Bir Cuma öğleden sonrası tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı Betül Arım’la röportaj için Kadıköy’den Nişantaşı’na geçiyorum, haftanın yorgunluğu üzerimde. Fakat onunla tanıştığım andan itibaren enerji enjekte edilmiş gibi oluyorum. Anlatıyor, gülüyor, dans ediyor. Zaten kendisi de diyor ‘Ben hiç yorulmam ki!’ diye. İşte bu bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle 1 yıldır sahnede,"Dışarda Hiçbir Şey Var!" adlı tek kişilik tiyatro gösterisi için.
Ahmet Ayaz Yılmaz’ın yönettiği oyunun sahne ve video tasarımı R.Onur Duru’ya; kostüm tasarımı İlker Bilgi’ye; afiş tasarımı Elif Ergür’e ait. Sahne amirliğini Cem Okyay’ın yaptığı afis fotoğraflarını Taner Kuvat ve Serkan Çankaya’nın çektiği oyunun final şarkısının bestecisi Selmi Andak. Oyundaki dış sesler ise Merve Ünal, Onur Duru ve Ayaz Yılmaz’a ait.
Oyunun sahneye konulup seyirciyle buluşmasına emeği geçenleri saydık. Peki ya konusu? ‘Dünyayı, hayatı, insanları anlama yönünde yıllardır çaba gösteren bir tiyatro oyuncusunun, öğrendiklerini, şiirler, şarkılar ve öykülerle paylaşması diye özetlemek mümkün. Arım, oyunda hepimizin tek ve biricik olduğunu, bize armağan ve emanet edilen bu muhteşem varlığın farkına varmamızı, kendimize verebileceğimiz en büyük armağanın kendimizi bilmek, tanımak ve var etmek olduğunu, bilinçaltımızın bizi nasıl yönettiğini, anda ve sevgide kalmanın yaşamımızı nasıl değiştirdiğini, hastalıkları nasıl yenebileceğimizi ve daha pek çok kişisel gelişim konusunu anlatıyor.
Alışkanlık gereği ‘oyun’ diyoruz ama bu aslında bir ‘gösteri’, hatta Betül Arım’ın tarifiyle bir ‘anlatı.’ Gerisini kendisinden dinleyelim;
Ben zaten yıllardır yaşama sanatı seminerleri veriyorum şirketlere, kurumlara, üniversitelere vb. Çünkü benim bir derdim var; bu yaşama sanatını insanlara anlatmak. Çünkü insanlar incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler için hem kendilerini hem çevresindekileri üzüyorlar. Bir müddet sonra da kendilerini hastalandırıyorlar.
KEDERİ YAŞAYIP SEVİNCİ SEÇMEK
Öyle demeyelim de bazı pratik çözümleri bilmiyorlar diyebiliriz. İnsanlar sağlıklı yaş alabilir, biliyor musunuz? İnsanın doğasında hiç hastalık yokmuş aslında. Bilim insanlarının açıkladığında göre 130 yaşına kadar hiç hastalanmadan yaşayabilirmişiz. Yani hastalık anormal,sağlıklı olmak normal. Bazı genler dışında tabi. Ama müjde şu ki; yaşam ve düşünce biçimimizi değiştirdiğimizde genlerimizi bile değiştirebileceğimiz konuşuluyor. Yani biz zamanı geldiğinde bu dünyayı sağlıklı bir bedenle terk edebiliriz. Hastalıklar kaderimiz değil. Şimdi sen soracaksın Gökçe, o zaman neden bu kadar çok hasta ve hastalık var diye? Tüm hastalıkların kökeni duygu ve düşüncelerin bedenimize yansıması. O nedenle her duyu insan için, hepsini yaşayacağız elbette ama ben diyorum ki kötü duyguları beslemeyelim. Beslediğimizi seçelim. Mesela ben kendi adıma kederi de üzüntüyü de yaşıyorum, neşeyi, coşkuyu besliyorum çünkü neyi beslersek onu yaşamaya başlıyoruz. Çünkü yaşam yaptığımız tercihlerin bir toplamı.
Evet kendi hayatımla da birleştirip, deneyimlerim ışığında anlatıyorum. Seyircilerin şöyle bir tanımı var oyunla ilgili; bu bir oyun ya da gösteri değil. Bu eğlenceli, komik, farkındalık yaratan, kendimizle yüzleşmemizi sağlayan geniş bir terapi seansı…
YAŞAMI DEĞİŞEN SEYİRCİLER
Zaten oyundan sonra kulisten çıkıp gitmiyorum hemen, seyircilerin arasına gelip onlarla sohbet ediyoruz. Mesela ilk oyundan sonra, 17 yaşında bir kız, oyundan nasıl etkilendiğini anlatan 5 sayfalık mektup yazmıştı! Hayata geri dönüş partisi verenler, antidepresanı bırakanlar, kilo verenler..
