“Sanatçı toplumun melodik sesidir”

Usta sanatçı Edip Akbayram, “Bir ülkenin sanatçısı karamsarlığa girerse, o ülkede bazı şeyler tıkanmış demektir. Güzel günlere dair inancımızı içimizde hissederek toplumla paylaşmalıyız” diyor

15 Şubat 2017 - 16:12

Adana’da lise sıralarındayken başladığı müzik yaşamında 45. yıla ulaşan usta sanatçı Edip Akbayram, bugünlerde Kadıköy konserinin tatlı telaşında. 24 Şubat Cuma günü 21.00’de Bostancı Gösteri Merkezi’nde sevenleriyle 45.sanat yılını kutlayacak olan sanatçı, yasaklı yılların özgürlük türkülerini sanatseverler için seslendirecek. Bu konser, sanatçının 12 yıl aradan sonra İstanbul’da vereceği ilk konser olma özelliğini de taşıyor.

Pir Sultan Abdal’dan Karacaoğlan’a, Nazım Hikmet’ten Can Yücel’e kadar birçok ismin bestelerini ve şiirlerini özgün müzikle birleştiren, sanat yaşamı boyunca onlarca plak ve albüme imza atan, pek ödüle layık görülen Akbayram ile yıllardır yaşadığı Moda’da görüştük.

  • 67 yaşınızda,  45. sanat yılınızdasınız. Bugünlere nasıl gelebildiniz? Fizik manasında soruyorum. Mesela sesiniz hala çok güçlü.

Sanatçı denilince akıllara bohem hayatlar gelir ama bence sanatçının (özellikle ses sanatçılarının) bohem yaşaması yanlış. Sanatçı sistemli yaşamak zorundadır. Sabahlara kadar içki içer, uykusuz kalırsa sesinde sorun olur, gözaltlarında torbacıklar oluşur. Nasıl ki bir futbolcu lig maçı için yoğun bir şekilde antrenman yapıyorsa bizde de öyle. Yazın en sıcak zamanlarında, hava 42 derece iken, herkes dondurma yiyip, buz gibi suları, biraları içerken, ben konsere çıkacağım için çay-kahve ile yetinmek zorundayımdır hep. Bazı şeyler zordur, bedel ödersiniz. “Edip Akbayram’ın sesi güzel, yıllardır aynı sesi koruyor” diyorlar. Bunun bedelini ödüyorum ben. Yani iyi şarkı söylemek istiyorsanız, kendinize iyi bakmak zorundasınız. Ama kötü şarkı söylemeye başlarsanız da güzel bir yerinde noktayı koyup mesleğe veda etmelisiniz. Ben çok şükür 67 yaşımda olmama rağmen sesim, yorumum, şarkılarımla hala dinlenildiğimin farkında olduğum için sanatıma devam ediyorum.  Ama biraz önce dediğim gibi eksilikler olsaydı, bırakırdım müziği. Yapmış olduğum güzel eserlerle anılmak isterdim.

  • 45. yıl konseri için Kadıköy’ü özellikle mi seçtiniz?

Aslında böyle bir konser bile düşünmüyordum. Fakat uzun zamandır beri –paralı konserlere de karşı olduğum için- İstanbul’da pek konser vermedim, paralı festival konserlerine katılmadım. O nedenle 2 yıldır üstümde bir baskı vardı, ‘neden konser vermiyorsunuz, sizi canlı dinlemek istiyoruz’ diye. Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki bu konser de, bu işlerde çok iyi bir kurum olan Kaptan Organizasyon’a ait. Bu konserde 7den 77’ye herkesin beğendiği şarkılardan oluşan bir repertuvarımız olacak. Dinleyenlerimizle buluşacağız, hasret gidereceğiz, sanatı paylaşacağız.

  • Neden paralı konserlere karşısınız?

Ben belediyelerin tanzim ettiği festival konserlerinde sahne alıyorum genelde. İsteyen herkes, çoluk çocuk bilet almadan gelip dinleyebiliyor. Edip Akbayram dinleyicisinin emekçi, öğrenci, dar gelirli kesim olduğunu düşünüyorum. 4 kişilik bir aile biletli konserime nasıl gelsin? Ha benim dinleyicim ekmeğinden/sigarasından feragat edip gelir ama ona da benim gönlüm razı gelmiyor. Zaten bu kadar kamburu olan bir topluma bir kambur da ben koymak istemem. O nedenle paralı konserleri yıllardır elimin tersiyle ittim.

