Serpil’in kuklalı dünyası…

Acıbadem’deki ev-atölyesinde kuklalar üreten Serpil Bilgil, ‘’Kuklalara ilgi gösterin’’ diyor

13 Mart 2018 - 10:21

Kukla sanatçısı Serpil Bilgil, Marmara Üniversitesi Radyo-TV Sinema Bölümü mezunu.  Akademi İstanbul’un Tiyatro Bölümü’nde 3 yıl oyunculuk eğitimi aldı. Kadir Has Üniversitesi’nde ‘Film-Drama’ yüksek lisansı yaptı. Sahneyi, oyunculuğu seviyordu. Ama bir gün yolu kuklaların olduğu bir oyunla kesişti. Kuklaların sihirli dünyasına kapıldı, kendi kuklalarını tasarlamaya başladı. Böylelikle tiyatro dünyasından kukla alemine geçiş yapmış oldu. 20 yıla yakın sürede 200’e yakın kukla üretti.

Tatlı bir tesadüfle doğumgünü, 21 Mart Dünya Kukla Günü’ne denk gelen Bilgil’i; kedileri ve kuklalarıyla birlikte yaşadığı  Acıbadem’deki ev-atölyesinde ziyaret ettik.

Sinema, tiyatro ve oyunculuk eğitimi aldınız. Neden kuklacılığı seçtiniz?

Aslında seçim değildi, hoş bir tesadüftü, kalıcı bir beraberliğe dönüşmesine ses etmedim diyebiliriz. Tiyatro eğitimi aldığım yıllarda derslerimizden biri de mask ve heykeldi. Çamurla tanışarak temel becerileri edinmem o zamana denk geliyor. Hocamız boş olduğunda heykel atölyesinde çalışmamıza müsaade etmişti, ben de bu fırsatı değerlendirdim. Çocukluğumdan beri el becerisi ve elişçiliği gerektiren işlere karşı ilgi duymuşumdur.

İlk kuklanızı ne zaman yaptınız? 

2000'lerin başlarıydı. Tiyatro Alkış'la çalışıyordum ve ipli kuklaların canlanıp şehri gezmeye çıktığı bir oyunda oynuyordum. İlk kuklalarımı (Pamuk Prenses'in yedi cüceleri ve oyundaki diğer el kuklaları) da birkaç sezon sonra yine aynı tiyatro için tasarladım ve yaptım.

Oynadığım oyundaki kuklalar çok ilgimi çekmişti. Kukla yapımıyla ilgili araştırmalar yapmaya, ulaşabildiğim insanlardan malzeme ve yapımla ilgili bilgi toplamaya başladım.  Çok fazla şey okudum, çok sayıda vidyo seyrettim, internet üzerinden pek çok insanla bağlantı kurdum. Elbette “kukla”nın dünyası çok geniş, yapımı da oynatımı da. Bir ustam olsaydı ya da bununla ilgili eğitim alma şansım olsaydı (o zaman kuklanın hayatımda daha merkeze yakın bir yer işgal edeceğini kestirememiştim, tek odağım tiyatroydu), daha kısa zamanda teknik ve beceri edinme fırsatım da olacaktı. Ama pek çok şeyi deneme yanılma yoluyla uzun bir süreçte keşfetmem gerekti. 

Kukla yapmakta, kuklaların dünyasında sizi çeken ne? Ne tür kuklalar/ maskeler imal ediyorsunuz?

Kuklanın canlandırma aşamasında keşfe açık olması beni heyecanlandıran şeylerden biri ve elbette bu da yapımıyla doğrudan ilişkili. İpli kuklada bu alan daha ziyade virtüözlük derecesiyle bağlantılı gibi geliyor bana. Bale sanatı gibi, biraz daha sınırları maharetin derecesiyle belirleniyor. Ortaya çıkışı zahmetli ve ustalık isteyen, seyretmesi de haz verici, hayranlık uyandırıcı. Ancak sınırların daha belirsiz ve keşfe açık olduğu kocaman bir dünyayı da dışarıda bırakıyor sanki bir anlamda. Kuklayı bir obje ve elbette herhangi bir objeyi de bir kukla olarak ele almak ise müthiş özgürleştirici. Yapımında, malzemesinde, tekniğinde, canlandırmasında ve anlatısında alternatiflerle dolu bir dünya var. 

Malzemeleriniz neler?

Malzemeyi belirleyen elimdeki işin gerektirdikleri. Daha çok süngerle çalışıyorum. Son birkaç yıldır muppet tarzı sünger el kuklalarından çokça yapıyorum. Malzeme işi burada biraz sıkıntılı. Amaca hizmet eden malzeme bulmak çok zor. Bizde kukla için özel sünger, kumaş ya da yardımcı malzemeler yok. Bunlarla çalışmak isterseniz yurtdışından getirtmeniz gerekiyor, ki bu hem zaman hem maliyet açısından zorluyor. Başka bir açıdan bakarsak da her şey malzeme! Yaratıcılığınıza kalmış.

İşleriniz nerelerde, kimler tarafından kullanılıyor?

Kukla tiyatrosu yapan dostlar, çocuk tiyatroları, okullar, öğretmenler, televizyon ve internette. Bazen de özel işler yaptığım oluyor.