Evet, Down Sendromlular yararına oynadık. 30 Nisan’da da Alzheimer’liler için sahne olacağım. Yurt dışından da çok talep geliyor. Ben bu oyunu sonsuza dek oynamayı planlıyorum. Türkiye'nin ve hatta dünyanın her yerinde ulaşmayı istiyorum. Uzayı da düşünüyorum! (kahkahalar)
Evet benim yıllardır böyle bir durumum var zaten. Beni Güzin Abla zannediyorlar (gülümsüyor) Bilenin bilmeyene, olanın olmayana borcu var. Bildiklerimi paylaşıyorum, bilmediklerimi de onlardan öğreniyorum.
SANAT AYNADIR
Sanat eğlendirirken sorgulatır. Sanat bir aynadır. Siz başkalarının hayatını izlerken kendinizle yüzleşirsiniz. Bu sanatın doğasında var, benim oyunumda biraz daha fazla diyebiliriz
Shirley Maclaine’nin kitabının adı bu. İlk okuduğumda çok etkilenmiştim. Günün birinde böyle bir oyun yaparsam bu ismi seçeceğim demiştim. Gerçekten de dışarıda hiçbir şey var. Ben yıllarca her şeyi dışarıda aradım. Sonra bir gün fark ettim ki her şeyi içimizde! Ve onları keşfedip dışarı çıkarmamızı bekliyorlar. Bunun için kendimize sessiz zamanlar ayırmamız gerekiyor, günde 5 dakika bile olsa…
MUTSUZLAR BU OYUNA!
Kesinlikle çok önemli. Hatta kendime diyorum ki niye daha önce yapmadın bunu? Ama bilmiyorum ki, belki de zamanı şimdiymiş... ‘Bu oyun bize umut verdi, şifa oldu’ diyenler çok.
İhtiyaç ne kelime! İnsanlar o kadar umutsuzlar ki… Benim dünyaya gelme nedenlerinden biri insanları bir araya getirmek, birleştirmek. Bu oyun vesilesiyle bunu yapmış oluyorum.
Yaşamdan umudunu kesmişse, stresli ise, her yeri ağrıyorsa, kendini kötü hissediyorsa, pişmanlıkları varsa, affedemiyorsa, sevgi açlığı çekiyorsa...
Harika! Kadıköylü izleyicinin ilgisi müthiş, burada hep kapalı gişe oynuyoruz. Bir Ankara, bir Kadıköy seyircisi başkadır. Kadıköylünün ilgisi dikkate değer. Zaten bu ilçe bambaşka bir yer, burada nefes aldığınızı hissediyorsunuz.
‘’ERKEKLER BİRLEŞSİN’’
İsmail Kahraman bey buyursun gelsin seyretsin oyunumu! Ben bu söylenenlere, olanlara inanamıyorum. Yani o kadar absürt ki! Mesela ben o beye ‘Bundan sonra patates yemeyeceksiniz. Sizin patates yemenizi istemiyorum’ gibi saçma bir şey dememe benziyor. 21. yüzyılda, böyle bir şey söylemek bir meclis başkanının ne hakkı? Akıl alır gibi değil. Bunu konuşmak bile bana zul geliyor. Onlar adına, insanlık adına utanıyorum. Ne demek kadın erkek ayrımı yapmak?
Bence bizim ülkemizde erkeklik tanımının yeniden yapılması gerek. Çocuklara ve kadınlara yönelik özellikle şiddet, taciz, tecavüz erkeklerin zayıflığını, korkaklığını, iradesizliğini gösteriyor ki bence bu erkekler adına çok utanç verici ve aşağılayıcı bir durum. Ben biliyorum ki milyonlarca erkek bu insanlık suçuna artık dur demek istiyor.
Evet evet! Bu konu, kadınların sorunu ve sorumluluğu değil artık. Kadınlar bu konularla ilgili çok konuştular, çok mücadele ettiler ve çok yoruldular. Bu, asıl erkeklerin sorunu ve sorumluluğu. Onlara diyorum ki yeni utançla yaşamamak için ne olur bütün erkekler birleşin!
Hayatımızın sorumluluğu kendi elimizde. Bilinçaltı bizim bahçemiz, biz de bahçıvanız. Bilinçaltımıza güller yerine neden ayrık otları ekiyoruz? Mevlana, ‘Gül düşünürsen gülistan, diken düşünürsen dikenlik olursun’ demiş. Bugün, yaşamımızın geri kalanının ilk günü. Şu hayatta dostumuz da düşmanımız da biziz. Bizi bizden başka engelleyen hiçbir şey yok. Hayatla kavga etmek yerine onunla şarkı söyleyip dans etmeyi seçebiliriz. Çünkü bu hayattaki pek çok seçim bizim elimizde!