“Şarkılarla bağ kuruyorum”

Müzisyenlerin gündelik kazançları olduğunu belirten Mahmut Çınar pandemi sürecinde “sudan çıkmış balığa döndük” diyor

24 Mart 2021 - 11:26

Sosyal medya biosunda “Ezginin Günlüğü'nde solistim. Müziği seviyor, yemek yapıyor, oğlumu büyütüyorum” yazıyor. Aslında bu kadarla sınırlı değil. 10 yıl boyunca akademisyenlik yaptı, sivil toplum kuruluşlarıyla ortak projeler yürüttü. Sonra esnaflık yaparken bir albüm ve kitap çıkardı. Ezgi’nin Günlüğü’nde solist oldu. Hüsnü Arkan’ın seslendirdiği muhteşem şarkı “Boşluk” ona ait. Pandemi süreci boyunca müzisyenlerin sorunlarını hem sosyal medyadan hem de yaptığı programla duyurmaya çalıştı. Mahmut Çınar’la Kadıköy’de şehri, müziği, pandemiyi ve bitmeyen enerjisini konuştuk.

Sizi Bülent Ortaçgil ile nehir söyleşiden oluşan “Bu Su Hiç Durmaz” kitabının yazarı olarak tanıdık, sonrasında ilk albüm “Bul Beni” çıktı. Ardından Ezginin Günlüğü solistliği geldi. Bütün bunlar ne kadar zaman içinde ve nasıl oldu?

Herhalde her şey bir yıl içinde oldu. Ben akademisyendim. Medya- İletişim fakültesinde 10 yıl çalıştım. Faal bir akademisyendim. 2016’da üniversitedeyken çok kişisel bir hikâyeden mütevellit şarkılar yapmaya başladım. Sonra o şarkıları amatör olarak kaydedip Youtube’a koydum. 2016’nın Temmuz ayında barış imzacısı olduğum için üniversiteden ayrıldım, daha doğrusu ayrılmak zorunda kaldım. Sonrasında Kuzguncuk’ta bir kafe açtım.

Kitaba gelince üniversitenin son yılında Bülent Ortaçgil ile bağlantı kurmuştum. Kitap için söyleşiler devam ederken okuldan atılmış oldum. Söyleşileri bitirdim ve o projeyi rafa kaldırdım. Çok yoğundum çünkü bir yandan esnaflık yapıyordum. Esnaflık yaparken bir gün Pasaj Müzik’ten bir telefon geldi. “Youtube’de şarkılarınızı dinledik çok beğendik sizinle albüm yapmak istiyoruz” dediler. Kafecilik yaparken bir yandan albüm kaydetmeye başladım. O sırada kitabın deşifreleri bitmişti ona da İnkılap Yayınları talip oldu. 2018’de kitap, 2019 Nisan ayında albüm çıktı. 2019 Haziran’ında da Ezginin Günlüğü’ne girdim.

“EZGİNİN GÜNLÜĞÜ İLE YAŞITIM”

Ezginin Günlüğü’nde solistlik nasıl oldu? Muhtemelen siz bu grupla büyümüş birisiniz.

Tabii tabii ben aşağı yukarı Ezginin Günlüğü ile yaşıtım. Ezginin Günlüğü’nü çok seviyordum. Çok geç müzik yapmaya başladım ama müzikle çok içli dışlıydım. Müzik üzerine okumayı, albüm dinlemeyi çok severim. Ezginin Günlüğü’nün de öyle bir dinleyicisiyimdir. Benim müziğimi de etkilemiştir. Hatta “Geldim” şarkısı çıktığında Ezginin Günlüğü’ne çok benzettiler. Sonra tesadüfen benimle birlikte çalan gitarist arkadaş Deniz Bayrak, Ezginin Günlüğü’nün gitaristi oldu. Onlar da bir solist arayışına girince Deniz önermiş dinlemişler, akıllarına yatmış. Tanıştık, konuştuk ve başladık.

Ezginin Günlüğü’nde solist olmak nasıl bir his?

