Sahnenin ardında bir şair: Doğan Duru

Alternatif müziğin sevilen ismi Doğan Duru, ilk şiir kitabıyla edebiyat dünyasına adım attı. “Tanrım Pardon Der Misin?” adlı kitabının imza gününde buluştuğumuz sanatçıyla müziği, şiiri ve arayışlarını konuştuk

28 Mayıs 2025 - 13:51

Alternatif rock müziğin sevilen grubu Redd’in kurucularından Doğan Duru, edebiyat dünyasına adım attı. Sanatçı, 25 Mayıs Pazar günü Kadıköy Penguen Kitabevi’nde, ilk şiir kitabı “Tanrım Pardon Der Misin?” için düzenlenen imza gününde okurlarıyla bir araya geldi. Etkinliğin ardından Doğan Duru ile hem müziği hem de şiiri konuştuk.

-       Aslında sizi müzikle tanıyoruz. Şiir yazma serüvenine nasıl başladınız?

Aslında yazmaya şiirle başladım. Lise döneminde, oldukça ilkel bir şekilde şiirler yazıyordum. Belki de o dönemde edindiğim tecrübeyle, grubumuz kurulduğunda şarkı sözlerini yazmak genellikle bana kaldı. Şarkı yazarken kullanmadığım, şiire daha uygun olan sözlerim oluyordu. Bunları bir kenarda tutuyordum. Zamanla şiir yazmaya devam ettim. Aslında şiir kitabım dört yıl önce tamamlanmıştı, hatta fazladan şiirler de vardı. Ancak bunu “şimdi de şiir kitabı çıkarayım” gibi bir algıya dönüştürmek istemediğim için o dönem yayımlamadım. Şu anda çıkarmayı planladığım bir şiir kitabım ve üzerinde çalıştığım bir romanım var.

-       “Tanrım Pardon Der Misin?” nasıl bir duygunun, hangi boşluğun, hangi şarkının devamı?

Bu kitap spesifik olarak bir şarkının devamı sayılmaz. Zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Sadece bu ülkenin sınırlarından ziyade, Avrupa’nın da gerisinde kalıyoruz seviye olarak. Dolayısıyla kimsenin özür dilemediği, kimsenin hiçbir şekilde yaptığı hataları kendine bile söyleyemediği bir topluma dönüştük. O yüzden ben Tanrım Pardon Der Misin?’i biraz da bu durumun aynası olarak yazdım.

“KAVRAMSAL GERÇEKTEN KAÇMA DUYGUSU”

-       Şiirlerinizde genel olarak iki tema göze çarpıyor. Biri “eksiklik” diğeri de “arayış”. Bu duyguların sizin hayatınızdaki yeri nedir?

Zaten üretim duygulardan geliyor. Sanatçı, bir şeyi tariflemede zorluk çektiği için başka bir tarif yöntemi buluyor. Dinleyici ya da okuyucu da aslında tarif edemediği şeyi başkasının tarifiyle algılayıp kendi anladığı kadarıyla bir tarifleme ortaya çıkarıyor. O eksiklik duygusu zaten ürettiren şey. Arayış da bitmeyen bir mesele. Gerçek o kadar kuvvetli bir negatif çarpan, o kadar zorba bir şey ki, gerçeğin yanında zaman duruyor. Sanat imgesel olarak gerçeklikten kaçtığı için ve bu imgesel kaçışı da bir takım kendi yöntemleriyle yaptığı için bu bir arayış oluyor. Bunun temeli zaten gerçekten kaçma arayışı. Bence zaten sanatçının arayışı, kavramsal gerçekten kaçma duygusu. Yoksa acı çok kolay bir şey. Hayatımız bir acının içinde.

-       Kitap İrfan Alış’a ithaf edilmiş, Alış sizin için kimdi?

