Farklı disiplinlerde işler üreten sanatçı Sabahat Çıkıntaş, yeni sergisini Göztepe’de bulunan Mine Sanat Galerisi DENEYSEL’de 23 Mayıs’ta açtı. 29 Haziran’a dek açık kalacak olan “İnşa ve Hafıza” adlı sergi, daha önceki sergilerinde de sıkça vurgu yaptığı ’dönüşüm’, değişim’ ve ‘hafıza’ kavramları üzerinde yoğunlaşıyor. Sanat tarihçi Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün’ün ismini koyduğu 24. kişisel sergisinde sanatçının farklı yıllarda farklı araçlarla ürettiği işler ortak bir kurguyla sunuluyor. Örneğin 15 metrekare adlı video, sanatçının 2013 yılında ürettiği bir iş. Geçmişte, 10 yıl boyunca Beyoğlu’nda 15 metrekarelik bir alanda avukatlık sekreterliği yapmak zorunda kalan Çıkıntaş, o zamanlarda penceresinin tek baktığı yer olan apartman boşluğunun fotoğraflarını çekmiş. Kendi yaşanmışlığının izlerini takip eden anlardan oluşan bu fotoğraflar üzerine boya müdahalelerinde bulunarak bu seriyi yaratmış. Sergi alanının bir başka cephesinde ise sanatçının bizzat kendi mutfağında kullanmış olduğu atık kavanoz kapakları üzerine katmanlarla oluşturduğu kolajları yer alıyor. 2012 yılından bu yana, her sergisi için özel bir kostüm tasarlayan Sabahat Çıkıntaş, bu sergi için de, 50’lı yıllardan kalan aile yadigarı bir masa örtüsünü diğer atık malzemelerle birleştirerek yine bir kostüm üretmiş. Sergi açılışında kostümünü giyerek misafirlerini karşılayan sanatçı, bu performatif tarzı ile kendisini de sanat nesnesi haline getiriyor.
“SANAT BENİ DEĞİŞTİRDİ”
İşlerinde her zaman izler ve geri dönüşler olduğunu vurgulayan Sabahat Çıkıntaş, “Bir şeyleri biriktirirken onları bir gün sanat eserine dönüştüreceğimi bilirim. Bu kavanoz kapaklarını da estetik kaygıyla seçtim, o formları hoşuma gittiği için. Ayrıca kolaj da çok severim, kesme biçmeyi. Yaşam da öyle değil mi? Hayat bir ileri iki geri gidiyor gibi geliyor bana. Duyu organlarımızla aldığımız verilerin hepsi bilinçaltında depolanıyor ve çıkmak içinde duruyor gibi gelir. Sanatsal bir şey yapıyorsak da mutlaka gerilerden, o hafızanın biriktirilmişliğinden geliyor. ” diyor. İşlerinde geri dönüşüme, sürdürülebilir sanata önem verdiğini anlatan Çıkıntaş, “Değerli hocam Yusuf Taktak’ın öğrencisiyim. Oraya girdiğim zaman bir ev hanımıydım, 12 yılda oradan buraya yol aldım. Sanat beni değiştirdi. Onun için değişim kavramını son derece önemserim. Ayrıca atık nesneleri, geriye dönüştürüp sanat nesnesi haline getirmek arzum var hep. O nesneleri geçmişten, bilinçaltımdan bugüne, şimdiye getirip dönüştürerek, geleceğe yani sonsuza uğurluyorum. ” diye konuşuyor. Çıkıntaş, bu serginin izleyicilerde kendi kişisel hafızalarına dair bir ışık yakmasını umduğunu da belirtiyor.
ELÇİÇEK’İN “DÖNÜŞÜM”Ü
Multidisipliner sanatçı Güher Elçiçek’in “Dönüşüm” adlı sergisi de 25 Mayıs’ta Göztepe’de yer alan G&G Sanat Merkezi’nde ziyarete açıldı. 25 Haziran’a dek açık kalacak olan sergi, GG Sanat Merkezi’nin ilk iki katında yer alıyor. Giriş katta genelde tuval üzerine resimler yer alıyor. Buradaki işlerde kelebek ikonunu çeşitli renk varyasyonlarında, farklı detaylarla ve birbirinden ayrı perspektiflerde kullanılıyor. Birinci katta genelde üç boyutlu seramik heykeller ve iki boyutlu seramik duvar işleri yer alıyor. Bu işlerdeki kelebek imgesi büyük ölçüde soyut. Bu katta aynı zamanda ziyaretçilere karmaşık bir mekânsal deneyim sunan, çeşitli seramik elemanlardan yapılmış bir enstalasyon da var. dönüşüm kavramının imgesel bir alegorisi olarak kelebeğe dair referanslar kullanıyor ve değişim kavramını tartışıyor. Resimden seramik ve enstalasyona kadar uzanan yelpazede işler sunan sanatçı, soyutlama ile figürasyon eşiğinde duran parçalarda felsefedeki evrimsel değişim fikrini tartışıyor. Deformasyon ve temsilin yanı sıra doku ve renkler de Elçiçek’in işlerinde önemli bir rol oynuyor. Elçiçek’in mikro ile makro perspektifler arasında sürekli gidip gelmesi, izleyiciye gerçeklik konusundaki yeni estetik ve entelektüel görüşleri keşfetme olanağı sunuyor. İzleyici ayrıca evrimsel değişimin tetikleyici enerjisi olarak dönüşüm fikrini irdeleme fırsatı yakalıyor.
“Sanatçılar gerçekliği dikkatlice ölçtükleri ve doğa ile kültürün ontolojisini araştırdıkları için, yaşamın özünü anlamamıza yardımcı olurlar. Dolayısıyla, yaşamdaki nesne ve olayları sanata aktaran sanatçılar, bizzat dönüşümün anlamını da açık ederler. “ diyen serginin küratörü Marcus Graf, Güher Elçiçek’in Dönüşüm sergisiyle doğaya ve insanlığın bu dünyadaki konumuna holistik bir açıdan baktığını söylüyor. Graf, sanatçının iki ve üç boyutlu parçaları, geleneksel doğa/kültür ayrımının ötesine geçerek insanlık ile dünya arasındaki bağlantının önemine vurgu yaptığını belirterek, “Doğanın güzelliğini ve gücünü gösterirken, aynı zamanda sanatın gerçeklik algımızı şekillendirme ve nasıl yaşadığımızı bize yeniden düşündürme gücünü ortaya çıkarıyor. Elçiçek, doğanın renkleri ve formlarından esinlenen resimler ve seramikler üretiyor. Sanatçıya göre varlığımızın tüm sırları doğada saklı. Zaten bu sebeple onun eserlerinde amaç, varlığımızın özünü doğal çevremiz bağlamında açığa çıkarmaktır. Bir tırtılın kelebeğe dönüşümü, her şeyin kusursuz bir dengede olduğu doğanın dönüştürücü gücünün sembolü oluverir. Elçiçek, işleri aracılığıyla tüm varoluşsal değişimleri mümkün kılan ve dengede tutan evrensel gücün kaynağını tartışır. Elçiçek’in tabloları ve seramikleri, renkleri ve formları evrensel dönüşüm sürecinin sembollerine dönüştürerek, yaşamın hiç bitmeyen döngüsünü göstermeyi amaçlar. Bu süreç, dünya üzerindeki tüm organik ve inorganik yaşamı şekillendiren bir süreçtir. Sanatçı ayrıca yeni bir gerçeklik algısı yaratmayı ve böylece dünyamıza yeni açılardan bakmayı sağlamayı amaçlar.” diyor.