İlk çıktığım konserde beş bin kişiye şarkı söyledim. Sözde o kadar heyecanlı biri değilimdir, öleceğim sandım. Çok güzel bir his. Çok büyük bir kıvanç. Buna layık görülmüş olmayı çok büyük bir hediye gibi görüyorum.

Esnaflık devam ediyor mu?

Hayır. Müzik kariyeri birazcık profesyonelleşince bıraktım çünkü bu arada çocuğum oldu. Hem müzikle hem de çocuğumla tam zamanlı ilgilenmek istedim. Kafeyi açtıktan bir buçuk yıl sonra devrettim.

Akademisyenlik, esnaflık, müzisyenlik… Bunlar sert geçişler değil mi?

İlgi alanlarım geniş. Hep başka alanlarda da parmağım, başka alanlara ilgim oldu.

Albümdeki şarkıların sözleri de sizindi. Sonra da Hüsnü Arkan’ın söylediği “Boşluk” çıktı. Boşluk ne zaman ve nasıl yazıldı?

Albümdeki dokuz şarkıdan sekizi benim, birini Gözde (Öney) ile birlikte yazdım. Bütün şarkılarım çok kişisel bir hikâyeden çıktı. Bütün şarkılarımı tek bir öykü için yazdım. Bir şeyler anlatmam gerekiyordu, şarkı yazmaya başladım. Boşluk, o hikâyenin bir parçası. Albümde Hüsnü Arkan’la bir şarkı söylemek istiyordum ve Boşluk’u yazdım. Ona gönderdim. Çok beğendi ve “bu şarkıyı ben kendi albümümde okumak istiyorum” dedi. Çok gurur duydum.

“BİZ GÜNDELİKÇİYİZ”

Gelelim karantinaya? Bir yılda neler yaşadınız? Tencere nasıl kaynıyor?

Çok zor bir şey. Müzikle, performansa dayalı sanatlarla geçinmeye çalışmaya çalışan herkese kolay gelsin. Ben hayatımda hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Sudan çıkmış balığa dönüyorsun. Biz aslında gündelikçiyiz, yani gündelik çalışıyoruz. Konsere gideriz, konserden bir para alırız onunla faturayı öder, kirayı denkleştiririz. Bizim sınıfımızda kenara para koymak diye bir şey yok. Bir anda her şey gitti. İlk zamanlar destekle yaşıyordum. Sonra iş aramaya başladım.

Akademisyenlik yaptığım dönem boyunca çok fazla sivil toplum kuruluşuyla ortak iş yapmıştım. Dolayısıyla çok bağlantılarım vardı. O zamanlardan kalma fikirler vardı. O fikirlerden birini değerlendirmek istedim. Gazete Duvar çok sıcak baktı. Friedrich Naumann Vakfı desteğiyle Ocak ayında hızlıca Askıda Sanat’a başladık. Mart sonunda bitiyor.

Bu arada ilk albümümü yaptığım Pasaj Müzik bana yeni bir albüm teklifiyle geldi. Geçimimi bunlardan sağlıyorum.

Yani yeni bir albüm mü geliyor?

Üç şarkılık bir EP. Nisan ortası gibi ilk şarkı çıkacak.

İlk şarkının adı ne?

“Sana küstüm”. Biraz arabesk bir şarkı.

Söz ve müzik yine sizin mi?

Evet benim. Şarkı yazmayı seviyorum. Bir hikâye anlatıcısı olmaya çalışıyorum ve anlatmak istediğim şeyler var. O yüzden şimdilik kendi şarkılarımı yazmayı tercih ediyorum. Ya da Gözde gibi, Deniz gibi çok yakınım olan, benim duygumu anlayabilecek, onların duygusunu anlayabileceğim insanlarla şarkı yazabilirim.

Şarkı sözü dışında şiir yazıyor musunuz?

