Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi Fatma Tekinalp Sanat Galerisi’nde 10 Şubat’ta açılan “Sanatın Fikirtepe’si 1968’den Günümüze” sergisi, geçmişin izlerini günümüz sanat ortamına taşıyarak sanatın ve eğitimin tarihsel sürekliliğini gözler önüne seriyor. Fikirtepe’nin köklü tarihinden ilham alan sergi, 28 Şubat’a kadar açık. Biz de serginin yaratıcılarından Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Evren Daşdağ’ı ile sohbet ettik.
Serginin temel amacı ve çıkış noktası nedir?
Daha önce kendi fakültemizde böyle bir sergi açtık. Bunu Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi taşıma fikri Prof.Dr. Süleyman Saim Tekcan’dan geldi. Çok heyecanlandık, lisenin müdürü Aynur Ergür’a geldik, bize hemen ‘yerimiz hazır’ dedi. Güzel sanatlar liselerinin galerisinde sergiler açarak kendimizi tanıtmak, öğrencilerle buluşmayı istiyoruz. Hedefimiz yeni nesli eğitmek ve onlara tarihi gösterip yaşatmak.
177 YILLIK BİR TARİH
“Sanatın Fikirtepe’si” ismi nasıl ortaya çıktı? Fikirtepe’nin sanatsal ve kültürel miras açısından önemi nedir?
Serginin adı ve hedef kitlesi ne olmalı diye arkadaşlarla bir araya gelerek bir kurgu yaptık ve “Sanatın Fikirtepe’si 1968’den Günümüze” olarak koyduk. Atatürk Eğitim Fakültesi, Marmara Üniversitesi’nin açılan ilk fakültesi, tarih 177 yıl öncesine gidiyor. O tarihten bugüne İstanbul’un değişik yerlerinde hizmet vererek adı değişiyor, ilk adı Dârülmuallimîn-i Rüşdî. Sonra Fikirtepe’ye geliyorlar. Bizim şu anki Göztepe Yerleşkemiz aslında Fikirtepe. Çok enteresan bir bölge, tarihi Neolitik Dönem’e gidiyor, o yüzden arkeolojik sit alanı.
Bölge Osmanlı’da çok kıymetliymiş. Namık Kemal’in Fikirtepe’de özel toplantılar yaptığının alıntıları var.Namık Kemal önemli fikir ve sanat adamlarına ‘Fikirtepesi’ne gidelim, konuşalım, fikir üretelim’ dermiş. Herhalde küçük bir mekanları vardı. Orada toplanıp fikir üretirlermiş, zamanla bu etrafta duyula duyula burası Fikirtepesi olarak kalmış. Daha sonra 1950’lere gelindiğinde Anadolu’dan göç geldikçe gecekondulaşma başlamış, özelliği değişmiş.
Madem Fikirtepe’deyiz bölgenin geçmişten, Neolitik ’ten böyle bir gücü var biz de bunu Sanatın Fikirtepe’si diyerek bağlayalım dedik. Hocalarımız 1968 kuşağı, o dönemden gelmişler. Onları analım, ulaştıklarımızın eserlerini sergiye alalım genç nesil de burada olsun istedik. Sergimizin ismiyle de mekâna gönderme yaptık. Burada önemli bir nokta da var. Marmara Üniversitesi Maltepe tarafında Aydınlıkevler denilen bir bölgeye gönderiliyor.Orası eskiden Kenan Evren Kışlası’ymış. Boşaltılmış ve içerisine bir sürü bina yaparak Marmara Üniversitesi'ne vermişler. Fikirtepe’de bir tek resim ve müzik bölümü kaldı. Biz ona da gönderme yapmak istiyoruz. Burada müthiş duygusal, maddi ve manevi bağlarımız var. Bütün bu fikirlerin bileşkesiyle oluşan bir sergi Sanatın Fikirtepe’si.
44 SANATÇININ ESERİ SERGİLENİYOR
Eser seçim süreci nasıl gerçekleşti? Nasıl hazırlandınız?
Aslında çok zorlu bir süreç, 44 sanatçımız var. Bunların bir kısmı fakültemizi kurup cumhuriyetin sanat damarlarını oluşturdular. Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalması için eğitime nitelik katan hocalarımız burada emek verdi. Sergi için bir kısmının ailesine ulaştık eserlerini istedik, ulaşamadıklarımız için de Süleyman Saim Tekcan gibi hocalarımız devreye girdi. Yaklaşık 8 ila 10 kişinin eserlerini bize getirdi. Şu anda kadromuzda olan hocaların eserleriyle birlikte güçlü bir “1968 Kuşağından Günümüze” sergisini açtık. Burada cumhuriyet dönemi, 1968 kuşağı ve genç neslin de amaçları aynı. Çağdaş, yapıcı, yaratıcı, üretken, verimli, sorgulayan, merak eden, araştıran, barışçıl, dünyayı ve ülkesini tanımak isteyen, sanatını yetiştirmek isteyen, yetenekli gençleri ortaya çıkarmak ve bu gençlere eğitim vermek. Böyle yetenekli bireyler bir araya gelince ne olur? Nitelikli çağdaş bir toplum olur. Amacımız çağdaş bir toplum yaratmak. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin değerlerine sahip çıkan sağlam nesiller yetiştirerek kaliteli toplumlar oluşturmak.
