Sevil Berberi ya da Mançalı Şovalye

17 milyon nüfuslu mega kent İstanbul’un tek opera sahnesi olan Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası, mart ayında da İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin yepyeni müzikalleri ve klasikleşmiş opera...

04 Mart 2011 - 11:10

SÜREYYA’DA ‘SİZE DE ÇIKABİLİR’!

17 milyon nüfuslu mega kent İstanbul’un tek opera sahnesi olan Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası, mart ayında da İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin yepyeni müzikalleri ve klasikleşmiş opera eserlerine ev sahipliği yapıyor.

Atatürk Kültür Merkezi’nin tartışmalı bir süreç sonrasında uzun bir süredir atıl kalması nedeniyle İstanbul’un tek opera sahnesi unvanına sahip Süreyya Operası, Kadıköylüler için büyük şans. İlçemizde böyle bir sahne olunca belki de izleme olanağı bulamayacağımız birçok opera, müzikal, bale ve dans gösterisini ve tabii ki ünlü virtüözlerin klasik müzik dinletilerini Kadıköy’ün en güzel ve en merkezi yerlerinden Bahariye Caddesi’ndeki bu güzel mekânda görme/dinleme şansına ulaşıyoruz. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin klasikleşmiş eserlerinden yepyeni gösterilerine birçok etkinliği deyim yerindeyse ‘ayağımıza’ geliyor. Kadıköy Belediyesi’nin 2006 yılında özenli bir tadilattan geçirerek İstanbullulara kazandırdığı Süreyya, mart ayında da dopdolu. İşte bu ay Süreyya Operası’nda izleyeceğimiz eserler:

SİZE DE ÇIKABİLİR!
Süreyya Operası’nda sıra dışı bir dinleti; “Size De Çıkabilir!”. Biraz söz, biraz ses, biraz espri, biraz sohbet… Biraz şans, biraz kısmet, bol müzik, bol eğlence! Müzikler yüreklere, izleyenler söyleyenlere dokunacak… Şanslılar ve şanslı olduklarını keşfedenler olacak. Dinleyiciler şarkıları, şarkılar dinleyicileri yorumlayacak. Dinleyiciler müzikleri, şarkıcılar dinleyicileri dinleyecek. Birlikte gülecek, birlikte düşünecek, belki birlikte söyleyecekler! Özgür, sıcak, farklı bir dinleti… Müjgan Özçay’ın hazırlayıp sunduğu, İstanbul Operası’nın seçkin solistleriyle gerçekleşecek bir gösteri/dinleti! Ancak bu dinletinin özelliği solistlerin, şarkıcıların, temaların gizli olması! Özçay, gösteriyi merak edenlere şöyle sesleniyor: “Şanslıyım! diyenler, Şanssızım diye kaderlerine sitem edenler: İşte size bir şans! 4 Mart 2011’de Size de çıkabilir! Sürprizlere hazır olun!”
4 Mart Cuma günkü sürprizlerle dolu bu interaktif konser saat 20.00’de başlıyor.

MANÇALI ŞOVALYE

Geçen yıl sahnelenen ve çok beğenilen Don Kişot balesinin ardından İstanbul Devlet Opera ve Balesi, bu sezon Cervantes’in “Mançalı Şovalye” eserini seyirciyle buluşturuyor.Mançalı Şövalye müzikalini, eserde Don Kişot/Cervantes rolünü de üstlenen Murat Göksu sahneye koyuyor. Don Kişot/Cervantes rolünü Suat Arıkan, Murat Göksu ile birlikte dönüşümlü olarak canlandırıyor. Eserin orkestra şefliğini Murat Kodallı üstleniyor. Dekor tasarımı Adnan Öngün’e, kostüm tasarımı Gizem Betil’e ait olan Mançalı Şövalye müzikalinde diğer önemli rolleri Ruhsar Öcal, Şebnem Usanmaz, Çağrı Köktekin, Yücel Özeke, Can Reha Gün ve Ali Murat Erengül paylaşıyorlar. Eserde şövalyelik üzerine çok fazla kitap okuyan, sonsuz adalete olan güvenini hiç yitirmeyen ve hayatını gezgin bir şövalye olarak sürdürmeye karar veren orta yaşlı beyefendi Alonso Quijana’nın hikâyesi, hapse düşen Miguel de Cervantes’in uşağı ve mahkûmlar tarafından bir tiyatro oyunu olarak anlatılıyor. Cervantes kilisenin mallarına vergi toplamak amacı ile el koymaktan hapse düşer. Uşağı ve Cervantes, azılı mahkûmlar arasında mal varlıklarını ve roman taslaklarını korumak amacıyla Don Kişot ve Sanço’nun hikâyesini canlandırırlar. Hikâye, mahkûmları derinden etkiler ve Cervantes’in romanı mahkûmların elinde yok olmaktan kurtulur. Seyirciyle ilk kez 1 Şubat’ta buluşan müzikal oyun 5 Mart Cumartesi günü saat 16.00’da Kadıköy Süreyya Operası’nda sahnelenecek.