İrfan Alış çok bizim gibiydi. Savaşçıydı, sözünü esirgemiyordu. Ne olursa olsun bizim cenahta bile (muhalif olan kısımda) çok konuşanı pek sevmezler. Bence Türkiye konuşan, eleştiren, ciddiyeti seven bir yer değil. Sanatçıdan beklenti, sanatçının herkese oynaması, sessiz olması, işini yapması. Bunun zorluklarıyla mücadele etmek gibi bir derdimiz olmadı. Bunu zorluk olarak görmeyip ne söylemek istiyorsak onu söyledik. Ama karşımızda sadece karşıt fikirde olduğumuz insanlar değil aynı fikirde olduğumuz insanlar da vardı. Çünkü onlar konuşmadığı için konuşan insanlar hoşlarına gitmedi. Onlar da sizi yok etmeye çalışırlar, biz bu yok edilmeyi yıllarca yaşadık ama yok olmadık.

“HERKES ŞİİRİ BAŞKA OKUR”

-       Sahnede kalabalıkla birlikte nefes alıyorsunuz. Şarkılara eşlik eden binler var ama şiir sanki daha tekil bir yolculuk. Siz ne dersiniz? Hangisi sizi daha çok yansıtıyor?

Roman çeşitli sebeplerden dolayı okunur. Zamanla belki bir kaçış olabilir. Biyografi gibi türler de değerli eserler. Ama şiir gerçekten insanın ihtiyacı olduğu zaman, hüzünse hüznü, yalnızlıksa yalnızlığı daha çok yaşamak istediğin zaman sığındığın bir yer. Dolayısıyla ben şiiri insanın duygusal bütünleşme yaşamak istediği bir anda tercih ettiği bir yer olarak görüyorum. Şiirde okuduğun kelimelerle kendi duygusal yolculuğuna çıkıyorsun. Herkes romanı başka okumaz ama herkes şiiri başka okur. O yüzden ‘başka’ okunabilecek bir şey olduğu için de şiir kuvvetli bir anlatı.

-       Solo albüm, şiir kitabı, şimdi sırada ne var? Doğan Duru, bohçasından başka neler çıkaracak?

Ben aynı zamanda sanat tasarımı üzerine yüksek lisans yaptım. Dolayısıyla hep bir hayalim var. Türkiye’de, tırnak içinde yüksek sanat gibi görünen sanat dallarında da çeteleşme var. Ben de her türlü çeteleşmeye ve tekele karşı bir insanım. Daha önce bianellere katılmak isterdim ama katılamadım. Çünkü insanların gözünde popüler bir müzikle uğraştığım için modern sanatla olan ilişkim zedeleniyor. Dolayısıyla ne olursa olsun bunları umursamayıp, modern sanatla ilgili yapmak istediğim bir sergi var. Onu gerçekleştirmek istiyorum. Bunların haricinde romanım var. Aynı zamanda sinema müzikleriyle çok haşır neşir olduğum için o devam edecek.

“PLATFORMLAR UNKAPANI’NA DÖNDÜ”

“Eskiden Türkiye’deki müzik endüstrisi o kadar küçüktü ki, küçük olduğu için de çok samimiydi. Büyük paralar dönmüyordu, bu yüzden de duygusu çok fazlaydı. Şu an çok paralar döndüğü için Türkiye’deki müzik sektörü en rezil zamanlarını yaşıyor. Çünkü plak şirketleri artık içerik çeşitliliğinin derdinde değiller. Nereden çok para gelecekse o işi yapmak istiyorlar. Eskiden bunu Unkapanı yapıyordu ve Unkapanı dijital platformların gelişiyle yıkıldı. Ve biz Türkiye’de alternatif müziklerin coşacağını düşündüğümüz için sevindik. Yine coşa coşa Unkapanı’na benzer bir hale geldi o platformlar. Şu anda Türkiye’de çok da manalı olmayan bir müziği destekliyorlar. Bu durum ayan beyan ortada. Tek bir müzik tarzı pompalanıyor fakat dünyada böyle bir şey yok.”


ARŞİV