  • Sizin toplumcu sanat anlayışınızla örtüşen bir davranış bu, günümüzde pek çok sanatçı tam tersini yaparken…

Kuşkusuz… Sağ gösterip sol, sol gösterip sağ vurmamak lazım. İnsan ne ise, işinde de özel hayatında da o olmalı.

  • En çok da dayanışma, destek konserlerinde sahne alıyorsunuz değil mi?

Evet, hayatım bu tarz konserlerle geçti. Nerede görülmem gerekiyorsa orada olmaya çalışıyorum; İzmir’de Tariş işçilerinin direnişinde, İstanbul’da DİSK’in bir eyleminde… Hep emekçilerin yanında durmaya çalıştım. Herkes şarkı söyler ama toplumdan o sevgiyi saygıyı almak büyük onurdur benim için. Zaten o sevgi olmasa, ya müzik sizi bırakır ya siz müziği bırakırsınız.

  • Fakat bu dayanışma konserleri bazen gerçekleşemeyebiliyor OHAL nedeniyle. Mesela Artvin-Cerattepe konseri –ki siz de sahne alacaktınız- güvenlik gerekçesiyle son dakika Valilikçe iptal edildi, değil mi?

İktidara yakın sanatçıların tüm konserleri yapılabiliyor ama bizim yeşili, doğayı savunmak için yapmak istediğimiz konseri yaptırmıyorlar. Mesele gerçekten de ‘can güvenliği’ ise ülkede sanatın, sporun her şeyin durması gerekirdi. Bu çifte standart bizi üzüyor.

Sizce neden sanata karşı böyle bir tutum var?

Çünkü sanat direnmektir.  Taksici nasıl ki akşama dek yolcu taşıyıp, evine ekmek götürüyorsa, benim ekmek param da müzik. Sen bunu yasaklayamazsın ki... Ayrıca bu ülkenin 45 yıllık sanatçısı olarak, benim can güvenliğimi korumak da senin en temel görevlerinden! Eğer bunu güvence altına alamıyorsan, niye hükümet oluyorsun ki?!

  • Geçmişte eserleri yasaklanan bir sanatçıydınız. Şimdi ile o günleri mukayese etmenizi istesem, neler söylersiniz?

Evet, 12 Eylül, 12 Mart… Hepsini yaşadım, başbakanlar, cumhurbaşkanları gördüm çok. Ama ülkenin şu anki siyasi konjonktürünü maalesef hiçbir dönemde yaşamadım. Bu kadar karanlık bir tablo görmemiştim. Ülkem bunlara layık değil.

  • Sosyal medyada biri, şaka ve hüzünle karışık, şöyle yazmış sizin şarkınıza ithafla; “İleride ‘güzel günler göreceğiz’ diyor sanatçı. Daha ne kadar gideceğiz?” ne dersiniz?

Sanatçı toplumun melodik sesidir, umududur. Biz ne kadar karamsar olursak olalım, topluma enerji, mücadele, sevgi, dostluk, barış sunmak zorundayız. Dünyadaki tüm sanatçıların temel görevi de budur. Biz sanatçılar, savaşlara hayır diyoruz, insanların insanca yaşayabileceği, kimsenin kimseyi ötekileştirilmediği günlerin özlemini ve mücadelesini sunmaya çalışıyoruz  şarkılarımızda. Bunun bir bedeli varsa da, ülkem için ödemeye hazırım seve seve.

  • Bir röportajınızda ‘içimden şarkı söylemek gelmiyor’ demişsiniz.

Türkiye’nin şu anki siyasal durumunda, evet gelmiyor aslında. Her gün şehit, tecavüz, şiddet vahşet haberleri.  Bu olumsuz şeyler insanların kimyasını bozuyor, insanlar birbirine sert sert bakıyor. Oysa sevgiyi paylaşmalıyız. Dünya liderlerinin yüreklerinde biraz sevgi olsa, savaşlar olmazdı.  Tek kurtuluşumuz sevgi, saygı…

  • En son 5 yıl önce albüm yapmıştınız. Peki tüm bu şartlar içinde, yeni şarkılar, yeni albümler planlıyor musunuz?

İçime sinen şarkılardan bir repertuvar hazırlama aşamasındayım ama müzik sektörü de iyi durumda değil ki... Bizim bir sene emek verip yaptığımız, onlarca kişinin emeği olan bir albüm, internetten bedavaya indirilebiliyor. Kültür Bakanlığı’nın bu olayı çözmesi lazım. 


ARŞİV