Sergide bizi neler bekliyor?
Doğa manzaraları, natürmort, figüratif çalışmalar görüyoruz heykellerin de olduğu karma bir sergi. Öğrencilerimiz, hocalarımız ile sergiyi ziyarete gelenler, dönemin modasını sanat anlayışını rahatlıkla izleyebiliyor. Fikirtepesi’nde değerli sanatçılar ile sanat eğitmenleri tarafından üretilmiş onları gözlemleyebiliyor.
“İNSANOĞLUNUN İÇİNDE YETENEK HEP VAR”
Sizce sanat ve eğitim arasındaki tarihsel süreklilik nasıl bir dönüşüm geçirdi? Bu sergi bu dönüşümü nasıl yansıtıyor?
Sanat o kadar köklü bir şey ki biz onun tarihini anlattığımızda paleotik döneme, mağara duvar resimlerine götürüyoruz. Oradaki yapılış amacına birçok kişi iletişim diyebilir ama büyü amaçlı çıkıyor. Yapılan her resim rahat avlanabilme, avladığını yiyebilmenin temeli. Bu şekilde bir iletişim kurduklarını düşünüyorlar hayvanlarla. Sanat oradan başlıyor, minicik pişmemiş avuç içi kadar ana tanrıça figürleri görüyoruz. Yani insanoğlunun içinde yetenek hep var. Sanat ve resim yapmak hep var ama bin yıllara, yüzyıllara göre değişen modalara göre. Eğitimin niteliği arttıkça bulunan perspektif kuralları, renklerle ilgili çalışmalar, malzemenin gelişmesi ve işin içine teknolojinin girmesi sanat eğitiminin de boyutunu değiştiriyor.
Her dönem sanat göndermeleri farklı olmuş. Orta çağa baktığımızda ‘yarar’ görüyoruz. Kilise müzikleri, ressamları görüyoruz ama hep dini ögeleri ön plana sürmüşler. Kilisede vitray yapmışlar Hz. İsa’nın hayatını anlatmışlar, o dönemde kim okuma yazma biliyor? Ama kiliseye gelince Hz.İsa ve Hz. Meryem’i o mozaiklerden izliyor. Öğretici yanı var. Rönesans’ta branşlaşmayı görüyoruz, eğitimin niteliği artıyor. Sanat sadece öğretici ve iyi olmak zorunda değil, çok yönlü oluyor. Yine dini resimler yapılıyor, piyasa resimleri yapılıyor, doğadan manzaralar giriyor ve akımlar başlıyor. Ama her dönemin sanat eğitiminde nitelikli insan yetiştirme var. İnsanın ruhunun olgunlaştığı bir eğitim verme süreci var ortak payda bu. Günümüzde artık her şey sanatın bir parçası olabilir sınır tanımıyor. Ama sanat eğitimi her dönemde olduğu gibi çok kıymetli.
TÜRKİYE’NİN İLK GÜZEL SANATLAR LİSESİ
Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nin Türkiye’nin ilk güzel sanatlar lisesi olduğunu söyleyen Okul Müdürü Aynur Ergür, “Serginin okulumuzda Fatma Tekinalp Sanat Galeri’mizde açılması öğrencilerimizin farkındalığı ve kurumlar arası işbirliği için önemli. Sergiyi velilerimize ve gelen konuklarımıza da açık. Gelen kişiler ve özellikle öğrencilerimiz, sergide farklı disiplindeki çalışmaları bir arada görmesi çok verimli ve anlamlı bir iş birliği bizim için. Bu anlanmada çok mutluyuz vesile olan herkese teşekkür ediyoruz.” dedi.
Sergiyi görmek için okulun sosyal medya hesaplarından iletişime geçerek randevu talep edebilirsiniz.
SANATIN FİKİRTEPE’Sİ SERGİSİNDE YER ALAN AKADEMİSYENLER
Şinasi Barutçu, İlhami Demirci, Şevket Arman, Mustafa Tökmekçe, Dinçer Eritmez, Ramiz Aydın, Mustafa Gürünlü, Aydemir Atalay, İsmail Avcı, Süleyman Saim Tekcan, Veli Sapaz, Ahmet Özol, Tülin Onat, Engin Akdoğan, Barsi Erdem, Yunus Güneş, Bünyamin Özgültekin, Vural Yıldırım, Pesent Doğan , Ayşe Özel, Şerif Günyar, M. Mete Ağyar, H. Avni Öztopçu, T. Melih Görgün, Ümit Gezgin, İnci Kanarya, Yeşim Orhan, Evren Daşdağ, M. Mert Gürhan, Vesile Aykaç, Devrim Kunter, Uğur Akbulut, Ferhat Kamil Satıcı, Zeynep Öztürk, Yıldız Yılmaz Kaçar, Deniz Bozkurt, Nuran Öztürk, Burcu Pehlivan, Aslı Ekinci Piri, Zeynep Abacı, Aslıhan Mumcu, Emine Altun, Selin Yağmur Sönmez, Merve Çiftbaşı.