Özel olarak şiir yazmak için şiir yazmıyorum ama karaladığım şeyler hep oldu. Yazdığım şeyleri çok mahrem buluyordum. Şarkılarım da öyle. Şarkılarım insanlar tarafından ilk dinlendiğinde çok utandım. Bana çok mahrem bir şey anlatıyormuşum gibi geliyordu. Ve bütün şarkıları bir kişi için yazıyordum.

Müzik çok etkili bir alan. Yani baharı örgütleyenlerle her bahar aşık olanlar aynı notada buluşurken müzisyenler neden buluşamıyor?

Müzik çevresini yeni yeni tanıyorum. Çok temel bazı kaygılar var; bunlardan bir tanesi toplumsal baskılardan muaf olarak işini yapabilme, yani beni herkes dinlesin kaygısı. Sistem yok, inisiyatif alacak insanlar yok.

Bu sektör politikanın aslında bir hak arama, hayatta kalma ve iyi yaşama mücadelesi olduğunu fark etmeyen bir sektör. Bu durum müzisyenleri çok kişisel, kendi gemisini kurtaran kaptan olmaya itiyor. Pandemide şunu gördük ki kendi gemimizi de kurtaramıyormuşuz.

“TEDRİSATIM ANLAMAK ÜZERİNE”

Bu süreçten bir ders çıkarıldı mı?

Çok fazla ders çıktı en azından dilde öyle. Mesela müzik meslek birliklerinin daha fazla rol üstlenmesine dair bir görüş artık herkes tarafından kabul ediliyor.

Sosyal medyayı da oldukça aktif kullanıyorsunuz ve politik kullanıyorsunuz, sanatçı bu kadar politik olur mu?

Onu tanımlayamam, tanımlamayı doğru da bulmam. Birini küstürmek gibi bir derdim yok. İnsanlarla şarkılarla bağ kuruyorum. O bağı kurabilecek gönül açıklığında olan insanın ideolojisi beni ilgilendirmiyor. Politik olmak düşmanlık beslemek değil. Tam aksine bugün Türkiye’de kimseye düşmanlık etmediğiniz zaman politik oluyorsunuz. Benim şarkılarımı kimseye düşmanlık gütmeyen insanlar bu yüce gönüllülükte olan insanlar anlasın isterim.  Böyle düşünmeyenlerle şarkılarla buluşmasam da olur. Benim tedrisatım anlamak ve paylaşmak üzerine.

“Sanatçı politik olmalıdır, olmamalıdır” gibi şeyler diyemiyorum.  Bunlar tercih. Ama benim kişisel duruşum ekmek parası önemli ama ekmek parası için de söylemem gereken bir yerde susmam.

Karantina bitsin ilk şunu yapacağım şuraya gideceğim dediğiniz şeyler var mı?

Konserleri çok özledim. Bir de herkesi toplayıp korkmadan bir sarılayım istiyorum. Tabii ki bir tatile çıkmak isterim.

Kliplerinizin çoğu Kadıköy’de çekildi. Kadıköy’de nasıl bir bağ var?

Beni herkes Kadıköylü sanıyor. Hatta biriyle buluşacak, toplantı yapacaksak “Siz zaten Kadıköy’desiniz geliriz diyorlar”.  Müzikal camiamız da burada. O yüzden Kadıköy bağım olduğu düşünülüyor ki bundan çok memnunum. Kadıköy müziği tarzı vardır ya Kesmeşeker, Fikret Kızılok, Pinhani yani geçmişten bugüne benim de içinde olmaktan gurur duyduğum bir izge Kadıköylülük. Kadıköy’ü çok seviyorum. İstanbul’da başka bir yerde de olamam.

Siz de söyleşiler yapıyorsunuz. Siz olsaydınız Mahmut Çınar’a ne sorardınız?

Bu çok zor bir soru (Gülüyor).

Hiç dikiş tutturamamış biri gibi görünüyorsun müzikte dikiş tutturacağını düşünüyor musun? Burada kalacak mısın?

Peki kalacak mısınız?

Kalacağım. Ama sadece burada kalmayacağım. Hep kaşınıyorum (Gülüyor)

Etiketler; mahmut çınar

ARŞİV