Şehirdeki pürtelaş hallerimiz...

Desen Halıçınarlı’nın “Palas Pandıras” başlıklı solo sergisi; İstanbul’un seslerini ‘şehrin canavarı’ndan dinlediğiniz, ‘kent küresi’ni sallayınca şehirdekileri boşlukta yüzdürebildiğiniz ilginç bir seçki...

12 Şubat 2025 - 10:46

Bundan bir yıl evvel kapılarını sanatseverler açan bir sanat galerisindeyim. Galeri dediysem alışılageldiği üzere kare veya dikdörtgen mimarisinde, düz beyaz duvarları ve keskin ışıklı galeri stilinden bahsetmiyorum. Burası, Kadıköy’ün merkez dışı sayılabilecek semtlerinden bir adım ötede, esasen Ataşehir ilçesi sınırları içinde bulunan ama bir şekilde Kadıköylü sayılan bir sanat alanı: Quick Art Space. Beyaz yakalı çalışanların ofislerinin bulunduğu Quick Tower’in zemin katını mesken edinen bu galeri kurulduğundan beri pek çok sergiye ev sahipliği yaptı. Güncel sergi ise “Palas Pandıras”. Yaratıcısı Desen Halıçınarlı. Kendisi –ressam olan annesinin seçtiği gayet sanatsal bir ismi taşıyan- pek çok medyumda (resim, gravür gibi) çalışan bir sanatçı.Uzunca bir süre Beyoğlu’nda çalıştıktan sonra atölyesini Yeldeğirmeni’ne taşımış, yeni solo sergisini de Kadıköy’de açmış. 

Nergis Abıyeva (soldaki) ve Desen Halıçınarlı

BİR ÖNCEKİ SERGİDEN GÜNCEL SERGİYE

Sergi küratörü Nergis Abıyeva’nın söylediğine göre her gün 3 bin kişinin türlü sebeplerle geçiş güzergahında bulunan böylesi işlek ve yaşayan bir mekanda sergi açmak da, sergilerin sürdürülebilirliğini sağlamak da kolay iş değil. Zira özel bir işletme olsa da zemin katı kamuya açık olan bu mekanda, sergilerin kurulması ve kaldırılması gayet şeffaf bir şekilde, mekanın ziyaretçilerinin gözü önünde gerçekleşiyor. Abıyeva’nın küratörlüğünde gerçekleşen Palas Pandıras’ın en dikkat çekici, en ‘oyuncaklı’ işi de tam da buradan hareketle kurgulanmış. Halıçınarlı’nın galerinin camındaki eserinin karkası aslında bir önceki sergiden kalmış. Nergis Hanım, bu iskeleti boydan boya camlı mekanın bir girintisine yerleştirdiğinde hem cuk oturmuş hem de bir nevi sanatsal ileri dönüşüm sağlamış.

Boşlukta salınan nesne ve vücutlara özel bir ihtimamı bulunan Desen Hanım’ın bu bölümde yer alan işi, galerinin içinde yer almakla birlikte, fonda sabit duran gökdelenler ve sürekli devinim halindeki günlük yaşamla bütünleşmiş. Boşlukta salınma imgesi üzerine çokça kafa yoran sanatçı bunu eserlerine de aktarmış; örneğin kar küresi formunda ürettiği, bir nevi ‘kent küresi’ eserinde şehirde/boşlukta duran kişi ve nesneler yer alıyor. Eseri elinize alıp tıpkı bir kar küresi gibi salladığınızda ise uçar gibi hareket ediyor figürler...

“ŞEHİR CANAVARI”NIN SESİ!

“Palas pandıras” deyimi, “hazırlanmaya olanak bulamadan, apar topar” anlamına gelen bir ikileme. İstanbul’un ve İstanbul’da yaşayanların aceleciliğini ifade eden başlık, Halıçınarlı’nın sürece yayılan ve katmanlı üretimiyle zıtlık oluşturuyor zira bu sergide sanatçının 2012- 2024 yılları arasında ürettiği resim, gravür, üç boyutlu nesne ve enstalasyon gibi farklı türlerde yapıtları arasından yapılan bir seçki bulunuyor.

Serginin odağı ise Desen Hanım’ın öğrencilik zamanlarından beri üzerinde çalıştığı İstanbul şehri... İzmir’de güzel sanatlar lisesinde okuduktan sonra, 2001’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde resim eğitimi almak için taşındığı İstanbul’un tarihi dokusuyla ilgilenmeye başlıyor. Beyoğlu, Galata, Karaköy gibi semtlerdeki binaları resimlerine ve gravürlerine taşıyor. Bu sergide de bunun örneklerini görmek mümkün.

Mesela Sisifos söylencesine gönderme yaptığı  ‘Sisifos’un Yükü’ eserinde kenti sırtına yükleyerek göç edenleri tasvir ediyor. İstanbul'un sürekli değişen yapısını ve insanların bu değişimle nasıl bir ilişki kurduğunu sanatına yansıtan sanatçının, “Derdim kentle ilgili” demesi bundan. 

Şehrin karmaşasını ve bu karışıklık içinde kimliksizleşen bireyleri vurguladığı “Şehir Canavarı” adlı yerleştirmesinde karekodla dinlenebilen şehir sesleri eklenmiş. Gezi Parkı ve Taksim Meydanı gibi İstanbul’un önemli kamusal alanlarına da dikkat çeken sanatçı, Gezi’ye atıfta bulunarak, bu alanların bir araya gelme, buluşma ve kimlik inşa etme noktaları olduğunu ifade ediyor “Taksim Tarlasında GEZİ”  başlıklı eserinde.

“Kent Çöpleri” serisi gibi işlerinde de, fonksiyonunu yitirmiş nesneleri yeniden biçimlendirerek, hem atıklar hem de şehir yaşamı arasındaki ilişkiyi irdeliyor. Sanatçının pandemi günlerinde başladığı “Yuvam neresi?” serisi, ilhamını 5 eşit kenarlı 12 yüzeyli geometrik form olan “Dodekahedron” nesnesinden alıyor. Bu geometrik formlar sanatçı için evin sadece maddi bir varlık olmadığını; düşüncelerin, anıların, duyguların katmanlaşarak iç içe geçtiği bir alan olduğunu ifade ediyor. 1 Nisan'a dek açık olan sergideki diğer tüm eserlerinde sanatı, şehri ve zamanın izlerini yansıtan Desen Halıçınarlı,  izleyicilere İstanbul’u farklı bir bakış açısıyla inceleme çağrısı yapıyor.

(ana fotoğraf: Tahir Akkurt)

 

 


ARŞİV