SENFONİK MİNYATÜR

İstanbul Devlet Opera ve Balesi 2010–2011 sezonunda “Senfonik Minyatür” adlı bale yapıtını sahneliyor. Doğu ile Batının müzik ve sanat alanındaki etkileşiminin en güzel örneklerinden olan yapıt, A.Vivaldi ve anonim müzik eşliğinde Patrick De Bana tarafından İstanbul Devlet Balesi için yaratıldı. Kültürler arasında Barok geleneğinin etkileri ve paylaşımı ile ilgili olan bu düşsel yapıt sizleri görünmeyenin görünür olduğu minyatürün sonsuz dünyasına götürecek.
Uwe Scholz’un “2. Senfoni” adlı Neoklasik yapıtını Giovanni Di Palma sahneliyor. Schumann’ın 2.Senfoni’si dans ve müziği kusursuz bir çizgide buluşturuyor.
Senfonik Minyatür ilk kez seyirciyle 12 Mart Cumartesi günü saat 20.00’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda buluşacak. 15, 17, 19, 29 ve 31 Mart günlerinde de Süreyya’da sahnelenmeye devam edecek.

SEVİL BERBERİ

Bu sezonun yeni eserlerinden olan Sevil Berberi de mart ayında Süreyya’da izleyiciyle buluşmaya devam edecek. Öyküsü Pierre Beaumarchais’nin “La Barbier de Séville” adlı sahne eserine dayanan ve Cesare Sterbini tarafından librettolaştırılan “Sevil Berberi”, ünlü İtalyan besteci Gioachino Rossini tarafından bestelendi. İlk defa 1816 yılında Roma’da seyirci karşısına çıkan eser o dönemde beklenen ilgiyi görmese de, dünya opera repertuvarının yüzyıllardır sahnelenen en önemli eserlerinden biri olma ünvanını kazandı.
Aynı zamanda Figaro’nun Düğünü’nün de yazarı olan Beaumarchsis’in bir nevi o eserin başlangıcı niteliğinde kaleme aldığı eser, Kont Almaviva’nın baş uşağı ve berberi Figaro’nun da yardımıyla varlıklı Rosina’yla evlenmek için yaptığı planları nükteli ve komik bir şekilde anlatır. Geçtiğimiz sezonda La Bohemé’i sahneye koyan İtalyan rejisör Flavio Trevisan tarafından sahnelenecek eserin orkestra şefliğini Vladimir Lungu yapıyor. Koro şefliğini Mikhail Iskrov’un gerçekleştirdiği eserin dekor ve kostümleri İsmail Dede, ışığı ise Metin Koçtürk imzası taşıyor. Sevil Berberi, 22, 24 ve 26 Mart günleri Süreyya’da.

ÇOCUKLAR İÇİN “MUTLU PRENS”

Mart ayı boyunca çocuklar İstanbul Opera ve Balesi’nin müzikli çocuk oyunu Mutlu Prens’le güzel bir hafta sonu geçirecek. Her Pazar saat 11.00’de sahnelenen bu iki perdelik oyun, Oscar Wilde’ın “The Happy Prince” adlı, kısa ve yalın olmakla birlikte başyapıt niteliğindeki öyküsünden yola çıkarak hazırlanan ve yoksulluk, eşitsizlik gibi acı gerçeklerin varolduğu bir ortamda; sevgi, bağlılık, paylaşım, vefa gibi insani duygularla anlam kazanan sıcacık bir öykü anlatıyor.

Semra ÇELEBİ
 


ARŞİV