Eşine dostuna hediye alan da oluyor mu? Sipariş üzerine (mesela sevgilisinin kuklasını yaptırmak isteyen biri gibi…) kukla yapıyor musunuz? 

Kukla, ilk duyduklarında genelde insanları heyecanlandıran bir kelime… Ben uzun süredir bunu gözlemliyorum. Ve evet hediye olarak kukla yaptırmak isteyen de oluyor, tanıdığı sevdiği birinin kuklasını yaptırmak isteyen de. Ancak kuklayla hoşlanmanın ötesinde ilgilenmeyen biri için biraz pahalı ve elde etmesi zaman alan bir hediye sanırım. Kuklanın kullanılacağını bildiğimde daha mutlu oluyorum. Çünkü çok ayrıntılı ve zahmetli bir iş, yazık değil mi, nefes verin kuklaya.

Bir de kuklaya karşı bir ‘oyuncak’ algısı var. Bir kısım insan kuklanın (tasarım sürecini bir kenarda tutup sadece zanaat kısmını ele alsak bile) farklı disiplinleri, farklı el becerilerini bir arada kullanmayı gerektiren uzun, ayrıntılı ve ince uğraş, sabır ve zaman isteyen bir iş olduğunun ayırdında olmuyor. 

Sipariş üzerine mi, içinizden gelen ilhama göre mi üretim yapıyorsunuz?

Bir süredir tiyatro yapmaya ara verdim. Kukla odaklı yaşamak, kafamda pek çok (umarım kısa sürede hayata geçirebileceğim) heyecan verici fikri de beraberinde getirdi. Benim için çalışmak -tezgah başında, bilgisayar başında ya da sahnede- yaşamaya devam etmek gibi bir şey. Dolayısıyla elimde yetiştirmem gereken bir iş yoksa kafamdaki uzun listeye dönüyorum ve sıradaki işe başlıyorum. Bu konuda biraz babama çekmişim galiba, o da dinlenmek için bir işi bırakıp başka bir işe başlar. Eğer bir yerlerde uzanmış bir ekrana bakıyorsam ya da kitap okuyorsam muhtemelen çok yorulmuşumdur.

Başka şehirlerden, yurtdışından siparişler geliyor mu?

Bir alanda üreten kişi sayısı az olduğunda insanlar size mutlaka ulaşıyor. İlk günden beri bir önceki işin referansıyla ilerledim. Bir internet sitesi hikayem var ki sormayın (gülümsüyor)  İnstagram hesabıma bile (lalalakukla) yeni yeni şefkat göstermeye başladım. Sosyal medyayı yürütmek ve daha görünür olmak için çaba harcamak gerçekten mesai gerektiren bir iş ve ben bu konuda biraz tembelim galiba.

Çocukların kuklaya ilgisi malum. Peki ya yetişkinlerin? Kukla çocuk işi midir sizce? Yoksa o klasik deyişle içindeki çocuğu kaybetmemiş yetişkinlere de hitap ediyor mu?

Okul öncesi eğitim ve ilköğretimde kukla hem drama çalışmalarında hem çocuklar için hazırlanan gösterilerde sıkça kullanılıyor. Çok etkileyici işler yapan ve hedef seyircileri sadece yetişkinler olan kukla sanatçıları ve tiyatroları var. 21 Mart tam da kuklaya bir sanat biçimi olarak yaklaşmayı ve yetişkinleri de kukla sanatına çekmeyi hedefleyerek ortaya çıkmış bir gün. Ve ülkemizde de bu hedefe ortak olan sanatçılar var. Aslında kuklanın herhangi bir yaşa hitap edip etmemesini belirleyen de biziz. Hem üreten hem de alıcılar olarak iki yönlü bir durum. Kendime de bir not düşeyim buraya.

Kuklalarınızı bu minimal, şirin, teraslı ev-atölyenizde yapıyorsunuz. Kadıköy’de yaşamak, üretmek sizi nasıl etkiliyor?

 Her şeyden önce Kadıköy mekanlara, insanlara, malzemeye ulaşmayı kolaylaştıran çok büyük bir ilçe.  İlkokuldan beri -birkaç yıllık aralar hariç- Kadıköy'de yaşıyorum. Benim için çocukluğumdan beri en uzun süreler yaşadığım mahalle. Hemen her yere aşinasındır, hala pek çok yüz tanıdıktır. Kafesi, atölyesi, ofisi olan arkadaşlar, çaya kahvaltıya gidilen komşular...

Bu işle ilgilenmeye başladığımda şaşırtıcı derecede çok alet edavat ve sürekli biriken çeşit çeşit malzeme ve kumaşla sarılmam uzun sürmedi ve evimin bir odasını bu işe ayırdım. Şimdi bütün ev atölyeye dönüştü. Yani aslında bir atölyem var ama bir evim yok da diyebiliriz, bakış açısına göre değişir. (gülüyor)

Kuklaseverlere ve dahi kuklalarla hiç temas etmemişlere son söz niyetine diyeceğiniz var mı?

Kukla sanatına ilgi gösterin. Bizde de güzel kukla işleri yapan sanatçılar ve tiyatrolar var. Her yıl Kukla Festivali’nde çok etkileyici işler geliyor, hem yerli hem yabancı. Merak etmeli ve gitmeli, belki izlediğiniz bir şey hiç bilmediğiniz bir yere dokunacak. İnternette biraz bakınmak yeterli.


ARŞİV