Kadıköylü yönetmen ve akademisyen Cem Hakverdi’nin sokak köpeklerini beyaz perdeye taşıdığı “Köpek Filmi” vizyona girdi. Kadıköy’de de izleyiciyle buluşan film Kara, Maske ve Zeytin adlı köpeklerin izini sürerek, sokakta hayatlarını sürdürmeye çalışan diğer sokak köpeklerinin zorlu yaşamlarını anlatıyor. Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Hakverdi’yle filmi ve hayvan hakları hakkında söyleştik. Hakverdi, “Bugün sokak hayvanları maalesef sokaklarda istenmeyen canlılar.” diyor
“KADIKÖY’DE MAHALLE SAKİNİ GİBİLER”
Filminiz birkaç ay önce gösterime girdi, Kadıköy’de de izleyiciyle buluştu. Nasıldı tepkiler?
İlk gösterimimizi İstanbul Film Festivali’nde yaptık. Daha sonrasında “Başka Sinema” ile beraber Türkiye gösterimlerine başladık. Bu gösterimlerin ilkini Kadıköy Sineması’nda yaptık. Daha sonra Ankara, İzmir ve Bodrum gösterimlerimiz oldu. Film festivalinde yaptığımız ilk gösterimden itibaren bütün gösterimlerin sonrasında yaklaşık bir saat kadar söyleşiler düzenledik. Hem gösterimden sonra salonda hem de daha sonrasında sosyal medya üzerinden çok olumlu, yapıcı tepkiler alıyoruz. Ben bu söyleşileri gösterimin kendisi kadar önemsiyorum. Çünkü hepimiz birbirimizden sürekli yeni şeyler duyuyoruz, öğreniyoruz. Doğru olduğunu düşündüğümüz yanlışlarımız üzerine düşünüyoruz, zenginleşiyoruz.
Üç sokak köpeğinin hikayesiyle diğer sokak köpeklerinin yaşamına açılan bir kapı aralıyorsunuz. Film yapma düşüncesi nasıl gelişti?
Bu üç köpek; Kara, Maske, Zeytin bu belgesel henüz fikir aşamasındayken karşıma çıktı. Hepsinin farklı hikayesi var. Mesela Zeytin yıllarca yaşadığı sokağından günün birinde kayboldu, toz oldu uçtu. Aramadığımız yer, bakmadığımız “toplama kampı” kalmadı. Bir belediye çalışanı, ya da birisi hiçbir hakkı olmadan onu yaşadığı yerden kopardı. Muhtemelen diğer binlercesi gibi yerleşim merkezinden uzakta bir ormanlık bölgeye, biri araziye götürdü; ölüme terk etti. Kara, Maske, Zeytin ve diğerlerinin hikâyeleri birbirinden farklı ama aslında aynı. Hepsi büyük haksızlığa, saygısızlığa uğruyor. Yaşam hakları yok sayılıyor. Bugün sokak hayvanları maalesef sokaklarda istenmeyen canlılar. Türkiye’de çok az yer Kadıköy gibi; benim yaşadığım bölgede sokak hayvanları mahalle sakini gibidir. Bununla gurur duyuyorum, mutlu oluyorum. Fakat maalesef Türkiye’nin birçok yerinde insanların büyük çoğunluğu onların doğmasıyla birlikte sahip olduğu yaşam haklarının farkında değil. Farkında olup bunu hayvanların haklarının olduğunu insanlara anlatmaya çalışan, onları yaşatmaya çalışan insanlar da var. Fakat onların sayısı oldukça az maalesef.
“EN MAĞDURLARI ARASINDALAR”
Hayvan haklarını konu alan çok fazla film yok aslında ülkemizde. Sizce neden?
Türkiye’de hak, hukuk tartışmaları genellikle insan merkezli oluyor. Diğer canlıların yaşam hakları fazla gündeme gelmiyor. Hayvanların hakları daha yeni yeni gündeme geliyor. Şüphesiz daha önce de insanlar bu meselelerle ilgili çalışıyordu. Mesela İsmet Sungurbey isimli hukuk profesörü, rahmetli hocamız 1980’li hatta daha da önceki yıllarda hayvan hakları meselesi üzerine düşünen, yazan bir isimdi. Onun gibi kıymetli insanların çalışmaları insanlara yol açtı, ilham oldu. Bugün sosyal medyanın katkısıyla çok fazla insan bu meselelerden haberdar olabiliyor. Son birkaç yıl içinde çok ciddi yol alındı. Sorunlar henüz çözülmedi ama yakın bir zamanda somut kazanımlar elde edeceğimize inanıyorum. Birçok yerden faytonların kaldırıldığı haberini alıyoruz. Bu da benzer şekilde uzun süren mücadelelerin kazanımıdır. Benzeri sokak hayvanları için de olacaktır. Öyle zannediyorum ki bu konuları işleyen daha fazla yapım ortaya çıkacaktır. Tabii daha fazladan ziyade nitelikli işlerin ortaya çıkması da yol kat etmek adına çok önemli.
Film yaparken aslında bir de araştırma yürüttünüz. Nedir sokak köpeklerinin mevcut durumları?
Sokak köpekleri bu ülkenin en önemli mağdurları arasında. Havladığı, sokağa kakasını yaptığı için veya birileri korkuyor diye sokaklarda istenmeyen canlılar. Sebepsiz birisinin arabanın arkasına bağlayıp sürüklediği, bir başkasının çekip vurduğu; sadece canı istedi diye kulağını, bacağını kesebildiği, insana belki de en yakın canlılar onlar. Parayla satılabilen, satın alınan dostlarımız. Bir sürü yerde onların pis, zararlı, saldırgan ve hatta günah olduğu gibi bir düşünce yerleşmiş. Hiçbir gerçekliği olmayan bu düşünce yüzünden de köpekler ciddi zarar görüyor, hayatlarından oluyor. Gerçekten hayatta kalabilme mücadelesi veriyorlar. Yarınları belli değil.
“VİCDANLARIYLA BAŞ BAŞA KALIYORLAR”
Filmin farkındalık yarattığını düşünüyor musunuz? Ya da yaratacağını? Çünkü görmek her zaman duymaktan daha güçlü bir etki bırakabiliyor…
Kesinlikle yaratıyor, daha fazla da yaratacak! Sinemalarda yaptığımız gösterimlerde bunu görüyorum, duyuyorum. İnsanlar bir saat süreyle kendileriyle, akıllarıyla, vicdanlarıyla baş başa kalıyorlar. Daha sonraki günlerde yapılan paylaşımlarında, geri bildirimlerinde de bunu görüyorum. Tabii çok daha fazla insana ulaşmamız gerekiyor. Bu belgeselle birlikte özellikle bütün Anadolu’yu gezip, insanlarla konuşmak istiyorum.
Şu an sinemalarda gösteriliyor ama özel gösterimler yapmayı düşünüyor musunuz?
Şu sıralar “Başka Sinema” ile birlikte Türkiye’de gösterimler yapıyoruz. Köpek Filmi 13-14 Temmuz’da yeniden İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi SİNEBU’da gösterilecek. Daha sonra Edirne ve İzmit gösterimlerimiz olacak. Bunun dışında ilköğretim okullarında ve üniversitelerde gösterimler yapacağız. Gitmek istediğimiz çok fazla yer, konuşmak istediğimiz çok fazla insan var.
Filmin sosyal medya hesapları
Fragman: https://vimeo.com/320935408
Facebook: https://www.facebook.com/kopekfilmi
Twitter: https://twitter.com/kopekfilmi
Instagram: https://www.instagram.com/kopekfilmi/