Baba olmak istiyorsan ayrılabiliriz çünkü belli ki ben anne olmak istemiyorum. Yarın bunun özlemini duyarak beni suçlarsan bunun altından kalkamam. Severek ayrılırız ama sen babalığı tatmış olursun’ dedim. Gitmedi. Ve biz 25 yıldır üreterek, birbirimizi destekleyerek ve severek yaşayıp gidiyoruz. Maşallah (gülüşmeler)

  • Bu bir 'kadın' oyunu mu?

Yazanı erkek, yorumlayanı kadın olan bir insan oyunu.

  • Bu oyunun sözü/derdi ne sizce?

Adem ile Havva'dan bu yana gelen derdin aynısı; insan.

  • Oyunculara genelde şunu sorarım son soru niyetine; seyirci neden gelip bu oyunu izlesin? 

Bir deli ile içten içe ve hatta bazen dıştan aynı fikirde oldukları keyifli bir 55 dakika geçirecekler.


 


ARŞİV